DİSK Genel Merkezinin bulunduğu ŞİŞLİ / İSTANBUL adresinde açılışı yapılan Kemel Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı ile DİSK Bank-Sen'in gerçekleştirdiği sergi açılışı dostça ve içtenlik dolu konuşmalarla açıldı. Karikatürcü Canol Kocagöz'ün sunumunu yaptığı Sergi , Zonguldak Karadon'da Göçük altında kalan 3o Maden işçisi arkadaşımız için Masalın Aslı Müzik Grubu'nun solisti ÖZLEM ALTUN'un seslendirdiği bir ağıt ile açıldı.
25 Mayıs 2010 Salı
TEKEL'in DİSK'de de sesi var...
DİSK Genel Merkezinin bulunduğu ŞİŞLİ / İSTANBUL adresinde açılışı yapılan Kemel Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı ile DİSK Bank-Sen'in gerçekleştirdiği sergi açılışı dostça ve içtenlik dolu konuşmalarla açıldı. Karikatürcü Canol Kocagöz'ün sunumunu yaptığı Sergi , Zonguldak Karadon'da Göçük altında kalan 3o Maden işçisi arkadaşımız için Masalın Aslı Müzik Grubu'nun solisti ÖZLEM ALTUN'un seslendirdiği bir ağıt ile açıldı.
24 Mayıs 2010 Pazartesi
TEKEL'in sesi DİSK'de

Büyük resimler için üzerlerine tıklayın
Senarist Atay SÖZER'in "TEKEL'in SESI VAR" ismini koyduğu ve Öğretim GörevlisiTülay CELLEK'in YÜRÜYEN SERGİ olarak geliştirdiği sergiyi bu kez Disk genel merkezinde gerçekleştiriyoruz...
Sergiyi açan kuruluşlar: D İ SK Bank - Sen SENDİKASI ile
KETEV Kemal Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı
Sergi Açılış Tarihi: 25.Mayıs 2o1o Salı Saat 19.oo
Sergi Yeri DİSK Bank-Sen Genel Merkezi-DİSK Genel Merkezi
Sergiyi Hazırlayanlar:
KETEV Kemal Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı
Sergi Açılış Tarihi: 25.Mayıs 2o1o Salı Saat 19.oo
Sergi Yeri DİSK Bank-Sen Genel Merkezi-DİSK Genel Merkezi
Sergiyi Hazırlayanlar:
İstanbul Kültür Forumu Kuruluşları
HOMUR Mizah Grubu
REDFOTOĞRAF Grubu
Devrimci Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BANK-SEN) GYK Abide-i Hürriyet Cad. Nakiye Elgün Sok. No: 91 / 5 Şişli / İst
HOMUR Mizah Grubu
REDFOTOĞRAF Grubu
Devrimci Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BANK-SEN) GYK Abide-i Hürriyet Cad. Nakiye Elgün Sok. No: 91 / 5 Şişli / İst
KILIÇDAROĞLU'YLA AKRABA ÇIKTIK

CHP'nin yeni genel başkanında cana yakın bir hava vardı, daha doğrusu bize öyle geliyordu. Meğer kan çekmiş...
Nasreddin Kemal lakabı Gandi Kemal'den daha yakışıyor vallahi...
Kemal Bey Pirimiz, ustamız Nasrettin Hoca'nın soyundan gelirmiş...
Nasreddin Kemal lakabı Gandi Kemal'den daha yakışıyor vallahi...
Prof.Alemdar Yalçın'ın bir araştırması varmış bunun üstüne...
Nasrettin Hoca'nın Asıl adı, “Ahi Evren” idi.
Kendisine tutkuyla bağlı Anadolu Türkmenleri tarafından “Hace Nasreddin” ismiyle bilindi.Moğollar'a karşı mücadele verirken, 1261 yılında şehit oldu. Bu saldırıdan kurtulan talebeleri, bugün bilinen esprili hikayelerini yaydılar ve düşüncelerini Hace Nasreddin ismiyle yaşattılar.Nasrettin Hoca, Seyyid Mahmud Hayrani'yle aynı dönemde yaşadı...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun soyu taa buralara kadar dayanırmış...
Soner Yalçın'ın konuyla ilgili yazısı için linke tıklayın...
21 Mayıs 2010 Cuma
MASAL ÜLKESİNE YOLCULUK...
Bu sene leylekler bizim başımızın üstünden son sürat uçuyorlarmış da biz farketmemişiz... Bakmışız da görememişiz...
Dört ay öncesinden alınan biletin günü geldi... Nasıl geçecek denen zaman geldi geçti... Masal ülkesi İsviçre'ye yolculuk var.
Ardından komşuları Almanya'ya ve Avusturya'ya...
Doğa ile içiçe olmak, Alp Dağlarının havasını derin derin solumak, göl sularına ayağımızı değdirip ürpermek, sakinlik ve huzur aradığımız şey...
Biraz da şehir tozu, alışveriş...
Başka da bir plan yok...
Yollar bizim...
Haritada gördüğümüz her yeşilli mavili mekan bizim için keşfedilecek birer hedef...
Luzern, Sisikon, Englisher Garten, Çiçek Adası, Bodensee... Bakıp ta aklımda tuttuklarım...
10 gün nasıl yeter? Bu sakinlik bu huzur nasıl bırakılıp da gelinir?
Dört ay öncesinden alınan biletin günü geldi... Nasıl geçecek denen zaman geldi geçti... Masal ülkesi İsviçre'ye yolculuk var.
Ardından komşuları Almanya'ya ve Avusturya'ya...
Kimden KLUBEM |
Doğa ile içiçe olmak, Alp Dağlarının havasını derin derin solumak, göl sularına ayağımızı değdirip ürpermek, sakinlik ve huzur aradığımız şey...
Biraz da şehir tozu, alışveriş...
Başka da bir plan yok...
Yollar bizim...
Haritada gördüğümüz her yeşilli mavili mekan bizim için keşfedilecek birer hedef...
Luzern, Sisikon, Englisher Garten, Çiçek Adası, Bodensee... Bakıp ta aklımda tuttuklarım...
10 gün nasıl yeter? Bu sakinlik bu huzur nasıl bırakılıp da gelinir?
Kimden KLUBEM |
18 Mayıs 2010 Salı
BLOG DOSTLARI BULUŞMASI 1.
Tez gel dedik ya bizi dinledi de tez geldi 15 Mayıs sağ olsun…
Yeniden güzel bir sofra kurup toplanmak, yeni lezzetleri keyifle, muhabbetle tatmak, dost yüzleri yeniden bir arada görmek, hasret gidermek kısmet oldu…
En son Bibi hoş geldin buluşmasında “çok uzun ara verdik, daha sık görüşelim” diye yakınırken sorunlarımızı dinleyip hemen çözüme bağlayan Sevgili Müge’den gelmişti fikir… Fikir annemiz ilk buluşmaya katılamamış olsa da daha çoook buluşmalarımız olacak inşallah… Tatil programlarına, evlenenlere ve bizim yaramaz bebelere (bu yaramaz bebe bizim Can oluyor, Tuana ve Sencer’in günahını almayalım) rağmen buluşmalarımız sürecek azimliyiz…
Sofra yine muhteşem ancak ne yaparsak yapalım Neslihan, Ayşem ve Müge’nin olmayışının izlerini kapatamıyoruz. Bir daha ki buluşma sofralarımız daha da güzel, buluşmalarımız daha da şenlikli olsun...
Bu sefer herkes bir öncekinden farklı bir tat ile katıldı sofraya...
Muhteşem bir kurabiye Selen'imden geldi... Hindistan cevizli kurabiye yapacağım deyince hiç aklıma gelmemişti böyle bir lezzet ile karşılacacağım. Selenim tez vakitte tarifi de yazıla, herkes bu lezzeti evinde de yapıp yiyebile...
Münevver Ablam, yine patlıcan salatasıyla bizi büyüledi. 3 yıl önce şu dillere destan bloggerlar buluşmasında yediğim o lezzeti ben dahil cümle-blog dünyası unutamamıştı. Bu salata ile yine o lezzete döndük, ancak daha da farklı daha da başka bir lezzette... Tahinli patlıcan salatası, mis gibi köz tadı ve lezzetiyle...
Sevgili Esra'dan pazılı krep. Bitti efendim, kalmadı hiç. Tarifini alıp yapmak istiyoruz. Sunum da lezzet de çok başarılı. Çalışan annelerin eli de hünerlidir, pazlı krepler ispatıdır...
Sevgili Hocamız Fadimemiz, bu güzel sofrayı özenle kurduğu yetmiyormuş gibi bir de bu güzel sarmaları yerleştirmişti güzel sofraya. İncecik leziz sarmalar, sofrada tam da benim önümde duruyorlar. Elimde olmadan sürekli yuvarlıyorum. Çay yanında ne güzeller, çerez gibi geliyor.
Müge, Patatesli börek getireceğim dediğinde yine aklımda hiç böyle bir lezzet canlanmamıştı. Klasik yufkalı börekler gelmişti ama yok bu bambaşka bir şey... Nar gibi kızarmış görünümüne aldanmayın, lezzet de hafiflik de bir arada. Tek suçlu kaşar rendesi, o kadarcık suça da göz yumabiliriz sanırım:)
Ah işte bu suçluya nasıl hayır diyeceğiz.
Portakallı Kudretullah Sevgili Yasemin'den...
Yasemin'den aldığım cesaret ve ince detaylar ile ben de yapıp muradıma ermiştim. Herkes en az bir kez evinde bu tecrübeyi yaşamalı, bu mucizevi olaya şahit olmalı diyorum... Nasıl bir kek karışımı pişerken ayrışıp bir tarafı krem karamel olup altı da çikolatalı kek haline gelir ki. Deneyin efendim, hiç korkmayın. Detayları dikkatli okuyun sadece...
Son olarak sıra bende... Menüde tatlılar eksilince aklıma renk katacağını düşündüğüm Çilekli Turta geldi hemen. Yasemin'den aldığım Limonlu Krema tarifi ve bol çilek ile sofrada yerimizi aldık.
Tart tabanımız ise Prag'dan:) Markette görüp almıştım, pastabanların turta şeklinde olanı, aynı süngerimsi yumuşak doku. Keşke daha çok alsaymışım. Dönüş akşamı cebimde kalan son kronlara üç tane gelmişti, şimdi hepsini kullandım bile. O kadar pratik ki, bir o kadar da hafif...Sadece çilekli değil, çikolatalı olarak da yapılabilir, ya da farklı meyve karışımlarıyla... Ama meyveli tartlar için illa ki krema Yasemin'in limonlu kreması olmalı...
Sonunda bu güzelim sofra oluştu... Etrafında keyifli bir sohbet başladı. Yeni lezzetler ilk defa tadıldı.
Yeniden güzel bir sofra kurup toplanmak, yeni lezzetleri keyifle, muhabbetle tatmak, dost yüzleri yeniden bir arada görmek, hasret gidermek kısmet oldu…
En son Bibi hoş geldin buluşmasında “çok uzun ara verdik, daha sık görüşelim” diye yakınırken sorunlarımızı dinleyip hemen çözüme bağlayan Sevgili Müge’den gelmişti fikir… Fikir annemiz ilk buluşmaya katılamamış olsa da daha çoook buluşmalarımız olacak inşallah… Tatil programlarına, evlenenlere ve bizim yaramaz bebelere (bu yaramaz bebe bizim Can oluyor, Tuana ve Sencer’in günahını almayalım) rağmen buluşmalarımız sürecek azimliyiz…
Sofra yine muhteşem ancak ne yaparsak yapalım Neslihan, Ayşem ve Müge’nin olmayışının izlerini kapatamıyoruz. Bir daha ki buluşma sofralarımız daha da güzel, buluşmalarımız daha da şenlikli olsun...
![]() |
Kimden KLUBEM |
Muhteşem bir kurabiye Selen'imden geldi... Hindistan cevizli kurabiye yapacağım deyince hiç aklıma gelmemişti böyle bir lezzet ile karşılacacağım. Selenim tez vakitte tarifi de yazıla, herkes bu lezzeti evinde de yapıp yiyebile...
Kimden KLUBEM |
Münevver Ablam, yine patlıcan salatasıyla bizi büyüledi. 3 yıl önce şu dillere destan bloggerlar buluşmasında yediğim o lezzeti ben dahil cümle-blog dünyası unutamamıştı. Bu salata ile yine o lezzete döndük, ancak daha da farklı daha da başka bir lezzette... Tahinli patlıcan salatası, mis gibi köz tadı ve lezzetiyle...
Kimden KLUBEM |
Sevgili Esra'dan pazılı krep. Bitti efendim, kalmadı hiç. Tarifini alıp yapmak istiyoruz. Sunum da lezzet de çok başarılı. Çalışan annelerin eli de hünerlidir, pazlı krepler ispatıdır...
Kimden KLUBEM |
Sevgili Hocamız Fadimemiz, bu güzel sofrayı özenle kurduğu yetmiyormuş gibi bir de bu güzel sarmaları yerleştirmişti güzel sofraya. İncecik leziz sarmalar, sofrada tam da benim önümde duruyorlar. Elimde olmadan sürekli yuvarlıyorum. Çay yanında ne güzeller, çerez gibi geliyor.
Kimden KLUBEM |
Kimden KLUBEM |
Ah işte bu suçluya nasıl hayır diyeceğiz.
Portakallı Kudretullah Sevgili Yasemin'den...
Yasemin'den aldığım cesaret ve ince detaylar ile ben de yapıp muradıma ermiştim. Herkes en az bir kez evinde bu tecrübeyi yaşamalı, bu mucizevi olaya şahit olmalı diyorum... Nasıl bir kek karışımı pişerken ayrışıp bir tarafı krem karamel olup altı da çikolatalı kek haline gelir ki. Deneyin efendim, hiç korkmayın. Detayları dikkatli okuyun sadece...
Kimden KLUBEM |
Son olarak sıra bende... Menüde tatlılar eksilince aklıma renk katacağını düşündüğüm Çilekli Turta geldi hemen. Yasemin'den aldığım Limonlu Krema tarifi ve bol çilek ile sofrada yerimizi aldık.
Kimden KLUBEM |
Kimden KLUBEM |
Kimden KLUBEM |
Daha nice güzel buluşmalarımız, sofralarımız olsun... Dost yüzleri görmek, bu güzel lezzetleri tadarak fotoğraflara bakıp mutluluğunu tekrar tekrar yaşamak ve bu güzel günü yazıya dökmek gibisi yok...
Yazıya Ek: Canımın içi papatyamı unutmuşum, getirdiği nefis su börekleri sofraya oturduktan sonra yerleşip de fotoğraflanamayınca ve yazıyı yazarken de tamamen sofraya odaklanınca hal böyle oldu... Varlığın bütün lezzetlere bedel, enerjin, içtenliğin, gülümsemen en büyük gıda bizim için, iyi ki varsın...
Son olarak Sevgili Fadime
Bizim oğlanın yaramazlıklarına gösterdiğin anlayış&hoşgörü, bizlere olan içtenlik ve misafirperverlik için ne kadar teşekkür etsem az sana... Yeni evinde huzurla neşeyle sağlıkla güle güle yaşa...
13 Mayıs 2010 Perşembe
PRAG'DAN LEZZETLER
Prag'da güzel bir Çek mutfağına sahip restoran bulalım deyip de et konusunda da seçici iseniz bilin ki aç kaldınız ya da hep aynı şeyi yiyor buldunuz kendinizi...
Bu tecrübeyi yaşayıp sonrasında ne mi yaptık? Kendimizi pastalara vurduk tabi. Benim yediklerim arasında en güzeli şu mangolu dilim idi...
Abur cubur yemek yok diye direnip şu pizza dilimlerine de yenildik... İlk iki gün direncimi koruyabildim sadece...
Kahvaltılar otelde yapıldı. Çok geniş bir menümüz yok idi. Daha doğrusu çeşit çok idi ama bize uyanlar kısıtlıydı. Bolca isli kaşar peyniri, kızarmış ekmek, müsli, bal, marmelat, biraz kek çeşitlerinden ve bizi pek mutlu eden onların dilinde de Çay olan Caj bizim seçtiklerimizdi. Sabah kahvaltısında nasıl etli pilav yeniyor, etli çorba içilebiliyor şaşırdık. Salamlı omletlere iç geçirerek bakıp yine isli peynirimizi alıp oturduk masamıza... Yemediğimiz şeyin fotoğrafını da çekmeyiz diye de protesto ettik:)
Pastalara devam...
Abur cuburlardan bir diğeri Pietrin tepesinde Eifel'in küçük kardeşine tırmanmadan önce enerji toplanması için yenildi. Tatlılara son deyip tuzlu birşeyler isteyince, şartımızda "no pork" olunca önümüze soğuk tavuk şinitzelli sandwich sunuldu. Başka bir öneri yok mu deyince bu şahane marine edilmiş peynir ile başbaşa kaldık. Yemek isterseniz kulenin hemen altındaki kafede... Akşam güneş batmadan tepeye çıkmamız gerek... En güzel ışık bu saatte yakalandı. Sabah erken kalkıp fotoğraf çekecek dermanı bulamıyorsak en azından akşam ışığında fotoğraf çekmeliyiz dedim eşime. En güzel fotoğraflar bu tepede bu akşam ışığında çekildi...
Bütün gün durmadan gezip akşam da geç saattlerde otele dönünce ertesi sabah güneş doğmadan kalkıp fotoğraf çekmek maalesef gerçekleşmedi. Gün doğumunda Prag fotoğraflarımız olamadı:(
Teselliyi bu goodies lerde bulduk:)
Merak edip yaklaşıyoruz...
Metal Merdanelerde hamur sarılmış, toz şekere bulanmış...
Sonra da ateş üzerinde pişirilmiş, tercihe göre ister yine tarçınlı şekere bulanmış ister fındıklı ya da bademli şekere...
Sonrada yine arzuya göre ister nutella isterseniz de fıstık ezmesi sürülüyor.
Tercih nutella:) Ortaya cinnamon bunsun daha hafif bir şekli çıkıyor. Az yağlı, boru şeklinde yemesi daha zor hali:) Biz patenti alıp İstanbul'a getirmeyi düşündük, Nasıl talep görür mü sizce:) Bizim gruptan bir arkadaşımız azmedip evde aynısı pişirmiş. Evdeki ahşap merdaneye aliminyum folyo sarıp fırının ızgara bölümünde ara ara çevirerek başarıya ulaşmış.
Madem Çek mutfağında umduğumuzu bulamadık. O zaman ilk akla gelen mutfak tabi ki İtalyan Mutfağıdır...
Önce çorbalar gelsin dedik. Sonra bruschettalar... Çorba anlayışları ilginç idi. Haşlanmış sebzelerin üzerine sıcak su dökülmüş şekilde... Çorbanın suyunda sebzelerin lezzetinden eser yok çünkü... Arkadaş grubumuzdan bir kısmı bir başka restoranda şahit olmuşlar bu duruma. Sebzeleri kase içerisinde sofraya getirip sıcak suyu kaseye sofrada eklemiş garson:) Sağlıklı deyip sesimizi çıkarmadan yedik efendim...
Vejeteryan pizzamız, peynir çeşitli pizzamız, makarnalar...
Tatlısız olmaz... Panna Cotta'yı bir de burada tadalım...
Bol krema tadıyla başarılı...
Dönüş vakti geldi... Akşama yolculuk var. Son bir kez daha oturup seyreyleyelim şu güzel şehri...
Kahve içelim, ancak hiç bir kafede kahveyi sıcak alamıyoruz. Fazlasıyla ılık, artık bunun bir hata değil gelenek ve tercih olduğunu anlıyoruz... Starbucks haricinde her yerde bu şekildeydi...
Ilık kahve içmek güzel olmuyormuş ancak manzara bu durumu unutturuyor.
Ve Savoy...
Seni son güne sakladık...
Lavobaya inerken mutfağına rasladık. Camekanın ardından gururla gösteriyordun. Evet kesinlikle pasta da yemeliyiz burada dedik..
Ancak gel gör ki hesaplar şaştı, yine et çeşidi problemi var, yine bizi tavuk yemeye mahkum bıraktın ama bu mahrumiyet ne güzeldi böyle....
Hayatımda yediğim en güzel tavuk şinitzel idi. Yumuşacık sütlü tavuk...
O kadar güzeldin ki pastaya hiç yer bırakmadın...
Eşim ve bir arkadaşımız önce şinitzel istemediler. O kadar gelinmiş farklı bir şey yiyelim diyerek. Seçimleri aynı yemek oldu. Beef with Tartar... Ancak sonuç hüsran... Gelen tabak aynen geri gönderildi. Garson kızımıza iyi pişmiş lafını üstüste söylediğimiz halde değil hafif pişirmek ateş yüzü görmemiş bir kıyma karışımı geldi. Yemediğimiz şeylerin fotoğrafını da hiç çekmediğimizden ispatını burada sunamıyorum. Bu güzel şehrin tek eksiği bu dil problemiydi. İngilizce bilen sayısı çok çok az, yol sorup cevap almak, garsondan net bilgiler alabilmek mümkün değil.
Çek halkı kendi halinde, kimse dönüp de size bakmıyor, hayatı aynı durgunlukla yaşayıp gülmeden geçiren sessiz sakin bir millet...
Sevdik biz onları. Kendi dünyalarında iyi niyetli hallerini ve bu şehri...
Kimden KLUBEM |
Bu tecrübeyi yaşayıp sonrasında ne mi yaptık? Kendimizi pastalara vurduk tabi. Benim yediklerim arasında en güzeli şu mangolu dilim idi...
Kimden KLUBEM |
Abur cubur yemek yok diye direnip şu pizza dilimlerine de yenildik... İlk iki gün direncimi koruyabildim sadece...
Kimden KLUBEM |
Kahvaltılar otelde yapıldı. Çok geniş bir menümüz yok idi. Daha doğrusu çeşit çok idi ama bize uyanlar kısıtlıydı. Bolca isli kaşar peyniri, kızarmış ekmek, müsli, bal, marmelat, biraz kek çeşitlerinden ve bizi pek mutlu eden onların dilinde de Çay olan Caj bizim seçtiklerimizdi. Sabah kahvaltısında nasıl etli pilav yeniyor, etli çorba içilebiliyor şaşırdık. Salamlı omletlere iç geçirerek bakıp yine isli peynirimizi alıp oturduk masamıza... Yemediğimiz şeyin fotoğrafını da çekmeyiz diye de protesto ettik:)
Kimden KLUBEM |
Pastalara devam...
Kimden KLUBEM |
Abur cuburlardan bir diğeri Pietrin tepesinde Eifel'in küçük kardeşine tırmanmadan önce enerji toplanması için yenildi. Tatlılara son deyip tuzlu birşeyler isteyince, şartımızda "no pork" olunca önümüze soğuk tavuk şinitzelli sandwich sunuldu. Başka bir öneri yok mu deyince bu şahane marine edilmiş peynir ile başbaşa kaldık. Yemek isterseniz kulenin hemen altındaki kafede... Akşam güneş batmadan tepeye çıkmamız gerek... En güzel ışık bu saatte yakalandı. Sabah erken kalkıp fotoğraf çekecek dermanı bulamıyorsak en azından akşam ışığında fotoğraf çekmeliyiz dedim eşime. En güzel fotoğraflar bu tepede bu akşam ışığında çekildi...
Kimden KLUBEM |
Bütün gün durmadan gezip akşam da geç saattlerde otele dönünce ertesi sabah güneş doğmadan kalkıp fotoğraf çekmek maalesef gerçekleşmedi. Gün doğumunda Prag fotoğraflarımız olamadı:(
Teselliyi bu goodies lerde bulduk:)
Merak edip yaklaşıyoruz...
Kimden KLUBEM |
Metal Merdanelerde hamur sarılmış, toz şekere bulanmış...
Kimden KLUBEM |
Sonra da ateş üzerinde pişirilmiş, tercihe göre ister yine tarçınlı şekere bulanmış ister fındıklı ya da bademli şekere...
Kimden KLUBEM |
Sonrada yine arzuya göre ister nutella isterseniz de fıstık ezmesi sürülüyor.
Kimden KLUBEM |
Tercih nutella:) Ortaya cinnamon bunsun daha hafif bir şekli çıkıyor. Az yağlı, boru şeklinde yemesi daha zor hali:) Biz patenti alıp İstanbul'a getirmeyi düşündük, Nasıl talep görür mü sizce:) Bizim gruptan bir arkadaşımız azmedip evde aynısı pişirmiş. Evdeki ahşap merdaneye aliminyum folyo sarıp fırının ızgara bölümünde ara ara çevirerek başarıya ulaşmış.
Kimden KLUBEM |
Madem Çek mutfağında umduğumuzu bulamadık. O zaman ilk akla gelen mutfak tabi ki İtalyan Mutfağıdır...
Önce çorbalar gelsin dedik. Sonra bruschettalar... Çorba anlayışları ilginç idi. Haşlanmış sebzelerin üzerine sıcak su dökülmüş şekilde... Çorbanın suyunda sebzelerin lezzetinden eser yok çünkü... Arkadaş grubumuzdan bir kısmı bir başka restoranda şahit olmuşlar bu duruma. Sebzeleri kase içerisinde sofraya getirip sıcak suyu kaseye sofrada eklemiş garson:) Sağlıklı deyip sesimizi çıkarmadan yedik efendim...
Kimden KLUBEM |
Vejeteryan pizzamız, peynir çeşitli pizzamız, makarnalar...
Kimden KLUBEM |
Tatlısız olmaz... Panna Cotta'yı bir de burada tadalım...
Bol krema tadıyla başarılı...
Kimden KLUBEM |
Dönüş vakti geldi... Akşama yolculuk var. Son bir kez daha oturup seyreyleyelim şu güzel şehri...
Kahve içelim, ancak hiç bir kafede kahveyi sıcak alamıyoruz. Fazlasıyla ılık, artık bunun bir hata değil gelenek ve tercih olduğunu anlıyoruz... Starbucks haricinde her yerde bu şekildeydi...
Kimden KLUBEM |
Ilık kahve içmek güzel olmuyormuş ancak manzara bu durumu unutturuyor.
Kimden KLUBEM |
Ve Savoy...
Seni son güne sakladık...
Kimden KLUBEM |
Lavobaya inerken mutfağına rasladık. Camekanın ardından gururla gösteriyordun. Evet kesinlikle pasta da yemeliyiz burada dedik..
Kimden KLUBEM |
Ancak gel gör ki hesaplar şaştı, yine et çeşidi problemi var, yine bizi tavuk yemeye mahkum bıraktın ama bu mahrumiyet ne güzeldi böyle....
Kimden KLUBEM |
Hayatımda yediğim en güzel tavuk şinitzel idi. Yumuşacık sütlü tavuk...
O kadar güzeldin ki pastaya hiç yer bırakmadın...
Kimden KLUBEM |
Eşim ve bir arkadaşımız önce şinitzel istemediler. O kadar gelinmiş farklı bir şey yiyelim diyerek. Seçimleri aynı yemek oldu. Beef with Tartar... Ancak sonuç hüsran... Gelen tabak aynen geri gönderildi. Garson kızımıza iyi pişmiş lafını üstüste söylediğimiz halde değil hafif pişirmek ateş yüzü görmemiş bir kıyma karışımı geldi. Yemediğimiz şeylerin fotoğrafını da hiç çekmediğimizden ispatını burada sunamıyorum. Bu güzel şehrin tek eksiği bu dil problemiydi. İngilizce bilen sayısı çok çok az, yol sorup cevap almak, garsondan net bilgiler alabilmek mümkün değil.
Çek halkı kendi halinde, kimse dönüp de size bakmıyor, hayatı aynı durgunlukla yaşayıp gülmeden geçiren sessiz sakin bir millet...
Sevdik biz onları. Kendi dünyalarında iyi niyetli hallerini ve bu şehri...
![]() |
Kimden KLUBEM |
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Benzer (Smiler) Tablolar






Kaydol:
Kayıtlar (Atom)