31 Ağustos 2013 Cumartesi
30 Ağustos 2013 Cuma
31 Ağustos 2013
Good News from the Marketplace
29 Ağustos 2013 Perşembe
Şike Mike
Herkese merhaba! Bir açıklama yapıp kaçacağım hemen.... En son yaptığım çekiliş ile ilgili olarak biri çekilişe katılan kişilere ablama torpil yaptığımı ima eden yorumlar gönderiyormuş. Ortadaki bilgi kirliliğini temizlemek istiyorum, ayrıca kimsenin aklında bir soru işareti kalmasını da istemiyorum. Blogumdaki çekilişleri 4 yıldır düzenliyorum, bunu okuyucularıma bir teşekkür olarak başlattım ve inanın keyif alarak yaptım hepsini. Kimini kendi imkanlarımla düzenledim (bu çanta çekilişimde olduğu gibi), kimini sponsor katkılarıyla... Ve bundaki tek amacım okuyucularımı mutlu etmekti... Hayatımda hiçbir zaman kimsenin hakkını başkasına yedirmedim, her zaman dürüstlükten ve hakkaniyetten yana oldum. Beni bilen biliyor zaten...
Şimdi bunu böyle detaylı açıklıyor olmam bile çok saçma ama yine de kimsenin aklında soru işareti kalmasını istemediğim için belirtmek istiyorum:
Çekilişe birden fazla yorum bırakan kişileri listeye sadece bir kez ekledim. Mesela yıldız twitter adresini de verdiği için 2 defa yorum bırakmış, bu yüzden yıldızı listeye iki defa dahil etmedim. Dolayısıyla 106. sıradaki kişi meleğin oyuncakları oldu.
Ablam yorumlarda Nily olarak görünmüyor çünkü o çekilişle ilgili yorumunu "Telefon" isimli postuma bırakmış.
Şimdi gelelim yorumların detaylarına:
meleğin oyuncakları21/8/13 20:13
yazılarını okuduğumda yüzümde bir gülücük beliriyor :)
Nily21/8/13 20:18
Bitaneeeeem...
Seni cok ozledim! Bu biiiiiir....
Annisin fotoya bayıldım... Bu ikiiiiiiiiiii...
Ve de cekileşe benim adımı da ativer bu sefer... Malum kuşlu muşlu nefis bir çanta...
Öperim lokumlarım....
Xoxox
Adsız21/8/13 20:44
Nil'in fotosu olmayan postlarına yorum bırakasım gelmiyor Noni'm. ^_^
SerpilK
Dolayısıyla ablam yorumu bıraktığı saat itibariyle meleğin oyuncakları ve Serpil K'nın arasında yer aldı ve 107. kişi o oldu. Dolayısıyla hediye de onun oldu. Ablam diye torpil morpil geçmiş değilim yani. Ayrıca bu çekilişler resmi olmadığı için 1. derece yakınlarım da elbette katılabilirler, buna kimsenin bir itirazı yoktur heralde! 4 yılda bir kez piyangonun aileme vurması da hemen art niyet aramayı gerektirmez. Kısacası Noni'niz şike mike (haa haaa bu iki kelimeyi yan yana çok sevdim!) yapmadı hiçbir zaman da yapmaz içiniz rahat olsun. Hepimizin üstünden bir yük kalktığına göre tatilime kaldığım yerden devam edebilirim heralde :)
Repression in China
A renowned professor has confirmed online rumours that his peers will decide whether he will be expelled from China's most eminent university after he made a series of remarks in favour of free speech and constitutional governance.
Economics professor Xia Yeliang of Peking University was told by his department that his fate would be decided by a faculty vote, he told the South China Morning Post on Monday.
"They told me it's because of all the things I have said and written," Xia said. "They have threatened me before, but this is the first time they will vote on my expulsion."
My correspondent says that the vote will likely take place in September. He also reports that this is not an isolated incidence. He writes, "Though you may not be aware, there is a quiet crack down currently under way in China with other professors being removed for similar offenses....I can tell you from my personal experience here, most Chinese faculty at PKU and other elite Chinese institutions having been educated at top schools in the US are appalled but are quite fearful to speak out."
Here are some questions to think about: If a professor at the prominent Peking University is fired for exercising free speech, how should professors in the United States respond? For example, should American scholars refuse to attend conferences and give talks there? Is there more we can do?
28 Ağustos 2013 Çarşamba
28 Ağustos 2013
Bana dişçi yolları gözüküyor, ayaklarım gitmesede bu durumdan kaçış yok :(
27 Ağustos 2013 Salı
27 Ağustos 2013
Ben diktatöre diktatör demem, diktatör diktatör gibi olmayınca
Roma’nın en puşt şairi Catullus kahredici bir hicviye (1) yazıp kendisine “ibne Roma oğlanı” (cineade Romule), “rezil, rüşvet yiyici ve kumarbaz” (impudicus et vorax et aleo) deyip, “küçük beyaz bir kumru gibi Roma’da her yatak odasına konan” (perambulabit omnium cubilia ut albulus columbus) Mamurra’nın eşcinsel sevgilisi olduğunu ima ettiğinde ne yaptı? Suetonius tarihinden (2) öğrendiğimize göre, Catullus’u evinde akşam yemeğine davet etti. Yemekte, kendisinden 16 yaş küçük olan şaire, “evladım, orta yaşlı bir politikacının götüyle neden ilgilenirsin” diye sorduğu rivayet edilir. Catullus muhtemelen o yemekten sonra “ak mısın kara mısın Caesar, bilmiyorum, beni ilgilendirmiyor da” diyen şiirini (3) yazıp diktatörün peşini bıraktı. Sonraki yıllarda Caesar’ın destekçisi oldu.
Olayın geçtiği eksi 55 yılında Caesar altı-yedi yıldan beri Roma’da iktidarın fiili sahibi durumundaydı. İmperator (başkumandan) ve Pater patriae (Atarum?) unvanlarına sahipti. Bir süre sonra damadı Pompeius tarafından iktidardan uzaklaştırıldı, bir müddet taşraya gitti. Bir darbeyle geri geldi, ömür boyu Dictator unvanını aldı. 44’te Senato’da bıçaklanarak öldürüldü.
Halen kullandığımız “diktatör” sözcüğünü meşhur eden bu zattır.
NOTLAR
(1) Carmen 29, www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.02.0003%3Apoem%3D29
(2) Suetonius, Iul. 79. www.gutenberg.org/files/6400/6400-h/6400-h.htm
(3) Carmen 93.
26 Ağustos 2013 Pazartesi
And the bag goes to...
Aaaa yok yooook sizin bana gareziniz var kesin! Bu ayki çekilişime maşallah 199 yorum geldi!!! Allah bereket versin arkası bol olsun da anket zamanı nerdeydiniz te be kızancıklarım :) Rahmetli büyükannem bize hep böyle derdi, nur içinde yatsın... Ay iyi ki bir ankete katıldım öyle di mi, artık dinler durursunuz beni, hala benim çok tatlı biri olduğumu düşünüyorsanız bir daha düşünün bence, bir çene bir çene takıldımı da kalıyor aynı yerde :)
Gelelim çekilişimize... 199 kişiyi excel'e tek tek girerken ceylan gözlerim çipil çipil kaldı ama o kadar güzel şeyler yazmışsınız ki bundan böyle çinliler gibi baksam da vallahi hiç umrumda değil! Hepinize çok teşekkür ederim bu içten yorumlarınız için, aslında lanet hatunun tekiyimdir pisim pistir ama bunu size pek belli etmiyorum kihh kihh :)
Şimdi gelelim sadede... Şeyyy bunu size nasıl söyliycem bilmiyorum ama vallah billah işin içinde bir hinlik yok! Beni az çok tanıdığınız için kimseye torpil geçmediğimi biliyorsunuzdur zaten... 2009 senesinden beri blogumda çekiliş düzenliyorum ve ilk defa bir tanıdığım hem de en yakınım çıktı kuradan, çantayı kazanan kişi Nily yani ablam oldu, gerçekten ben de şok oldum bu duruma, blog dünyamda bir ilk yaşıyorum şu anda! Canım ablam kuş olup yanına uçamıyorum ama sana kuşlu bir çanta gönderiyorum ve güzel günlerde kullanmanı diliyorum!
Bu ayın çekilişine katılan herkese tekrar teşekkür ediyorum, o güzel yorumlarınıza da tabii! Eylül ayında yine güzel bir çekiliş ile karşınızda olmayı umut ediyorum! Bugün kısa bir tatile çıkıyoruz, istikamet Marmaris, haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın!
25 Ağustos 2013 Pazar
Biz bu hafta sonunda...
Geçtiğimiz hafta prensimle oldukça çılgın bir hafta sonu geçirmiştik! Nil'i anneannesiyle dedesine teslim edip soluğu sinemada alıp arka arkaya iki film birden izlemiştik! Sinema koltuğuna kurulduğunda prensim "şu anda mutluluktan ağlayabilirim" dediğine göre varın halimizi siz düşünün artık :P Ehh napalım bebekli olunca yaptığımız çılgınlıklar artık bununla sınırlı kalır oldu ;) Bu hafta sonu ise çılgınlıklarımızı bir kenara bırakıp, çocuklu birer anne baba olduğumuzu kendimize hatırlatıp uslu uslu arkadaşlarımızı kahvaltıya çağırdık.
Kahvaltı sonrası tatlı olarak yine benim pratik kavanoz tatlısından yapmak istedim. Ama prensimin bir önerisi oldu. Ceviz ve çikolata parçaları yerine mat antep fıstık kullanmamı, üstüne de Dr. Oetker'in çikolata sosu yerine Valonia'nın profiterol sosundan dökmemi önerdi. Prensin ağzının tadını bu kadar biliyor olması beni korkutuyor doğrusu kihh kihhh :)
Bu öneriyle istikametimiz belli oldu: Beşiktaş!
Ihlamurdere Caddesi üzerindeki Valonia'yı daha önceden hiç duymamıştım, prensim sayesinde keşfettim ben de...
Diğer ürünlerini bilemiyorum ama profiterolü gerçekten bir harika! Ufff gece gece şu postu yaparken canım yine çekti bak görüyor musun :(
Profiterol midemde, çikolata sosları elimde mutlu mesut evime dönebilirim şimdi :)
Bak bak baaaak kaşla göz arasında bizimkini bir çikolatayı kemirirken buldum! Sen çocuğun önünde bayıla bayıla profiterolleri götür, ondan sonra kabak yemesini bekle, olacağı buydu tabii!
Tatlıyı yaptım, bir gece dolapta beklettim, artık misafirlerimi kahvaltıda ağırlayabilirim.
Soframda her şey iç açıcı ve ferah olmalı... Limonlu ve dilim salatalıklı su gibi mesela...
Beni mutlu eden küçük detaylar da yer almalı...
Doğallıktan şaşmamalı...
Annemin yaptığı erikli pestil gibi mesela...
Bunun yanında pratik tarifler de yer almalı...
Czzzttttttttttttt! Yayınımıza geçici olarak ara vermekteyiz, lütfen alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayınız :)
Hayatın tüm tatlarını alalım ki tatlı olanın kıymetini bilelim öyle di mi ;)
Hepinize şeker gibi bir hafta diliyorum... Talih kuşunu açıklayıncaya dek hoşçakalın!
Free Bikes and Girls' Education - Update
24 Ağustos 2013 Cumartesi
Rabiacılara neden karşıyız?
“Parayı veren düdüğü çalar” yasasını da akıldan çıkarmayalım. Mısır Suudi’lerin, Amerika’nın ve Avrupa’nın sadakasıyla geçinen bir ülkedir. Geçen hafta Cengiz Aktar dış yardım rakamlarını vermişti, onun yalancısıyım. Mursi döneminde 9 milyarı Suudi Arabistan’dan olmak üzere 22 milyar dolar dış yardım almışlar. Buna karşılık toplam (2012’de) 28 milyar dolarlık mal ve hizmet ihraç etmişler. Senin toplam dış gelirinin yüzde kırkdördü Suudiyle Amerikalının sana acıdığı yahut batmanın sonuçlarından korktuğu için hibe ettiği paraysa, “ağa benim içişlerime nasıl karışır” diye babalanma hakkın olmaz.
Bu ülke binlerce seneden beri bütün Akdeniz havzasının mahsul ambarıydı, aldığından kat kat fazlasını ihraç ederdi. Bugün bu hale düştüyse bunun nedenini hayali dış mihraklarda aramanın alemi yok. Kötü yönetilmiştir, en az altmış yıldan beri feci derecede kötü yönetilmiştir. Adamların elinde dünyanın en verimli toprakları var, üstüne Süveyş Kanalı gibi (Avrupalıların sana hediyesi) bir para basma makinesi var. Palavra aleminde yaşayan birtakım cahil ve ahmak kadrolar o geliri har vurup harman savurmuş, yatırım diye bir şey akıllarına gelmemiş, sonunda çökmüş bir altyapı, yüzde yirmi küsur işsizlik, sıfır döviz rezervi ve petrol ihtiyacını bile zor karşılayan bir dışsatım kapasitesiyle baş başa kalmışlar.
Şimdi söyler misiniz, Mısır’ı Mısırlılar yönetsin diye ısrar etmenin anlamı ne? Adamlar yönetmekten acizse zavallı Mısır halkını bu eziyete mahkûm etmenin insaniyetle bağdaşan yanı nerede? Sen otomobil alırken yabancıyı tercih ediyorsun. Gazoz alırken yabancıyı tercih ediyorsun. Çocuğunu gâvurun okuluna göndermek için can atıyorsun. Devlet hizmeti satın alırken “bizim olsun, isterse öküz olsun” diye inat etmenin mantığını söyle.
*
Mübarek rejimi otuz senenin sonunda (tıpkı Abdülhamid’in son yılları gibi) çürümüştü. Demokrasi olsun dediler, devirdiler. Herkes bayram etti.
O karambol içinde adamın biri çıktı, Mısır halkının %56,6’sının boykot ettiği bir seçimde, %51, 7 oyla başkan seçildi. Zagazig Üniversitesinde makine mühendisliği profesörü olmaktan başka idari tecrübesi yoktu. Cehaleti yücelten ve dünyayı düşman sayan bir paranoya ideolojisine mensup olmaktan başka entelektüel donanımı da yoktu. Ülkenin yarısının ve yönetici elitin tamamının kendisine muhalif olduğu bir ortamda, “ben ne dersem o” kibiriyle memleket yönetebileceğini sandı. Anayasayı değiştirip kendine diktatör yetkileri verdi; beceremeyip çark etti. Nargile kahvelerini ve Ümmü Gülsüm şarkılarını yasakladı. Maliye çöktü. Güvenlik çöktü. Belediye hizmetleri çöktü. Turizm çöktü. Yatırımlar komple durdu.
16 yıl önce Luksor’da turistlere katliam yapan adamları Luksor valisi atadı. Bütün ülke ve dünya “gel konuşalım” diye yalvarırken, kırk yıllık yorgun müstebitler gibi sarayına kapandı; belki konuşmaya takati veya cesareti yoktu, belki söyleyecek sözü olmadığından korktu. Her müflis politikacı gibi dış krizden medet umdu, Etiyopya’ya savaş denemesine girişti. Her müflis Şark politikacısı gibi, Yahudi düşmanlığı yaparak cahil halkı galeyana getirmeyi denedi; Allahının arkasına saklanıp İsrail’i lanetledi; peygamberinin arkasına saklanıp “maymun ve domuzlar soyu” diskuru çekti.
Nihayet devrildiğinde, aklı olan herkes derin bir nefes aldı.
Yerine gelenler, hayır, daha matah adamlar değildi; altmış yıldan beri memleketi batıran ekipti. Ama Tahrir cenderesinden geçmişlerdi; kısıtlı da olsa demokrasi olmadan ülkeyi yönetemeyeceklerinin farkındaydılar. Dış sponsorlarının talebi de o yöndeydi. Kısa süre içinde serbest seçim sözü verdiler; İhvan’a “gel konuşalım” dediler; Mursi’ye onurlu bir çıkış yolu önerdiler.
Ama olmadı. İhvan’cıların cihat ve şehadet retoriğiyle efsunlanmış gözleri, çıkış yolunu göremedi. Kalabalıkları sokağa sürdüler. İhtilali ihtilalle altedebileceklerini sandılar. Karşı taraf bir an sendelese ülkeyi kaos ve kargaşaya boğacak bir kumar oynadılar. Karşı taraf sendelemedi. Tahrir-sonrası çekingenliğini bir yana atıp, asli kimliğine geri döndü. Sonuç: şimdilik bin küsur ölü.
Şimdi bütün dünya, ölen “ılımlı İslam” projesinin yasını tutuyor. İslam ülkelerinde demokrasi denemesini bir başka – çok uzak – bahara ertelemenin sıkıntısını yaşıyor.
*
Rabiatül Adeviye Maydanında ölenlerin yasını tutamıyorum, üzgünüm. Piyon olarak sahaya sürüldüler, harcandılar. Orada ölen yüzlerce insanın – ve Mısır’ın ölen demokrasi hayalinin – vebali İhvan’ın ve Mursi’nin omuzlarındadır.
Gezi’de ayaklananlarla Rabia’da ayaklananların aynı kaba konulabileceğini de düşünmüyorum, hayır. Buradakiler, gözü dönmüş bir zorbaya meydan okumak için sokağa çıktılar. Oradakiler, iflas etmiş ve yenilmiş bir zorba adayını geri getirmek için sokağa çıktılar. Gezi’nin Mısır’daki muadili, geçen Aralık’tan beri her gün Tahrir’de sokağa çıkan ve Temerrüd hareketini organize eden milyonlardır.
Gezi bayrağına dört parmak ekleyenler, her şeyden önce, Tahrir’de özgürlük mücadelesi veren Mısır halkına hakaret etmiş olurlar.
Onunla da kalmazlar. Burada, yenilgiyi kabul etmektense ülkeyi yangın yerine çevirmekten çekinmeyecek bir siyaset kumarbazını biraz daha cüretlendirmeye, onun ürkütücü patinajını biraz daha uzatmaya hizmet etmiş olurlar.
23 Ağustos 2013 Cuma
Boobo!
Dila ve Aylin bir İsviçre markası olan L'asticot'u
JOAN BAEZ Seçkisi
JOAN BAEZ'in albümlerinden seçkiler.
1958 Joan Baez in San Francisco
1962 In Concert Part 1
1963 In Concert Part 2
1970 The First 10 Years
1976 From The Heart [Live]
1979 The Country Album
1996 Greatest Hits
1998 Sings Dylan
2005 The Best Of The Vanguard Years
2007 Joan Baez Live 1968 - 1981
2007 Live recordines 1960-1967
2007 Live recordinges1980-2007
2008 Day After Tomorrow
21 Ağustos 2013 Çarşamba
Tam da İmdaaat diyecekken!
Önce biricik sevgilim eski püskü bisikletimizi tamir ettiler ve ona ikinci el bir trailer aldık, Türkiye'de sorduğumda 700
20 Ağustos 2013 Salı
Ağustos Ayının Çekilişi !!!
Geçen ayki çekiliş hezimetinden sonra (bildiğiniz gibi bir anket düzenlendi, ankette birinci çıksaydım ben ve bir okuyucum hediye kazanacaktı ama oylar yetersiz kalınca ikinci oldum ve hepimiz hava gazı aldık) gözyaşlarımı sildim ve kendime dünyanın çok daha güzel bir yer olacağı garantisini verdikten sonra yeni bir çekiliş için kolları sıvadım. Yok yok bu seferki çekilişte anket zorunluluğu kesinlikle yok merak etmeyin :)
Bu ayki çekilişte sizler için Crafts by Nesli'den bu kuşlu çantayı seçtim. Doğrusunu söylemek gerekirse en az kedili kadar bu çantaya da bayıldım ben! Bir ara bi baktım omzumda kıvırcık saçlı minik bir şeytan beni dürtüklüyor "gel vazgeç sen bu çekiliş sevdasından bu çantaya da sen kon, kon, kooonnnn!" diye fısıldıyor ama ben hemen kışt kıştladım o şeytanı :)
Çantanın diğer tarafında da çiçek var...
Benim gibi romantik desenleri ve çıtçıtlı çantaları seviyorsanız ve bu çanta tam benlik diyorsanız; lütfen beni facebook'ta eklemeyin, twitter'dan takip etmeyin, orda burda benden bahsetmeyin, bunları istemiyorum sizden, na şuracığa yorum bırakın yeter, o anda içinizden ne geçiyorsa yazın işte, artık benim dillere destan güzelliğime mi değinirsiniz veya sizleri mutlu etmek için ne kadar çaba gösterdiğimi mi översiniz veya ne kadar megolaman olduğuma mı saydırırsınız orasını ben bilemem o kısmı size bırakıyorum artık kihh kihhh :)
I am Ray Fair
Souad Massi Discografi
İndirme Linklerini sınırsız yapan 3 ayrı çevirici site. Zaman zaman kapalı olsa da oldukça işe yarıyor.
hem fransızca hem arapça aynı 'duru' güzellikte söyleyen, özellikle arapça'nın sesini sevmeyenlere zor gücüyle dinletilmesi gereken insan. yeni başlayanlara raoui adlı şarkısını tavsiye ederiz. bir nevi* anouar brahem'in dişi ve vokalle süslenmiş olanı...(ekşi'den
politik şarkıları ve aktivist kişiliği ile insanların beğenisini kazanmış cezayirli güzel. cezayir'de yaşadığı süre icinde ölüm tehditleri almış ve zoraki sürgüne mahkum edilmiştir. hâlâ fransa'da yaşamaktaymış kendileri.(ekşi'den
her akşam dinleyeceksin bu saygıdeğer hanımefendinin şarkılarından üç beş tane, tercihan gül cemalini seyretmeye müsait videolardan, bak bakalım hala odun, hala öküz kalabiliyor musun? ben bizzat şahsen kendim deneyeceğim.(ekşi'den
2001 - Raoui
2003 - Deb
2005 - Mesk Elil
2007 - Live Acoustique
2010 - O Houria
19 Ağustos 2013 Pazartesi
Telefon
Dünyanın en güzel telefonu sanırım anneden gelen "hadi gel buluşup bir kahve içelim" telefonudur. Hemen üstünüze birşeyler geçirir ve hiç dert etmezsiniz nasıl göründüğünüze çünkü dünyanın en güzel insanı tam karşınızda duruyordur.
Allah güzel annelerimizi başımızdan hiç eksik etmesin!
Canım annem bir süredir bloguna ara verdi, onu merak eden blog arkadaşları oluyor, vallahi bu aranın tüm suçlusu bizim zilli oluyor! Nil onu o kadar meşgul ediyor ki bloguna pek vakit kalmıyor. Ama gördüğünüz gibi çok iyi, bir süredir diyetisyen Selahattin Dönmez eşliğinde diyet yapıyor ve gün geçtikçe daha da güzelleşiyor! Tüü tüü tüü maşallah diyelim ;)
Ben de bizim küçük zilliden vakit buldukça (bu ancak geceleri o uyuduktan sonra oluyor) instagramda gezinmeyi seviyorum, geçtiğimiz haftalarda ig'de daldan dala konarken hem müzisyen hem de tasarımcı olan Neslihan Yücesan'a denk geldim. Yaptığı birbirinden güzel çantaları görünce benim için kedili bir çanta yapıp yapamayacağını sordum, hatta sorularımla kendisini bayılttım desem daha doğru olur ;) Neslihan Hanım her bir soruma büyük bir sabırla cevap verdi ve bir hafta içinde kedili çantamı bana gönderdi!
Çantamın iki yüzünde farklı kedicikler var, nasıl çok şirin değil mi?
Neslihan Yücesan'ın yaptığı çanta ve cüzdanları Etsy sayfasında görebilirsiniz... Ben içlerinden birini sizin için seçtim, bu ay yapacağım çekilişte şanslı bir okuyucuma hediye edeceğim, Ağustos çekilişinde buluşmak dileğiyle...
18 Ağustos 2013 Pazar
Seans
Hepimizin hayatında küçük mutluluklar vardır öyle di mi? Bu mutluluklar her an elinizin altındadır, ulaşmak kolaydır, tek yapmanız gereken buna zaman ayırmaktır... Uzun süredir görmediğiniz arkadaşlarınızla bir araya gelmek, küçük lezzetleri denemek, sevdiğiniz hobileri gerçekleştirmek gibi mesela... Ben bu hafta sonu üçünü de yaptım ve kendimi süper hissettim!
Önce tatlı yiyelim tatlı konuşalım dedim :)
Kavanozda tatlının tarifi için hobi sayfama bakabilirsiniz...
Sonra şiddetli rüzgara yenilmeden tatlı yüzleri kareledim...
Annelikten sonra özlediğim şeylerin başında hiç şüphesiz özgürce fotoğraf çekmek geliyor. Fotoğraf çekmek nasıl desem böyle uzun süredir almak istediğiniz o ayakkabıya sonunda kavuşmak gibi, aylardır yaptığınız diyet sonrası tartıda ideal kilonuza ulaştığınızı görmek gibi, kaybettim sandığınız yüzüğünüzü koltuğun arasında sıkışmış halde bulmak gibi bir mutluluk benim için... Her zaman yapamıyorum ama yaptığım zaman da böylesine mutlu hissediyorum kendimi :)
Amatörce çektiğim bu kareleri umarım sizler de beğenirsiniz...
Hepinize küçük mutluluklardan pay aldığınız bir hafta dilerim!
17 Ağustos 2013 Cumartesi
16 Ağustos 2013 Cuma
16 Ağustos 2013
Bugün hayal kurmak serbest, hayal kırıklıkları da serbest, korkular tavan yapmış, elinizde hiçbir şey yok gidişhatttı değiştirecek, sadece sakin olup bekleyecek..