Can büyüyor, artık küçülen kıyafetlerini kaldırıyorum. Kimilerini bir kez giydi, kimlerini hiç giyemedi. Bugün bizi ziyarete gelen arkadaşım, "Ben büyük şeyler aldım, henüz giyemeyecek sanırım" dedi. Ben de en iyisini yapmışsın dedim. O gidince giydirip bir bakayım dedim, büyük gelmek ne kelime biraz daha geçse giyemeyecekdi.
Sonra birden çekmecede büyüyünce giyer diye beklettiğim diğer giysileri geldi aklıma, tek tek giydirip çıkarmaya başlayınca farkettim ki kimilerini giydirmekte geç kalmışım. Kimilerinin ise vakti gelmiş. Babasının aldığı bu tişörtün mesela... Bu tişörtün vaktini geçirseydik azarı işitirdik babadan. Haklı çünkü bir hevesle ebay'den bulup almıştı.
Dün bütün gün, Can'dan kalan vakitte pastacılık dergi ve kitaplarımı karıştırdım durdum, bugün gelecek arkadaşıma yapmak üzere. Ama akşamın sonunda pes ettim ve Can uyuduktan sonra bildiğim pratik tarifleri uygulamaya karar verdim. Hafif bir moral bozukluğu yarattı bu bende. Bütün gün boş yere bakınıp durduğum, o vakti daha iyi değerlendiremediğim için. Farklı birşey yapmakta ki amacım fotoğraflayıp sizlerle de paylaşmaktı ama olmadı, bir başka sefere artık...Sonra birden çekmecede büyüyünce giyer diye beklettiğim diğer giysileri geldi aklıma, tek tek giydirip çıkarmaya başlayınca farkettim ki kimilerini giydirmekte geç kalmışım. Kimilerinin ise vakti gelmiş. Babasının aldığı bu tişörtün mesela... Bu tişörtün vaktini geçirseydik azarı işitirdik babadan. Haklı çünkü bir hevesle ebay'den bulup almıştı.
Pazar günü eşimle esaslı bir temizliğe giriştik. Aldığımız halı yıkama makinesi meğer yerleri de güzelce siliyormuş. Cam, fayans gibi yüzeyleri de gayet iyi ve pratik bir şekilde temizlediğini görünce epey sevindim. Uzun zamandır alınamayan toz alma işine giriştim ayrıca. Ama hala çok fazla dip bucak var. Gündüzleri gözüm takılmayacak bir süre sağa sola... Küçük bir de ev düzeni değişikliği yaptık. Bunun sonunda Pazar günü dışarı çıkma planı suya düştü. Neyse ki cumartesi günü Haliç kıyısına çıkıp parkta yürüyüş yapmıştık. Akşama da Azra arkadaşını görmeye gittik Can'ın. Azra'mız 20 günlük daha...
Can'ın hala uykuları düzenli değil, gece uyku düzeni çoktan oluştu ama halen kaçta yatacağı belirsiz. Dün banyosundan sonra 6.30 da babasının omzunda uyudu. Bugün ise saat 10'a geliyordu. Beşiğinin başında bekleyip sallamak gerekiyor uyanır gibi olduğunda. Babası keşfetti bunu da. İyi mi yoksa kötü mü yapıyoruz sallamaya alıştırmakla bilemiyorum. İlerde bu durum bizi zorlayacak gibi... Gündüzleri ise aynı durum geçerli. Bazen bir kez uyuyor, bazen sadece memede kestiriyor çok kısa sürelerle. Bugün uyanır gibi olduğunda sallamak süretiyle 2 saat kadar uyutabildim gündüz...
Şu an dışarda çok güzel yağmur yağıyor. En güzeli ise cadde lambalarının altından geçen yağmur damlalarını seyretmek. Daha da güzeli kar yağarken seyretmektir aslında. Daha ağır olur, ışığın altında daha uzun vakit geçirir her bir kar tanesi, damlalar kadar aceleleri yoktur onların.
Evet sanırım artık yatabilirim. Yeni bir yazı eklemeden içim rahat etmeyecekti. Bu bana biraz uykusuzluğa malolacak ama buna değer diye düşünüyorum. Bu satırları okuyacak sizleri düşünüp mutlu oluyorum. Buna değiyor işte. Paylaşmaya çok kötü alıştırdınız beni:) Blog arkadaşlarımı takip etmeden de duramıyorum. Yemek bloglarına bir de anne blogları eklendi. İşim arttı. Daha hızlı okuma tekniklerini gözden geçirmekte fayda var.
Sadece bilgisayar ekranı dışından da okumaya devam ediyorum. Aylık bebek dergileri, GEO ve Sofra dergisi var. Bunun yanında Orhan Pamuk'un "İstanbul "adlı kitabı var. Roman olmadığı için başlamamıştım. Ama bugüne kadar bekletmekle geç kalmışım dediğim bir kitap oldu. Anılarını çok güzel aktarmış. İstanbul'a farklı bir şekilde bağlıyor kitap sizi.
Can artık pek fırsat vermiyor gündüzleri okumaya... Daha fazla oyun ve ilgi istiyor. Yanında olmamdan ve onun agularını tekrar etmemden hoşlanıyor.
Ne diyordum evet sanırım artık yatabilirim:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder