10 Temmuz 2011 Pazar

DOĞUM HİKAYEMİZ

2 Temmuz Cuma günü bile doğabilirdi İpek Kız...
Muayene bulgularımız normal doğum yapmam için uygundu.
Pasif sancıların olması gereken kısmı ben sancısız geçirmiş aktif sancıların gelmesini bekliyor durumdaydım çünkü. Ancak doktorumuzdan iki gün daha izin istedim. Biraz Can'ın doğumundaki benzerlikten cesaret alarak biraz da risk alarak yaptım bu işi.
Aktif sancıların başlaması kimbilir ne zaman olacaktı. Can'ın doğumunda aktif sancıların başlaması ile doğumun gerçekleşmesi arasında geçen süre 1 saat idi maximum.
Aktif sancılar gece yarısı ya da haftasonu başlar ise 1 saat içinde doktorumuzun hastaneye yetişmesi zor olacaktı. Zira artık yazlık evine geçmiş, İstanbul merkezine daha uzak oturur durumdaydı.
İçimde belki hep uhde kalacak olan kararı aldık İpek Kızımızda da. Suni sancı olarak bilinen birhayli seyreltilmiş oksitosin hormonunun minimum dozlarda damardan serum olarak verilmesiyle başlayacaktı doğum hikayemiz... Dakikada 4 damla sadece.
Bu kararı alırken doktorların göz önüne aldıkları tablo şudur. Puanlama rahim ağzının doğuma hazır olup olmadığının değerlendirilmesidir.

Skor
Değişken0123
PozisyonArkaya doğruOrtadaÖne doğru
KıvamSertOrtaYumuşak
Silinme (efasman) (%)0-3040-5060-70>80
Açıklık (cm)Kapalı1-23-4>5
Bebeğin seviyesi-3-2-1+1,+2

***Değerlendirme sonucu elde edilen skor 5'den az ise indüksiyonun başarılı olma şansı çok düşükken 9 ve üzerindeki skorlarda çok büyük bir olasılıkla başarı elde edilecektir.

***Bilgiler www.mumcu.com sitesinden alınmıştır.
Cuma günü başlatabilecek olan işlem pazartesi başlatılacaktı. Haftasonu bu işleme gerek kalmadan kendi sancılarımın gelmesini bir taraftan istedim bir taraftan ise doktorumun yetişememe ihtimalinden korkarak istemedim. Cuma gecesini sancı hissediyorum, doğum başladı rüyalarıyla geçirdim. Cumartesi ise önceki gecenin uykusuzluğundan rahat uyudum. Hem cumartesi hem de pazar günü denize gittik. Evde duracak durumum yoktu, dikkati dağıtacak birşeyler yapmalı, dışarı çıkmalıydık. Çok da faydası oldu, deniz kenarında okudum, günlüğümü yazdım. Can'ı kumda oynarken seyrettim. İpek'imin hareketlerini doyasıya hissetmeye çalıştım, birlikteliğimizin son günlerinin kıymetini bilmeye çalışarak... İpek'e kavuşmak istiyordum bir taraftan ama bir taraftan da onu karnımda taşımaktan memnundum aslında. Kararsız bir haldeydim. Günümüzün geçmesinden sebep onu tehlikeye atmak(kakasını içerde yapma hikayesinden sebep) istemiyordum. Ama bir o kadar da kendi seçtiği tarihte doğsun, doğal bir normal doğum olsun istiyordum...
Çok şey istedim, hepsi olamazdı imkanı yoktu ama çoğu oldu... İpek'in kendi vaktini saatini kendisi seçmesinin dışında...
Normal doğum isteğim gerçek oldu evet ama istediğim gibi doğal başlamadı süreç. Dakikada 4 damla suni sancı serumu ile sınırlı olsa da yapay bir başlangıç atılacaktı doğumun başlaması için...

IMG_6115
4 Temmuz sabahı saat 09.00 a doğru hastanedeydik. Doktorumuzla doğumhanede buluşacaktık. Asansörde eşimin üzerindeki uğur böceğini farkettim. Şu koca şehrin ortasında uğur böceğinin işi de ne idi :) Bu ve bunun benzeri olayları son hafta içinde yaşadık. Uçup da omzuma konan ve gitmek bilmeyen güzelim kelebek ve evimizin içine kadar çekinmeden girip evi dolaştıktan sonra kendi dileğince yavaşça giden Kumru kuşu gibi... Üzerimdeki annelik hormonlarının etkisi miydi neydi bu???
DSC05548
Doktorumuzla buluştuk. Beklediğimiz gibi doğum için başlıyoruz dedi. Can'ın doğumunda da böyle olmuştu. O vakit bilmiyorduk yanımızda ne hastane çantası vardı ne birşey. Bu sefer doktorumuzun yöntemini bildiğimizden hastane çantamız, bebek şekerlerimiz, ikramlarımız, kurabiye standlarımız ile tam teşekküllü gelmiştik hastaneye... Doktorumuzun bu yöntemi bir taraftan iyiydi, hiç habersiz gidip heyecan yapmadan sakin bir uykuyla dinlenmiş bir halde normal doğum sürecine giriliyordu. Ama bu yöntem sadece ilk bebekde işliyordu. Deneyim kazanmış anne aynı doktora 2. doğumu için gidiyordu bu kez. Heyecan vardı ancak buna rağmen iyi uyudum pazar gecesi, sadece sabaha doğru uykum kaçınca çareyi bloğa yazı yazmakta bulmuştum:)
Doğumdan 4 saat önceki yazım burada :)

Saat 09.00'dan 10.00 a kadar geçen sürede yatış işlemlerimiz yapıldı. Damar yolu açılması sırasında zorlandık. Damar yolumun bulunması zor oldu ve ben bu esnada bir tansiyon düşmesi yaşadım. Hemşirenin ilk denemesi sırasında iğneden ve bu tür işlemlerden hiç korkmayan ben sanırım işlemin biraz acılı olmasından kendimi sıktım ve bir anda fenalaştığımı hissettim. Üstelik o kadar zahmet boşa gitmişti. Damar yolu bulunamadığından açılamamıştı. Biranda seslerin zayıfladığını kendimden geçmek üzere olduğumu hissettim. En son 3 yıl önce dişçi koltuğundayken böyle olmuştum. Yastıksız yatıp kendimi iyi hissedinceye kadar beklenildi. 2. deneme başarılıydı. Damar yolu bu kez ben yatıyor haldeyken bulundu. Bu kısımda yaşadığım fenalık hissi bende hafif bir moral bozukluğu yaşattı. Kendimi çok iyi hissediyorken biranda kötü hisseder duruma gelmiştim, işin başından daha böyle olması keyfimi kaçırmıştı.
Serum takılıp oksitosin verilince yeniden keyfim yerine geldi. Doğum sancılarını acaba ne zaman hissetmeye başlayacağım merakı başlamıştı. Bu esnada saat 10:10 idi. Eşimle biraraya geldik serum işlemi sonrası. O da heyecanlıydı. Can oğlum ise evde babannesi ileydi. Ona bir önceki akşamdan anlatmıştım. Yarın hastaneye gideceğimizi, kardeşinin artık doğum vaktinin geldiğini, doktorun yardım edeceğini, bebeğin karnımdan artık çıkacağını anlattım. Ertesi sabah biz evden ayrılırken uyuyordu halen.
Eşimle sohbetten sonra o dışarda ben doğumhane de kaldım. 11 gibi doğum sancılarım yoklamaya başlamıştı sanki. Su kesemiz açıldı bu arada. Kesenin açılmasıyla birlikte sancılar tam yol ileri deyip coşuyorlar sanki. 11.30 gibi evet artık doğum sancılarım vardı ve çok fazla ara vermeden geliyorlardı. Süresi de uzuyordu. Hemşireden yelpaze tarzında birşey istedim. Sancılar geldikçe yelpazelenerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. 10 dakika sonra artık kontrolümün yapılmasını istedim, çünkü sancıların sıklığı ve uzunluğu çok artmıştı. Normal koşullarda serum verildikten minimum 2 saat sonra kontrol yapılır. İlk doğumumda da açılmanın çok hızlı olduğunu anlatıp ebeyi ikna ettim kontrol için ve kontrol sonucunda 7 cm açılma ile doğum masasının hazırlanmasına başlandı. Masaya geçtiğimizde rahim açıklığı 8 cm olmuştu bile. 10 dakika doktorumuzun aşağıya inmesi için bekledik ve 12.00 de ıkınma aşamasına geçmiştik. Sanki ilk kez doğum yapıyormuş hissini yaşadım bu kısımda. Çünkü Can'ın doğumunda bu aşamayı o kadar kolay geçirmiştik ki, Can'ın doğduğunu bebek ağlaması ile anlamıştım. Epidural kullanılmadığı halde durum böyleydi. Oysa ki İpek Kızın doğumunda öyle olmadı hiç. Doğum masası aşamasında ki rahatsızlık ve sancılar had safhadaydı. Uzun yıllar yoğun spor yapmış olmanın ve hamilelik öncesi yaptığım yoganın faydasını bu aşamada gördüm. 12.07 de İpek Kız doğmuştu. Sadece fiziksel bir fayda değildi sporun ve yoganın bana sağladığı...
Zor koşullarda devam etmenin gücü, dayanma iradesiydi benim en büyük yardımcım. Bu kısım normal doğumun tek olumsuz tarafı. Herşey kısa süre içerisinde olup bitiyor ve sonrasında müthiş bir huzura rahatlamaya kavuşup yeniden dünyaya geliyorsunuz. O kısa süre boyunca iradenizi, gücünüzü korumanız, herşeyin gelip geçici olduğunu enerjinizi direncinizi koruyup durmadan yola devam etmeniz gerektiğinizi bilmek gerekiyor. Diğer türlüsünü düşünemiyorum. Bir köprüden geçiyorsunuz, köprünün ortasındasınız, geri dönüş yok biliyorsunuz, ilerlemeniz gerekiyor, tek çareniz bu, ancak yürümek hiç kolay değil. O halde yürümeyeceksiniz, nefesiniz tükeninceye kadar koşacaksınız :))))
4 yıl kadar önce Can'ı aynı doğum masasında dünyaya getirdiğimde görevlilerden biri 2.çocuk isteyip istemediğimi sormuştu doğumun hemen peşinden. Eğer böyle olursa tabi ki isterim cevabını vermiştim. Aynı soru İpek Kızın dünyaya gelişinden hemen sonra sorulsaydı cevabım hayır olacaktı muhtemelen. Oysa ki Epidural Anestezi gibi bir seçenek var ve ben bu opsiyonu hiç kullanmamıştım. Zor kısmı da yaşamak istemiyorum diyenler bu opsiyonu da pek ala kullanabilirler.

İpek kızın doğumuyla içim birden boşalıvermişti, yeniden doğmuştum ben de... Ufacık bir kız idi. 3.250 gr, 53 cm. Bebek hemşiresi ilk müdaheleyi yaptıktan sonra yanıma getirdi, ufak bir öpücük kondurdum yanağına ve bir süreliğine ayrıldık...
IMG_6295
Doğumhaneden tekerlekli sandalye ile ayrılırken 4 yıl önceki aynı hisle doldum. Biraz öncesinden başlamıştı bu durum. Konuşurken ağlamaklı oluyordum. Doğumhaneden çıktığımızda oğlum babasının kucağında beni bekliyorlardı. Ve artık tutamadım... Direnen gözyaşlarım 4 yıl önceki gibi yine aynı yerde aynı asansörde ve aynı koridorda ta ki odamızın kapısına kadar sürecekti. Bu kez kendimi tutmam gerekiyordu, oğlumun beni bu halde görmesini istemiyordum, yüzümü kapatıyordum. Gözyaşlarım akarken yüzüme gülücük kondurmaya çalışıyordum. Can'a açıklamalar yapıyordum bir yandan. Ağladığımı Can'ın farketmesinden korkuyordum. Neden ağladığımı ben bile bilmiyorken ona durumu nasıl açıklayabilirdim...

Ve ben artık iki çocuk annesiydim. İki parçaydım. Kızımla o geceyi hastanede geçirirken evdeki oğlumu düşünecektim. Evde oğlumla oynar iken içerde uyuyan kızımda olacaktı kulağım. İki parçaydım artık... Birleştirmek mümkün müydü parçaları?






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder