29 Eylül 2012 Cumartesi

Benjamin Constant


Aslanlı Yol'da ağır teorik şeyler yok; maceralar, hikâyeler daha fazla. Adı üstünde anılar kitabı. Ama araya şöyle bir parça da sıkıştırıverdim. 

Constant ile ilkin üniversite ikideyken tanışmıştım. Adolphe üzerine kocaman bir paper yazdım, 18. yüzyıl rasyonalizminin çöküşüne dair bir metafor olarak yorumladım. Ondan beş altı sene sonra üstadın siyasi yazılarıyla tanıştım. 1830 Anayasasını bir vesileyle epeyce çalıştım. Bu yazıyı geçen Nisan'da yazıp kitaba ekledim.


Keskin bir zekâsı ve etkileyici kültürü vardır. “Deha” kavramının revaç bulduğu bir çağda, dehanın mücessem örneği olarak gösterilmiştir. Üslubu berrak ve dürüsttür; her cümlesinde zekâ kıvılcımı hissedilir. Tek romanıAdolphe, Fransız edebiyatının mücevherlerindendir. Yalan söyleme hakkı üzerine Kant’la giriştiği polemik, etik felsefenin şaşırtıcı bir çiçeğidir. Ama yeteneklerini çok fazla sahaya dağıtmıştır. Sağlığında basılan kitapları, bir kısa romanla birkaç ince siyasi broşürden öteye gitmez.

Akıl Çağının çocuğudur. Modern özgürlükçü düşüncenin kurucuları arasında yer alır. Ama büyük İhtilali izleyen devirde, aklın yenilgisine tanık olmuştur. Can yoldaşı Madame de Staël ile birlikte, akla reddiye olan Romantizm olgusunu ilk fark eden ve adlandıranlardan biridir.
Tanınmış bir ateistin oğludur; kendi de dindar sayılmaz. Ama yaşamının son yıllarında beş cildini yazıp bitiremediği kitabı, dinler tarihi hakkında eşsiz derinlikte bir tefekkürü yansıtır.

Vasatın gözüyle bakarsan, siyasi kariyeri bir tutarsızlıklar zinciridir. Gençliğinde Jakobendir. Sonra Thermidorcular safında Jakobenizme karşı tavır tutar. Napoleon’u destekler. Sonra amansız muhalifi olur. İmparator tarafından sürgün edilir; Almanya’daki mülteci aristokratların başlattığı irtica (réaction) hareketinin fikir önderi olduğu söylenir. Napoleon’a karşı, modern diktatörlüğün gelmiş geçmiş en acımasız tahlili olan De l’ésprit de conquête et l’usurpation’u yayımlar. Ama bir yıl sonra, diktatörün son ve ümitsiz hükümetinde Devlet Konseyi üyesidir. Monarşinin iadesinden sonra idam istemiyle yargılanır. Kral tarafından affedilir; parlamentoya seçilir, liberal muhalefetin başına geçer. Bir tür liberal manifesto olan 1830 Anayasasını kaleme alır; Temmuz İhtilalinde baş rollerden birini oynar. Fakat düşünceleri iktidara geldikten hemen sonra kendisi iktidardan uzaklaşır. Kumar borçlarından ötürü tutuklanma kaygısı içinde ölür.

*
Fırsatçılıkla suçlanmıştır: oysa dürüstlüğü elle tutulacak kadar sahicidir. Tutarsızlığı eleştirilmiştir: oysa aklı, çelişkinin hiçbir türüne tahammül edemeyecek kadar diridir. Şımarık olduğu söylenmiştir. Ama bencilliğin veya keyfin sığ sularında yüzen bir adam neden kendini bu kadar sıkıntıya soksun? Neden bir hayat boyu, kapı kapı, hakikatin peşinde dolaşsın?

Akıl, acımasız bir sürücüdür. Aklın egemenliğini kabul eden kişi, onun kendini sürüklediği yerlere gitmemezlik edemez. Hakikatin tek ve alışıldık cephesiyle yetinemez. Tutarlılığın, ancak dürüstlükten taviz vererek kazanılan bir erdem olduğunu bilir. “Ben hakikati buldum, başka soru sormayacağım” diyen insan, aklıyla birlikte vicdanını uykuya yatırmış olandır.

*
Onca git gel arasında düşüncesinin değişmeyen ekseni özgürlüktür. Gençliğinde, ihtilalin verdiği sarhoşlukla, toplumun ortak iradesine dayalı kolektif bir özgürlüğü hayal eder. 28 yaşına gelmeden o rüyadan uyanır. Tek gerçek özgürlüğün, kişinin kendi aklı ve vicdanıyla baş başa kalma özgürlüğü olduğunu anlar. Toplumsal örgütlenmenin tek meşru hedefi, siyasi tercihlerin tek geçerli kriteri budur. İçinde yaşadığın düzen, hakikati arayan ve bulduğuyla yetinmeyen insanlara kapılar açıyor mu? Onlara cesaret ve güven veriyor mu? Veriyorsa iyidir, vermiyorsa kötüdür. Az veriyorsa az iyidir, çok veriyorsa çok iyidir. Bu kadar basit.

De la liberté des anciens comparée à celle des modernes (1819) başlıklı nutkunda antik çağın özgürlük anlayışını modern çağınkiyle kıyaslar. Bugün bize naif gelecek bir iyimserlikle, modern çağın özgürlüğe daha geniş ufuklar açacağına inanmak ister. Özel mülkiyetin güçlendiği ve ekonomik çıkarların öne çıktığı bir toplumda, kamunun ve kitlenin tecavüzüne karşı bireyin daha iyi korunacağını savunur. İngiltere’den örnekler verir. İngiliz liberallerine hayrandır. Ama dili, onlarınkinden farklı bir dildir. Bireysel çıkar peşinde koşma özgürlüğü onu heyecanlandırmaz. Otoritenin köleliği kadar, çıkarın köleliğini de aşma özgürlüğüdür aradığı.

*
De l’usurpation, eski devir zorbalarıyla, Napoleon’un şahsında, yeni çağın diktatörlüğünü karşılaştırır. Eski tip zorbalık, toplumda var olan baskı kurumlarından destek almıştır. Yenisi ise gasp (usurpation) üzerine kuruludur; köksüzdür. Yoluna çıkan her kurumu tahrip eder; yerine koyduklarını meşrulaştırmak için, sonsuz bir baskı ve yalan sarmalına tutunur. Eski kurumların desteğinden yoksun olduğu için, iktidarını “halk” retoriğine dayandırır; o yüzden, “halkın” aralıksız alkışına muhtaçtır.

 “[Eski zorbalar] sükût yoluyla hükmeder, insana, en azından, susma hakkını tanır. [Yeni diktatörlük] ise insanı konuşmaya mahkûm eder; onu düşüncesinin en mahrem sığınağına kadar takip eder; vicdanını inkâr etmeye zorlayarak, mazluma kalan son teselliyi elinden alır.”[1]

20. yüzyıl diktatörlerinin paranoyak ruh hali, yüz yıl öncesinden haber verilir:

“Tüm dünyayı inanmaya zorlar, ama zorla elde ettiği hakka kendisi inanmaz. Gayrimeşruluk, bir hayalet gibi peşinden gelir. Zafer alaylarında ve savaş meydanlarında peşini bırakmaz. Yasalar çıkarır, sonra değiştirir. Anayasalar yapar, sonra ihlal eder. Kum üzerine kurduğu yapının temelleri dipsiz boşlukta kaybolur; asla kendisini tatmin etmez.”[2]

*
Yıllar sonra dönüp okuduğumda daha net görebiliyorum, Yanlış Cumhuriyet’in başlıca ilham kaynağı Benjamin Constant’ın De l’usurpation’u olmuş. Günün birinde de roman yazacak olsam, Adolphe gibi olmasını isterim: alabildiğine duyarlı, ama aynı zamanda acımasız; akılcı, ama aklın çaresizliğini bilen.

[1] Özgün Le Normant & Nicolle (Paris 1814) basımında sf. 90, çeviri benim. Online gallica.bnf.fr altında.
[2] A.g e. sf. 78.

Nefret suçlarıyla mücadele etmeli


Korumasız kişi veya grupların saldırıya uğramasına, ya da saldırıya uğrama korkusuna kapılmasına yol açacak şekilde onları aşağılayan, temel vatandaşlık haklarını sorgulayan ve onlara karşı şiddeti teşvik eden söylemlere “nefret söylemi” denir.

Nefret söyleminde suç sayılan şey nefret olgusu değildir. İnsanların diledikleri şeyden ve kişiden nefret etme hakkı saklıdır. Çirkindir belki, ayıptır, günahtır, ama suç değildir. Suç olan şey nefretin, nefret konusu olan kişi veya zümreye karşı saldırı, yağma ve her çeşit hak ihlali doğurabilecek nitelikte olmasıdır.

Mesela Paris’in meydanında “Fransızlar şöyle böyledir, hepsini kesmeli” diye konuşmak nefret suçu değildir, çünkü bir hak ihlali sonucunu doğurması ihtimali yoktur. Ama “bütün zenci seyyar satıcılar hırsızdır, bunları sınırdışı etmeli” demek, eğer gerçek bir düşmanlık ve saldırı eğilimi doğurma olasılığı varsa, nefret suçu oluşturabilir.

Yahudilerin küçük bir azınlık olduğu X ülkesinde mikrofonu kapan cami hocasının “Yahudiler şöyle menfur bir ırktır, bütün kötülüklerin ardında onlar vardır, kitapları da zaten sahtedir” diye kusmuk saçması, klasik bir nefret suçu örneği oluşturur. Aynı ülkenin başbakanının, “teröre” karşı duyarlığın şiddetle pompalanmış olduğu bir ortamda, muhalif bir partinin üyelerini teröristlikle suçlayarak onları terör örgütüne katılmaya davet etmesi, tartışma götürmeyecek netlikte bir nefret suçu vakasıdır.

Buna karşılık, bundan yüzlerce yıl önce Allah’la kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir. “İfade özgürlüğü” denilen şeyin, adeta anaokulu seviyesindeki bir test örneğidir. 

Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda asgari duyarlığa sahip insanların, yok senaryosu kötüydü, yok kamerası ilkeldi, yok yapımcısı yamuk tipmiş diyorlar gibi eften püften bahanelerin ardına saklanmadan, bu konuda net ve güçlü bir tavır almaları gerekir.

Yoksa birileri bu konuyu bahane edip bu memlekette fikir özgürlüğüne de, internet özgürlüğüne de ölümcül darbeyi vurmaya hazırlanıyor gibi geliyor bana.

Nisos Ensemble

Members:
Sofia Prusali - vocal
Nikos Koulouris - Clarinet,
Tomas Rossi - Kaval, Vocal, Percussion
Milan Bator - Cretan Laouto, Oud, Guitar
Vaggelis Vasilakos - Bouzouki, Sazi, Vocal
Premek Mixa - Double bass
Giannis Giatagandzidis - Cretan lyra
Special guest:
Emre Akal - Vocal

HOMUR Sinop'da


Atilla Atala

Canol Kocagöz

Coşkun Göle- Saadet Demir Yalçın

HOMUR- Su Karikatürleri Sergisi



HOMUR Sinop Diyojen Karikatür Festivalindeydi, söyleşileriyle, sergileriyle etkinliklere katıldı
Katılımcı çizerler; Canol Kocagöz, Atilla Atala, Coşkun Göle, Saadet Demir Yalçın, Seyit Saatçi, Aşkın Ayrancıoğlu,  Mete Ağaoğlu, Dağlar Umut Ayrancıoğlu, E.Yaşar Babalık, Şerife Kalkan, Gülçin Çalışkan, Feriye Çekiçoğlu,  Burhan Demircan, Kardelen Karaca




28 Eylül 2012 Cuma

Minor Empire - Mendilimin yeşili..

Ozan Boz (Proje, gitarist), Özgü Özman (vokal), İsmail Hakkı Fencioğlu (ud), Michael Occhipinti (gitar), Chris Gartner (bas), Debashis Sinha (vurmalı), Didem Başar (kanun) ve Sidar Demirer (bağlama)

HAYATIMIZDA BİR İLK: KARAVAN KAMP


Bu kadar tarifin ardından artık bir gezi yazısı yazabilirim sanırım:)

Bu yazı hevesle bekledik çünkü biz bir sürü kamp yapacaktık ancak yaz biterken hesapta sadece iki kamp var gidilen…
Çadır kampı yaptık, tadı damağımızda kaldı…
Bir de karavanda kamp yapalım görelim nasıl oluyor dedik:)
Hatta çok seversek alırız karavan deyip bendeniz karavan üreticisi firmanın sahibi ile de uzun uzun telefon görüşmesi yaptı.
Eşim hatta boş ver beklemeyelim alalım işte dedi.
Neyse almadan önce gidip bir kalalım görelim, memnun olursak sonra gider alırız sabredelim biraz dedik:)
İyi ki öyle yapmışız :)

Fırsat sitelerinden birinde gördüğüm kampanyayı hemen arkadaş grubumuza ilettim. Herkesi heveslendirdik, aldılar onlar da, rezervasyon da yapıldı.Mayıs ilk hafta ilk karavan kampımızı yapmak üzere Ağva’ya doğru yol aldık…

Önce arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine Şile üzerinde bir kahvaltı mekanına gidildi. 01-DSC03625 

Burası da çok ama çok hoşumuza gitti. Gizlide kalmış, doğanın içinde, börtü böcek dolu mekanları seviyorum:) 

Sonrasında ise mekana yolculuk…
Karavanlar cici cici yan yana sıralanmıştı. Hepsi yeni, hepsi temiz…
Eşyalarımızı yerleştirip trekkinge başlandı…
Can’ı yürütmeyi başaran liderimize sonsuz teşekkürler. O kadar tepeyi yolu güle oynaya aştık. Can ile elele önden yol aldılar…
26-IMG_6114


07-IMG_6062

Can yürüyüşün sonuna doğru biraz su kaynatsa da çok keyif aldık bu yürüyüşten…
10-IMG_6091
11-IMG_6095

İpek o sallantıya, çalılara rağmen slinginde uyudu… Slingin başlığı bu kısımda çok işe yaradı. Ormanın içinden tepelerden geçerken sürekli çalılardan geçip durduk.Ona çarpmasını ve zarar vermesini önledi slingin başlığı.
05-IMG_6031


Velhasıl grubun tek çocuklu üstelik iki çocuklu ailesi olarak yürüyüşü büyük keyif alarak tamamladık:)

Yürüyüşün henüz ortasındayken, ormanın içinde bir oyunun ortasındayız. Kutuyu gizli bir yere saklıyor bizden önce giden eğitmen. O kalabalık grubun içinden kutuyu bulan ve ödülü kazanan kim oluyor tahmin edin bakalım:)
-Eşim, sırtındaki destekçisi İpek'i de unutmayalım:)


17-IMG_6197

Mekanda daha sonra istediğimiz bir vakitte etmek üzere kahvaltı kazanıyoruz çift kişilik:) Buralara tekrar geleceğimizin işaretidir.
Geliriz tabi, sevdik biz buraları:)

Akşam olmaya başlıyor, mekanda yemekler yeniyor. Can uyuyor yemek sonrası hemen:) Sandalyede oturuyorken üstelik:) Yorgunluk böyle bir şey:)

Uyuyan çocukları karavana yerleştirip biz dışarıda oyunlarımıza geçiyoruz, telsizimiz açık. Tabu vazgeçilmez… 
Ancak hava git gide soğuyor akşamın gelişiyle
20-DSC03746

Yelekler çıkıyor önce çantalardan, sonra da montlar:)
Derken gece yarısı geçtikten sonra yatma sırası bize geliyor…
Ve işte bir yanlışlık olduğunu fark ettiğimiz an:)
Karavanda 2 yetişkin + 2 çocuk sığmak çok zor, özellikle bizim gibi deli yatan 1 bebek + 1 çocuk ile. Çadıra sığıyoruz, karavana da pekala sığarız demiştik ama bizim çadırımız 3 kişilikti. Bu karavan ise gerçekten ve gerçekten 2 kişilik.




Bizim iki karavan kiralayıp kalmamız gerekiyordu. Bu hatamız bu kısmı hafife alan biz karı kocaya uykusuz bir geceye maloluyor:)
Caretta karavanlar gayet iyi dizayn edilmiş esasında bir sorun yok. Sorun bizim 4 kişilik olan kalabalık ailemizde. Bu karavanlarda ancak 2 kişinin yatabileceği alan mevcut. Tavanı çok alçak, içeride ayakta durmak çadırdaki gibi mümkün değil. Otururken bile kafanız tavana geliyor. Gece fazla ısınması da diğer sorun… Biz kendimizi çadıra göre ayarlayıp kalın kalın giyinip yatmış idik. Çünkü dışarısı çok ama çok soğuktu. Ama gelin görün ki içerideki ısıyı asla dışarıya vermeyen caretta karavan içerdeki 4 canlının nefesi ile giderek ısınan bir iç havaya sahip olmaya başladı. Kapı açıldı, açılınca soğuk hava girdi, çocuklar uyandırılmadan soyulmaya çalışıldı. Sağdan sola dönülemedi. Dönülse kuş uykusu modunda uyuyan İpek Hanım uyandı. Velhasıl bir ara sabah saat 4 iken bütün aile karavan içinde uyanık vaziyette olduğumuzu hatırlıyorum:) Sabah olsun lütfen…
Bir ara karavandan çıkıp arabada uyumaya gittiğimi hatırlıyorum. Aslında bu teklifi önce eşime yapmıştım:) o gitmek istemeyince ben yolu tutmuştum ama arabada soğukta uyumak mümkün değil…
Bu durumda doğruca çadıra geri döndüm ama nafile çadırda uyuyabilmek de mümkün değil…
Saat 6 yı bulur bulmaz daha fazla dayanamayıp dışarı attık kendimizi Can ile. İpek ile babamız uyudular mışıl mışıl… Kamp alanı denize çok yakın, dağların hemen eteğinde, tam Karadeniz havasında...
Biz ana oğul doğan güneşi karşıladık açık havada, bütün kamp ahali uyurken biz Can ile sohbet ettik, mis gibi hava, heryer çiğ… Bizi sımsıcak eden güneş…
Kampın en güzel vakitlerinden biriydi benim için…
Diğer ahali de uyandıkça kahvaltıya doğru yol aldık…
21-DSC03751

Kahvaltı sonrası denizle ayaklarımızı buluşturduk. İpek pek sevmedi bu buluşmayı, su soğuktu haliyle… Can kampı işleten ailenin kızıyla arkadaş oldu ve hiç bırakmak istemedi burayı…
35-IMG_0425

Yine isyanlar eşliğinde dönüşe geçtik. Neden bir gece daha kalmıyorduk, neden dönüyorduk…
Ve yaz biterken ve sonbaharın ortasına doğru ilerlerken geçen yazı düşünüyorum.
Güzeldi, güzel geçti yaz
Yeterince uzundu bizim için…
Çünkü çok gezdik, çok gördük, dolu doluydu…
Yeni şehirler (Hepimiz için)
Yeni ülkeler(İpek için)
Yeni deneyimler (karavan kamp…)
Şükrederek ve teşekkür ederek yazı kapatırken sonbahara kucak açmak istiyorum…
Sonbahar gezilerine başlamadan önce ise kısmet olsun yaz gezilerimizi de hızlıca aktarmak buraya…
Bol bol orman havası koklamak, bol bol yürümek var planda bu sonbaharda…


Not: Nedense o kadar şikayet ettiğimiz karavanın ve kamp alanının fotoğrafını hiç çekmemişiz:) Yazıda yer alan bütün karavanlı fotoğraflar kamp yaptığımız mekanın websitesinden alınmıştır.


Açev'de Oku Yaz!

Bana çok tatlı bir mail geldi Gaye'den, bir ricası olmuş, Açev'in okur yazarlık programını tanıtmamız çok önemli sizde bir el atar mısınız demiş. Atmam mı?

Buyrun kısa bilgi, isteyen sayfaya girip bakabilir, ben üşenmedim aldım parolamı denedim. Ve eminim çok faydalı olacak. Hadi bakalım. Biraz daha tanıtsak şahane olur.




2011 itibariyle J.P. Morgan Chase, Empower ve
Ashmore vakıflarının

27 Eylül 2012 Perşembe

LİMONLU CHEESECAKE

Ve Doğumgünü menümüzden geriye kalan son tarifimiz; Limonlu Cheesecake...21-IMG_0609


Bu tarifi 8 senedir yapıyorum, beni hiç üzmedi, hüsrana uğratmadı.
Buraya da artık tarifini almak şart oldu.
Limonlu cheesecake yazıverince çıksın hemen diyerek aldım buraya.

Oğlumun ve eşimin doğumgünü için iki katlı hale getirdim.
26 cm ve 18 cm kalıp kullandım bunun için.
Geriye hiç dilim artmamış olması da tarifin en büyük referansı sanırımJ

Aşağıdaki malzemeler 26 cm kalıp içindir.
Ortalama 12 kalın dilim ya da 18 ince dilim elde edersiniz.

Malzemeler:
Tabanı için 1,5 paket burçak bisküvi yaklaşık 200 gr kadar
100 gr margarin ya da tereyağı

Kreması için:
1 su bardağı toz şeker
3 paket krema peyniri (600 gr)
2 tepeleme yemek kaşığı nişasta(buğday yada mısır)
1 paket vanilya
2 yumurta
1 paket süt kreması (200 ml)
1 limonun suyu ve kabuğunun ince rendesi


Yapılışı: Önce kelepçeli kalıbınızı aliminyum folyo ile kaplayın. Kalıbın çapı size kalmış. Ben 26 cm çapında kullandığım zaman resimdeki dilim kalınlığında oluyor. Daha dar kalıpla çalışırsanız daha yüksek dilim elde edersiniz.
Resize of IMG_3141 


Bisküvileri rondoda un haline getirin. Eritip ılıttığınız tereyağı ile un halindeki bisküvileri ovalayın, elinizle yoğurup, sıkarak tutmasını sağlayın. Kelepçeli kalıbınızı alüminyum folyo ile kaplayın, sadece tabanının kaplamanız da yeterli olur. 

Resize of DSC00244

Bu karışımı kelepçeli kalıbın tabanına bastırarak yayın. Yanlara doğruda yükselti yapın. Tabanımız hazır, buzdolabına kaldırın. Yarım saat kadar beklesin. Siz bu esnada kremayı hazırlayın.Peynir ile şekeri iyice pütürsüz olana kadar mikser ile düşük hızda çırpın. Ardından vanilyayı, nişastayı ekleyip, çırpın. Yumurtaları tek tek ekleyerek çırpın. Kremayı ekleyerek çırpın. Limon suyu ile rendesini de en son ekleyip çırptıktan sonra kalıba bu karışımı yayın. Bıçak ile üstünü düzeltin, Önceden ısıtılmış fırında 170 derecede üzeri pembeleşip hafif kızarana kadar pişirin. (45 dakika kadar) Fırından hemen çıkarmayın, iyice soğusun ondan sonra çıkarın. Yoksa kekiniz çökebilir yada çatlayabilir. İyice soğusun sonra buzdolabına kaldırın. 1 gece buzdolabında bekletin, daha fazla beklese de olur, buzdolabı 1-2 gün sonra daha lezzetli olur böylece.

Kalıptan çıkarıp servis yapın
Afiyet Olsun..

Resize of IMG_3952

Kamilya Jubran & Werner Hasler - Wanabni (2010)

Kamilya Jubran : Voice & Oud

Werner Hasler: Trumpet & Electronics

Sílvia Pérez Cruz - 11 De Novembre (2012)

your description

Las Migas - Reinas Del Matute (2010)



' Sílvia Pérez Cruz, Isabelle Laudenbach, Marta Robles & Lisa Bause '

26 Eylül 2012 Çarşamba

Sussan Deyhim - City of Leaves (2011)

Tahran doğumlu besteci, ses ve gösteri sanatçısı Sussan Deyhim kariyerine Iran Pars Ulusal Balesinde başlamıştır.. 20 yılı aşkın süredir de deneysel müziğin uluslar arası düzeyde öncü isimlerinden biridir..1980 yıllarindan beri Peter Gabriel, Bill Laswell, Talvin Singh,Ornette Coleman,Buckethead ve Bobby McFerrin gibi müzisyenlerle çeşitli müzikal ve projelerde yer alıyor.

Richard Horowitz ile tanışması ise Deyhim için müziğinde dönüm noktası olur. Horowitz, bir caz müzisyeni ve besteci, Deyhim ise aldığı eğitimlerin birikimi yanında geleneği koruyarak ve aynı zamanda yeni arayışları sayesinde Horowitz ile ortak noktada buluştukları farklı bi birliktelik oluştururlar.

Deyhim, bir çok önemli album ve film müzikleri ile çalışmalarına devam etmektedir..

KISIR


Bir Malatyalı kısırı asla belli ölçülere tariflere bağlı kalaraktan yapmaz, yapamazJ
Bu bir Malatyalı için tamamen göz kararı ve kısır ile arasındaki diyalogdan teşkil bir husustur.
Zira kısır da yapımı sırasında kendisini teste açık tutan, tadıyla tuzuyla dokusuyla gidişatını belli eden, bu gidişatı yönlendirebileceğiniz bir yiyecektir. 
Bu sebepten bu tarifi yazarken ben sadece içindekiler bölümünü yazıp kalan kısmı kısırınız ile karşılıklı muhabbet içerisinde olaraktan hazırlamanızı önereceğim.
Yapımı kolay olan bu yiyecek her davette kendine yer bulmayı illa ki başarmasıyla da şaşılası bir ayrıcalığa sahiptir.

08-IMG_0449

İçindekiler:

  • İnce bulgur ,
  • Domates salçası ,
  • Biber salçası,
  • Nar ekşisi ,
  • Karabiber, kimyon, nane, pulbiber, sumak
  • Sarımsak 
  • Sıvıyağ ,
  • Limon suyu
  • Tuz
İÇİNE KONULACAK SALATASI İÇİN :
  • Kıvırcık, maydanoz, salatalık, taze nane, taze reyhan, domates, yeşil soğan ( bu malzemelerin tamamının olması şart değildir, elinizdeki mevcutlarla da pekala yapabilirsiniz. 


Yapılışı: Önce yeşillikler ince ince doğranır kenarda bekler, bulgur ıslatılır, baharatlar, sıvı yağ, salça, limon suyu, tuz, nar ekşisi…
Gözle test + Tadım testi ve gerekirse biraz daha malzeme ekleme… İşin özü bundan ibarettir.

Biraz detaya girer isek;

Esas malzeme halisinden Köftelik ince Bulguru temin etmektir, kişi başı yarım çay bardağı çoğu zaman idealdir, artar bile. Tek yemek kısır değilse tabi. Tek öğün kısır ise bir kişi 1 çay bardağı bulgura denk gelecek kısır ile hallice doyar.

Bulgur kaynar su ile üstünü 1 parmak geçecek şekilde ıslatılır. Kısır hızlıca bu kaynar suyu emer.
Siz bulgur ılıyana kadar diğer malzemeleri hazır edersiniz.

Ben son yaptığım kısırda neler kullandım diye bakar isek;

Yeşillikler:
Kıvırcık Marul(ince ince doğranmış)
Taze soğan(ince ince doğranmış)
Taze nane(yok ise kuru nane eklenmelidir)
Salatalık(ince ince doğranmış)

Baharatlar:
Bol kimyon( kimyon kısırın vazgeçilmezidir)
Karabiber-Kırmızıbiber (fazla acıtmayacak kadarJ)
Tuz( tattığınızda ne tuzlu ne tuzsuz gelecek kadar)

Ekşiler:
Limon suyu (ekşitmeyecek kadar)
Nar ekşisi ( fazla ekşi yapmayacak kadar)

Renk ve lezzet vericiler:
Biber ve domates salçası (bulgurlar istediğiniz renge kavuşacak kadar)
2-3 diş sarımsak(ince ince doğranmış)
Sıvıyağ (kısırınız kuru olmayacak kadar)

Islanan bulgura, baharatları, renk ve lezzet vericileri ekleyin. Ekşileri de ekleyip en son yeşillikleri ekleyin. Yeşillik miktarını yine göz kararı azar azar ekleyebilirsiniz.

Yanına garnitür olarak turşu, taze domates ve salatalık, marul yaprakları servis ederseniz pek makbul olur.

Çay veyahut Ayran kısırı en güzel tamamlayan içeceklerdir.

Afiyet olsun.

25 Eylül 2012 Salı

Lhasa De Sela

Tara Fuki

DOROTA BAROVÁ - violoncello, vioce

ANDREA KONSTANKIEWICZ - violoncello, voice

CEVİZLİ YOĞURTLU HAVUÇ SALATASI


Bu tarifi son zamanlarda her davete yapar oldum. Seviliyor, yeniyor. Güzel eşlik ediyor her şeyin yanına.
33-IMG_0521

Yapımı da pratik, çünkü bende şu aletten mevcut, Onun sayesinde havuç rendelemekten hiç korkmuyorum :)

Malzemeler:
1 kg havuç
1 kg kadar yoğurt
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı tuz
1 su bardağı kırılmış ceviz içi
½ çay bardağı sıvı yağ

Yapılışı: Havuçları rendeleyip tavaya alın, üzerlerine tuzu serpin, sıvıyağı ekleyip havuçlar ölene kadar kavurun. Havuçlar diri kalmasın fazla, çok da fazla ölmesin.
06-IMG_0445Sarımsakları ezip yoğurt ile karıştırın. Ceviz içini ve havuçları da yoğurt karışımına katıp karıştırın. Servis kasenize alıp üzerini ceviz ve nane ile süsleyerek servis edebilirsiniz.

Myrtate - Traditional Songs from Greece

Theodora Baka - vokal (mezzo-soprano)

Thymios Atzakas - Ud

Pantelis Pavlidis - Lyra

Bijan Chemirani - Zarb

Al Andalus Ensemble (Tarik & Julia Banzi) Discography

1996 Illumination
1999 Genetic Memories
2002 Vision
2006 Alchemy
2009 21 Strings

"Takım adına, keyifli kinlemeler"

Best Of Losing My Religion

Daha önceden bu gönderiyi paylaşacağımı yazmıştım. Aslında kararsızdım aranızda benim gibi birkaç deli varmıdır diye tereddütte kaldım. Müzikhânemde benim için anlamlı olan şarkılardan biridir dersem eksik kalır, ifadesi zor ama saplantı boyutundadır :)


Her kimden hangi türde dinlediysem kötü olmuş kapat şunu diyemedim. Hemen hemen otuzun üzerinde farklı ses ve türden "Losing My Religion"un Cover ve Mixlerini dinlemeye hazırmısınız? 1 deli çıkarsa ses versin :) Keyifli dinlemeler.

Qeshm Island



Qeshm Island (Hermes Records / 2002)
''The unique nature and culture of the fascinating Island of Qeshm (in the Persian Gulf) with its strong influences from Iranian, Arabic as well as East-African Traditions is the main theme in the production of an Album based on Qeshm’s musical textures, traditions, culture and nature.
Mohammad Reza Aligholi, Saeed Ansari, Christophe Rezai, Peter Soleimanipour, Reza Asgarzadeh, Ali Boustan, Farhad As’adian & Karan Homayounfar have depicted their own interpretation on this theme, resulting in the production of the Qeshm project.''

Mohammad Reza Aligholi - vocals
Christophe Rezai - vocals
Peter Soleimanipour - saxophone, flute, kalimba, bass guitar
Reza Asgarzadeh - percussion
Ali Boustan - setar, ud, divan, percussion
Farhad Asadian - guitar
Darshan Jot Singh Anand - udu, tabla
Arash Mitouee - guitar
Majid Esmaeili - cello
Mostafa Mahmoudi - vocals
Shahram Rokouee - flute
Ali Charkhi Nafar - double pipe
Shidrokh Mohaghegh - tar
Homayoun Nasiri - guitar
Shabnam Zamani - vocals
Roza Giyahi - vocals
Karan Homayounfar - piano

24 Eylül 2012 Pazartesi

Forabandit (feat Sam Karpienia, Ulaş Özdemir & Bijan Chemirani)

Oksitanya'da, geçmişi kathar düşüncesine kadar uzanan trubadur şarkıları ile Anadolu'da alevilik ve bektaşilik inancını temel alan aşık türkülerinden yola çıkan Forabandit, Oksitanya, Anadolu ve İran coğrafyasından tüm dünyadaki dışlanmışlara selam gönderiyor.


Forabandit derives its music from troubadour songs, which go back to catharist thought in occitania, and the aşık ballads which are based on alevi and bektashi faiths; the group sends its greetings from all the excluded of the lands of Occitania, Anatolia, and Iran to all Forabandits in the world.


Forabandit:

Sam Karpienia: Mandocello,

Vokal - Mandocello, Vocal

Ulaş Özdemir: Bağlama, Vokal - Baglama, Vocal

Bijan Chemirani: Zarb, Perküsyon - Zarb, Percussion

Hastalanmayan çocuk nasıl yetiştirilir? Doğal Ebeveynlik


Günümüzde artık anne ve babalar daha bilinçli ebeveynler. Sağlıklı bir bebek için hamilelik öncesinden itibaren ilk olarak kendilerinden başlayarak sentetik kimyasallar, ilaçlar ve kötü alışkanlıklardan arınmış bir hayat seçmeye çalışıyorlar. Doğal doğumu bilinçli olarak seçen anneler artıyor. Emzirmek dünyanın en güzel paylaşımlarından biri haline geliyor, anneler bağışıklık sistemini son derece güçlendiren emzirmeyi hiç bırakmak istemiyor.

Her anne gibi ben de kışın çocuklarımın yaza göre daha sık hastalandıklarını görüyorum. Ne zaman doktorumuza sorsam demek bir şeyi yanlış yapıyorsunuz derdi. Bence hastalığın ne kadar ağır geçtiği önemli. Her çocuk hastalanarak büyür. Eğer bağışıklık sisteminin doğru bir şekilde işlemesine izin verilirse, her hastalık bağışıklık sistemini geliştirir. Güçlü bir bağışıklık sistemi ağır hastalıklara geçit vermez, her kış ufak tefek gripler ve üşütmelerle atlatılabilir. “Ben her seferinde bağışıklık sistemine yardımcı olacak doktorun verdiği ilaçları, antibiyotikleri kullanıyorum, öyle atlatıyoruz” diyenleriniz olabilir. Kimyasal ilaçlar, antibiyotikler bağışıklık sisteminin normal işleyişine müdahale eder, faydalı bakterileri yok ederek vücudu yardıma bağımlı hale getirebilir. Burada vurgulamak istediğim nokta ilaçlar ile müdahale etmek yerine çocukların bağışıklık sistemlerini kendi kendilerine güçlendirmelerine besinler, egzersiz ve doğal desteklerle yardımcı olmaktır. Ancak kendinizi emin hissetmediğiniz her türlü noktada çocuk doktorunuza fikir danışmanızda fayda var.

Doğal ve doğru beslenme yanında ilaçsız yöntemlerle bebeklikten itibaren yavaş ama sağlam adımlarla bağışıklık güçlenir. Böylece çocuğunuz ileride çok az hastalanan, hastalandığında da kolay ve hızlıca atlatan bir yapıya sahip olabilir. Bunlar size hayal gibi mi geliyor… Ben kendimde ve çocuklarımda işte aşağıdakileri denedim ve denemeye devam ediyorum. Şimdiye kadarki sonuçlardan memnunum.

Doğum: Yapay ilaç ve zararlı kimyasallardan arınmış bir hamilelik, bunu takip eden doğal bir doğum en güzel başlangıçtır.

Emzirme: Bebeklerin bağışıklığı 6. aydan itibaren gelişmeye başlar. İlk 6 ay sadece anne sütü alması bağışıklığı bebekler için çok önemlidir. Emzirmek her annenin doğal olarak yapabileceği mekanik bir olaydır. Doğru tutuş ve yöntemlerle 2 sene ve sonrasına kadar emzirme rahatlıkla sürdürülebilir. Anneler ve uzun süre emen bebekler, emzirme boyunca pek çok çocuk hastalığından korunmuş olur. Gerekirse emzirme uzmanlarından ve emzirme liderlerinden destek alabilirsiniz. La Leche League: www.lll.com.tr . Emziremeyen anneler ASOOB (Anne Sütü Olanlar Olmayanları Bulsun) aracılığıyla süt anne bulabilir. Anne sütünde 400’den fazla madde henüz tanımlanmışken, yapay mamalardaki içerik sayısı 40 civarındadır. Mamalar beyaz altın denen anne sütünün yerini tam olarak tutamazlar.

Doğal beslenme: Bebeğiniz için 6 aylık emzirme sonrasında emzirmeye ek olarak katı gıdalara geçiyorsunuz. Mutfakta artık daha çok zaman geçirmeniz gerekiyor. Ancak karşılığında daha sağlıklı bir çocuk, daha az hastalık olacak.

Probiyotikler antibiyotik ihtiyacını azaltıyor. Bunun için evde güvenilir bir yerden temin edeceğiniz çiğ süt, yoksa günlük pastörize süt ile yoğurt, kefir hazırlayabilirsiniz.

Diyet %80 organik ve doğal taze sebze ve meyveler içermelidir. Besinlerinizi yerli tohumdan yetiştiren üreticilerden temin etmeye çalışın. Sebze yemekleri günlük pişirilmeli ve 24 saati geçmeden, pişirme dahil 2 kereden fazla ısıtılmadan tüketilmelidir. Sonrasında kanserojen nitrit ve nitrat üretmeye başlar, besin değerleri kaybolur. Paketlenmiş ve fabrikada işlemden geçmiş yiyecekler tüketilmemelidir. Doğal ve geleneksel yöntemlerle üretilmiş besinleri tercih edin.

Şeker kanserojen ve toksik etkiye yol açtığı için tüketilmemelidir. Bağışıklık sisteminin en kötü düşmanı olan şeker tüketildiğinde bağışıklık sisteminin %80 çalışmasını 5 saat boyunca durdurur. Ben şekersiz keklerimde pekmez, tam buğday unu, zeytinyağı ve tereyağı kullanıyorum.

Doğal takviyeler: Özellikle kış aylarında antibiyotikten 100 kat daha güçlü, çocuklarınıza bağışıklığı kuvvetlendiren organik arı propolis verebilirsiniz. Propolisin ayrıca pek çok hastalığa karşı faydası var.

Omega-3 alımı ise keten tohumu yağınya da balık yağı alımı şeklinde gitgide daha çok öneriliyor. Balık yağı alırken sentetik üretim yerine doğal fermentasyonla elde edilmiş yağlar tercih edilmelidir. Balık yağı ve otlayan hayvan tereyağı birlikte tüketilirse diş çürüklerini önler ve tedavi eder.

C-vitamini stresi önlemesinin yanısıra, hastalık anında iyileşme süresini kısaltıyor. C-vitamini sentetik olmayan, bitkisel kaynaklı ürünlerden seçilmeli.

Doğal temizlik: Bebeği doğumdan itibaren zararlı sentetik kimyasallardan arınmış bir şekilde yetiştirmek bağışıklık sistemini desteklerken, henüz ufacık olan karaciğerlerine fazla yük bindirmez. Doğalcı doktorlar tarafından yeni doğan bebekler için önerilen şeyler sadece zeytinyağı, saf doğal zeytinyağlı sabun, doğal sabun tozu ve sudur. Anısını anne ve babalara da öneriyorum. Evde bitkisel yağlardan üretilen arap sabunu, karbonat, deniz tuzu gibi doğal temizlik malzemeleri kullanın.

Sokağa çıkma: Yaz, kış, yağmur, çamur demeden her gün en az 30 dakika dışarı çıkılmalıdır. Bu hem güneşten D-vitamini almak, hem de sokak havasını solumak açısından önemlidir. Özellikle hasta olunca, iyice giyinip çıkılmalıdır çünkü temiz hava iyileşmeye yardımcı olur.

Evcil hayvanlar: Başka çocuklar ve evcil hayvanlar ile temas çocuğun sağlıklı bir bağışıklık geliştirmesine yardımcı olur. Ancak özellikle ilk 6 ay boyunca kapalı alışveriş merkezleri gibi yapay hava dolaşan mekanlardan uzak durulmalıdır. Geziler ve eğlence için açık hava, deniz kenarı ve parklar her zaman tercih edilmelidir.

Hijyen: Temizlik ve sağlıklı bir hijyen, sabunla el yıkama, kirli ellerin yüze sürülmemesi gerektiği çocuğa ufaklıktan itibaren öğretilmelidir.

Egzersiz: Sağlıklı bir çocuk için fiziksel aktivite önemlidir. Sağlıklı bir zihin ve beden için çocuğunuzu televizyon ve ekranlardan uzak tutmanın en kolay yolu dışarıda doğada vakit geçirmektir. Doğada yaşayın, eviniz sadece uyku mekanınız olabilir!

Su: Florsüz su tercih edilmelidir. Çocukların yeterince su içtiklerini anlamak için idrarlarının rengine bakmalısınız. Koyu renk daha fazla su ihtiyacı olduğunu gösterir. 15 kg bir çocuk günde en az 2 bardak (15 oz) su içmelidir.

Nefes: Çocuklarınıza doğru nefes alma alışkanlığı kazandırın. Gece uyurken ağız kapalı uyumayı öğretin.

Hastalık: Ateş faydalıdır ve doğal bağışıklık sisteminin çalıştığını gösterir. Ateşe gündüz müdahale edilmemeli, gece uyuyabiliyorsa dokunulmamalıdır. Uykusunu alamıyorsa su ve sirke ile düşürülebilir. Ancak bu müdahale bile ateşin uzamasına sebep olur. Doğal seyrine bırakılan ateş ancak vücuttaki mikropları öldürdükten sonra düşer, bir daha çıkmaz. Ateşin doğal seyri ilk gün ve gece en yüksek ateş, ikinci gün azalarak devamı, 3. ve 4. günlerde normal seviyeye inmesi şeklinde ilerler. Çocuklar çoğunlukla yüksek ateşleri büyüklerden çok daha rahat atlatabilirler. Parol ve parasetamol içeren ilaçlar karaciğere toksikdir ve kalp krizi riskini artırmaktadır.

Uyku: Gündüz uykuları pek çok çocuk için ihtiyaçtır. Ancak gece uykusu özellikle gece 10 itibariyle büyüme hormonları salgılandığı için çok önemlidir. Kaliteli bir uyku için uyku saatinden 2-3 saat öncesinde yeme ve içme kesilmeli, gece aç yatılmalıdır. Böylece vücut sindirim yerine büyüme ve yenilenmeye enerji harcar.

Doğal tedaviler: Hastalık anında vücudun bağışıklık sisteminin çalışmasını engellemeyecek vitamin ve mineral içeren sebze çorbaları, bitkisel çaylar, uçucu yağlar ve homeopatik ilaçlar anne ve babaların başvurabileceği doğal tedavi yöntemleri arasında yer alıyor.

Doktor: Çocuğunuza doktor seçerken dikkat edecekleriniz doğumda olduğu gibi size ve sorularınıza bol vakit ayırabilecek, bilgi vermekten hoşlanan, kendini geliştirmeye hevesli, size “ben doktorum” dememesi olmasıdır. Çocuk doktorunuz yanısıra kolayca ulaşabileceğiniz tıp doktorları kadar derin eğitimler almış bir homeopat, kayropraktör, ostepoat, naturapat da size ilaçsız sağlıklı çocuk yetiştirmede alternatif yöntemleri memnuniyetle sunacaktır. Doktor ve uzman önerileri için facebook Doğal Anneyim grubu dosyalarına bakabilirsiniz.

Kitap: Kendinize mutlaka elinizin altında size doktorunuzdan daha fazla bilgiyi verebilecek kalitede bir çocuk hastalıkları kitabı edinin. Bu kitapta modern tıp ilaçlarının yanısıra bitkisel, beslenme destekleri, vitaminler, homeopati, akupressure gibi doğal yöntemler yer alırsa gardınız kuvvetli olacaktır. Benim el kitabım ingilizce “Smart Medicine for a Healthier Child” Janet Zand, Robert Rountree, Rachel Walton (Çocuk hastalıklarında kullanılacak besin takviyeleri, bitkiler, Homeopati, Acupressure,  beslenme ve ilaçlar). Türkçe olarak size “Çocuk Hastalıkları-Önlem, Tanı, Tedavi” ve “Tanrı’nın Eczanesinden Sağlık” Maria Treben, “Bir Yudum Sağlık” Niyazi Eröztürk’üönerebilirim.


Böyle yetişen çocuklarda hastalıklar hafif seyrediyor, çok rahat atlatılıyor. Doğanın sunduğu reçetelerden faydalanmalıyız.

Sağlıklı bir bebek doğurmak için doğal yöntemler


Her anne bebeği sağlıklı olsun ister. Peki bunun için nelere dikkat ediyoruz? Kendimde uyguladığım birkaç önemli konudan bahsetmek istiyorum.

Doğum öncesinde:
Arınma: Bu noktada söylenecek çok şey olmasına rağmen kısaca hamilelik ile ilgili kararlarınızı verdiğiniz andan itibaren kendinize ve eşinize içsel ve dışsal bir arınma sağlamaya çalışın. Alkol ve sigaradan uzak durun. Çok gerekli olmadıkça kimyasal ilaç kullanmayın. Evde temizlik ürünü ve kozmetik olarak sentetik içeriklere sahip ürünlerden uzak durun. Özellikle potansiyel kanserojen olan SLS (Sodyum Laural Sülfat), paraben ve başka ismini telafuz edemediğiniz içerikler varsa kullanmayın.

Beslenme: Yedikleriniz sizin bedeninizdeki her türlü hastalığa sebep olurken aynı zamanda da ilaç olur. Doğru hazırlanmış faydalı besinleri tüketerek gereken mineral ve vitaminleri en fazla şekilde bedeninize alarak sağlıklı bir bebek oluşumu için ortamı hazırlamalısınız. Doğru bir beslenme ile bebek yapmaya engel olan her türlü hastalık da düzelebilir. Yediğiniz besinleri mümkünse yerli tohumlarla organik ve doğal üretim yapan üreticilerden seçmeye dikkat edin. Kanserojen olan şekerden uzak durun. Beslenme konusunda bebeğinizin doğumunu, dişlerinin çıkmasını beklemeden henüz bol vaktiniz varken kitaplara gömülün, okuyun, araştırın, öğrenin, bilinçlenin. Doğru ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile bedeniniz hamilelikle ilgili tüm kilo değişimlerine çok uyum sağlar, doğumdan bir sene sonra kendinizi benim gibi hamilelik başlangıç kilonuzun altında bile bulabilirsiniz.

Kitaplar: Doğal ve doğru beslenme ve arınma adına önerebileceğim kitaplar ve linkler arasındakiler: “Taş Devri Diyeti – www.beslenmebulteni.com”, “Karatay Diyeti”, “Alkali Diyeti”, “Arınma Diyeti”.

Doğum:
Doğru doktor ve destek seçimi: Fiziksel olarak bir sorununuz olmadığı müddetçe, doktorunuzu sizi doğal doğuma ikna etmeye hevesli doktorlar arasından seçin. Unutmayın, geleceğin sağlıklı neslini yetiştirecek sizsiniz. Hamilelik boyunca normal doğum deneyimlemiş bir çeşit hamile koçluğu yapan, her gününüzü yakından takip eden, doğumda hastanede evinizde her zaman yanınızda olan doulalardan (dula) da destek alabilirsiniz.

Doğal doğum: Şartlar uygunsa bir bebeğin insan bedenine en uygun yöntemle dünyaya gelmesi doğal doğum yoluyla olur. Böylece anne ve bebekteki tüm hormonal ve sinir sistemi olması gerektiği gibi işler. Süt zamanında gelir, bebek güzel emer, barsak sorunları olmaz. Doktorlar ölümcül kararlar dışında annenin korkularından, tıbben öne sürülen ve gerçeğini bilemeyeceğiniz pek çok sebepten dolayı sezeryanla doğum uygulamayı seçebilir. Buna karşı açıkça konuşabileceğiniz bir doktor seçin. Son anda da doktor değiştirebilirsiniz, emin değilseniz birkaç doktordan doğum ile ilgili fikir alabilirsiniz. Bir kadın için en güzel mucize çocuğunu doğal doğum ile dünyaya getirmektir. Doğum şeklini seçmek sizin hakkınızdır. Ben şahsen iki kere doğal doğum yaşama şansına eriştiğim için çok mutluyum. Her doğum nasıl olursa olsun çok özeldir. İstemediğiniz şekilde bile gerçekleşse, bundan sonraki zaman çocuğunuza odaklanma zamanıdır.

Destek alın: Doğal doğum uygulayan doktorlar, ebeler, dolulalar, emzirme uzmanları ve emzirme danışmanları ile ilgili bilgi ve destek için www.dogaldogum.com ve facebook’taki DOUM, DOGANA, Doğal Anneyim gruplarına bakabilirsiniz.
Kitaplar: Doğal doğum ve bilinçli ebeveynlik hakkında size “Doğal Ebeveynlik” ve ünlü ebe Ina May Gaskin’in “Ruhsal Ebelik” ve “Doğum Kılavuzu” kitaplarını tavsiye edebilirim.

Bilinçli doğal doğum ile ilgili diğer önerilerim için doğaldoğum hakkındaki bloguma bakabilirsiniz.