4 Eylül 2012 Salı

Şiddete karşı mıyız, sahiden?


Milattan önce 514 yılında Atina’nın seçkin gençlerinden Harmodios ve Aristogeiton, zamanın diktatörü Hippias’a bir suikast düzenlerler. Saldırı bir dini tören esnasında kalabalık içinde gerçekleştirilir. Hippias kurtulur, ama kardeşini öldürmeyi başarırlar. Suikastçilerden biri olay yerinde öldürülür; öbürü daha sonra işkence altında can verir.

MÖ 508 yılında Atina’ya demokrasi geldiğinde yeni rejimin ilk yaptığı işlerden biri, “Zalim-Öldürenler”in (tyrannophonoi) bronzdan heykelini yaptırıp Çarşı meydanına dikmek olur. Tarihçi Thukydides’e göre bu, tarihte kamu bütçesinden yaptırılan ilk anıt-heykeldir; aynı zamanda muhtemelen – padişah ve tanrılar dışında – bugün adını bildiğimiz gerçek bir kişiyi temsil eden, tarihteki ilk anıt-heykeldir. Bir bakıma, Yunan sanatını önceki medeniyetlerden ayıran büyük dönüşümün ilk timsalidir. İnsanlığın entelektüel evriminde bir dönüm noktasıdır. Kutsal Devlet’e karşı, sıfatsız – ve çıplak – Birey yüceltilir.


28 yıl sonra Persler Atina’yı işgal ettiğinde heykeli alıp götürürler. Bunun üzerine Atina kenti anıtın daha da güzelini sipariş edip aynı yere koydurur. O günlerde bestelenen bir ilahide iki kafadar, “özgürlük ve adaletle yeniden doğuşu” sağlayan kahramanlar olarak tanrısal Akhilleos’a eş sayılırlar. Devlet başkanının resmi tahtının ayağına, Zalim-Öldürenler heykelinin kabartması işlenir (bu tahtın bir örneği şimdi British Museum’da Elgin mermerleri faslındadır). İki suikastçinin soyundan gelenlere, sonsuza dek Meclis binasında ücretsiz ağırlanma ve tiyatroda en ön sırada oturma ayrıcalığı tanınır. Bir süre sonra Rodos şehir devleti, iki Atinalıyı resmen ilah mertebesine yükseltir; ikisi adına yıllık yortu ve kurban töreni tesis eder.

Yüz küsur yıl sonra Syrakusa diktatörü Dionysos’un sofrasında “en iyi bronz hangisidir” diye sorulduğunda, şair Antiphon’un “Atina’da Harmodios ve Aristogeiton heykelini yaptıkları bronz” diye cevap verdiğini Ploutarkhos aktarır. Enfes cevaptır.

*
Memlekette ağzı olan herkesin delirmiş papağanlar gibi “terör” ve “şiddet”e karşı iyi çocuk olmanın faziletlerini sayıkladığı bir zamanda bu hikâyeyi hatırlamakta fayda gördüm.

“İntihar bombacısı” mı demiştiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder