31 Ekim 2014 Cuma

Adalet


Adaletin er ya da geç tecelli edeceğine inananlardan mısınız? İster ilahi deyin ister doğal, bu dünya içerisinde adalet bir şekilde sağlanıyor.

Sabri konusunda çok yazdım. Bir Umut.. bir Sabri.. Hakkı yenen adamlar hakkında yazıp duruyoruz ha bire.

Ama nedir mesele biliyor musunuz? Sabri'nin suçsuz ya da haklı olması değil. Bu 3 ay onun son dönemde iyi oynamasına rağmen bir türlü görülemeyen, görülmek istenmeyen performansını ortaya çıkartması açısından önemlidir.

O çok dalga geçtiğiniz Sabri'nin yerine toplam maliyeti 10 milyon euro'yu geçen iki adam da dolduramadı.

O "nasıl oynuyo bu takımda anlamıyorum yaa" diyen futbol aklınıza bir şaplak atmaktır Sabri'nin yokluğu.  Aysal yönetiminin "karizmaya" verdiği önem ile beraber "futbol aklının yitikliğine" bir kanıttır böylesine yararlı bir oyuncudan vazgeçme saflığı. Selçuk görüntüde çok daha şık durdu ama cenazene Sabri geliyor işte..

Varlığı demiyorum zira bu adam son dönemde orta açmaz, içeri bakar pas verirdi. Kimse görmedi. Sağ ayaklı olmasına rağmen Mancini döneminde sol kenardan Drogba'ya gelişi güzel değil pek çok kez pas verircesine asist yapmasına rağmen kimseye beğendiremedi kendini.

Gökhan Gönül ne kadar kötü oynarsa oynasın hep "iyi" olarak nasıl ki hafızalarda kalacaksa Sabri de hep kötü olarak kalmıştır pek çoğunun hafızasında. Oysa oyunu izleyen adam onun bindirmelerini, önündeki açık oyuncusunu muazzam bir şekilde çalıştırmasını görürdü. Yapmadınız, görmediniz, bakmadınız..

Bunun cezasıdır onun yokluğu ve çekilen sıkıntı. Sabri'nin bugün varlığının yarattığı ortamdan ziyade yokluğunda çekilen ızdırap onun performansına göz kapayanlara haktır.

Eskiden Bülent yerine Hagi olsun isterdim kaptan ya da çok daha önce Hakan Şükür.. Sonra Selçuk olsun dedim... Bugün sorsanız en karizma adam gözümde Sabri'dir. En çok da "ağır abi" rolünde birileri gibi üçlü çektirmekten vazgeçniyor ya... Helal olsun.. Helal.

Hani Niroo - Bazkhani









01 - Shab Bood
02 - Dar Fekre To Boodam
03 - Del Miravad Ze Dastam
04 - Sharghi
05 - Mara Hemi Shab
06 - Shokoofeh
07 - Khande Khande
"taşra hep haazırdır aşka"

Job vacancy rate is back to pre-crisis level

31 Ekim 2014

Ankara bugün yağmurlu, bulutlu ve gri havanın etkisi biraz hüzün de var sanki.. Mutlu haftasonları..

30 Ekim 2014 Perşembe

STEVEN UNIVERSE - EP.#31

(October 30th) - Click the image to go to the episode -
(3 de Noviembre) - Clic en la imagen para ir al episodio - (SUB.ESPAÑOL)

30 Ekim 2014

Şalımsı atkım bugün bitti. İpim beni yarı yolda bırakır ve örgü küçük olur diyordum ama tam da istediğim ebatta oldu.
Nostaljik herşeyi toplamaya devam.. 
Bu 29 Ekim'de bir yaş daha büyüdüm. Zaman ne çabuk geçiyor diyen grubun bir üyesiyim artık.

The Latest from Merle Hazard

7x24 haber'de çıktım: Türkiye'nin En Doğal Anneleri!

Türkiye'nin En Doğal Anneleri!

Doğal yaşam konusunda bir birleri ile sürekli diyalog halindeler. Onlar için organik yaşam her şey demek. Doğal anneler grubu Türkiye'nin buluşma noktası haline geldi.

Doğal yaşamı seçen annelerin grubu: Doğal Anneyim
 
Facebook grupları sosyal medya üstünden pek çok anne ve babaya bebek ve çocuk bakımında deneyimlerini paylaşma imkanı sağlıyor. Dikkat çeken gruplardan biri de Doğal Anneyim (www.facebook.com/groups/dogalanneyim) grubu. Üye sayısı 17bin kişiyi aşan Doğal Anneyim grubu doğal yaşama meraklı Kimyager Başak Pirtini tarafından dünyamızı kirleten, bizi hasta eden kimyasallardan uzak ekolojik bir yaşam isteyen ve ilaçsız yöntemlerle, doğal beslenmeyle sağlıklı çocuklar yetiştirmenin yollarını arayan ve uygulayan anne ve babaları buluşturmak amacıyla kurulmuş. 
 
Doğal yaşam ve annelikle ilgili yakında kitapları çıkacak olan Başak Pirtini’ye göre doğal anne tanımı şöyle: “Doğal anne benim gözümde çocuklarını doğal ebeveynlik esaslarına göre, dünyamıza, çevreye ve hayvanlara saygılı, ekolojik farkındalık sahibi yetiştirmeye çalışan annedir. Bunun için kullanacağı her türlü üründe çevreye zarar vermeyenini, doğal olanını seçmeye çalışır. Evde üretebileceklerini kendisi yapar. Doğal içerikli gıdalarla beslenir. Yapay, suni, zararlı kimyasal içeren, hormonlu, ilaçlı, fabrikasyon gıda ve ürünleri tercih etmez. Gıda, ilaç, temizlik sektörlerinin dayatmaları bizi doğallıktan uzaklaştırıyor dolayısıyla sağlığımızı da bozuyor.”
 
Başak Pirtini’den doğal yöntemlerle sağlıklı çocuk yetiştirmek için öneriler...
 
1. Hamile kalmadan en az 6 ay önce tıbbi gereklilik yoksa ilaç kullanmayın, hastalık anında doğal bitkisel tedavileri kullanın.
 
2. Sebze ve meyve ağırlıklı beslenin. Organik, ilaçsız doğal ve yerli tohumdan üretilmiş gıdaları tercih edin.
 
3. İnsanların yapay olarak ürettiği gıdalardan ve katkı maddelerinden uzak durun. Doğada doğal formunda bulunan işlenmemiş besinleri tercih edin.
 
4. Evinizde doğal ve ekolojik deterjanları, kozmetik malzemelerini kullanarak vücudunuza giren zehirli kimyasalları azaltın.
 
5. Çocuğunuzun bağışıklığını güçlendirmek için detoks yapan taze sebze ve meyve sularını içmeye alıştırın.
 
6. Çocuk doktorunuza danışarak uygun dozlarda günlük probiyotik, balık yağı, çörek otu yağı, bal, polen, propolis gibi bağışıklık kuvvetlendirici gıdaları çocuğunuzun beslenmesine ekleyin.
 
7. Hastalık anında çocuğun kendi vücuduna güvenmesi için telkinlerde bulunun. Vücudunun özellikle hasta kısmı dahil her bir parçasını sevmesini öğretin.
 
8. Hayatınızda iyileştirici etkisi olan size iyi gelen müzikler daima olsun. Bir müzik aleti çalın ya da dinleyin.
 
9. Her gün kahkaha atın. Hayatınızda günlük başınıza gelen olaylarla mücadele etme gücünüzü artıracak mizah duygunuzu daima kullanın, çocuklarınızın mizah duygusunu geliştirmeye çalışın.
 
10. Bağımlılık yapan her türlü gıda, alkol, sigara gibi maddelerden uzak bir yaşam hedefleyin. Gerekirse bu bağımlılıklarınızdan kurtulmak için profesyonel destek almaktan çekinmeyin.
 
11. Çocuklarınıza doğal ve sağlıklı yaşam şeklinizle önce siz örnek olun. Onlar sizi taklit edecektir.




Doğal Anneyim grubunda anneler ateş, kusma gibi temel hastalıklar, doğal doğum, bebek emzirmesi ve ilk aylardaki beslenme gibi konularda birbirleriyle evde uyguladıkları doğal yöntemleri paylaşıyorlar. Bir yandan evde kendi yoğurt, kefir, peynir gibi gıdaları, ekolojik bulaşık ve çamaşır deterjanların tariflerini öğreniyorlar. Grupta ayrıca aile içi anne, baba ve çocuk özel ilişkileri de en çok konuşulan konular arasında yer alıyor. 
 
Doğal Anneyim grubuna katılmak isteyen anne ve babalardan grup kurallarına uymaları ve birbirlerine saygılı olmaları bekleniyor. Çalıştığı Holdingde üst düzey yöneticilik yaparak, emekli olmuş, Doğal Anneyim grubunun uzun süredir yöneticiliğini yapan Gülay Zeynep sosyal medyada bir grubu yönetmenin şirket yönetmekten zor olduğunu belirtirken, her gün gruptaki özel paylaşımları denetliyor, herkesin gruba alınmadığını, üyelerin seçilerek kabul edildiğinin altını çiziyor. 
 
Doğal anneyim grubu ve Başak Pirtini’ye ulaşabileceğiniz linkler:
 
Doğal Anneyim Blogu: http://dogalanneyim.blogspot.com.tr
Doğal Anneyim Facebook Sayfası: http://www.facebook.com/dogalanneyim
Doğal Anneyim Facebook Grubu: http://www.facebook.com/groups/dogalanneyim
Instagram @dogalanneyim: http://www.instagram/dogalanneyim
Twitter @dogalanneyim: http://www.twitter.com/dogalanneyim
Doğal Anneyim e-bülten ile takip: http://eepurl.com/TeYdX


Kaynak: http://www.7x24haber.com/turkiyenin-en-dogal-anneleri-haberi-5012.htm

Vakit





Buyrun size hafta sonundan hanım hanımcık bir Noni karesi :) Böyle süklüm püklüm böyle süt dökmüş kedi gibi durmamın bir sebebi var tabii ki de :) Niloş'u 25. ayda memeden kestim ve keser kesmez de kilo alımım hızlandı. Aslında kilo alımımı bir tek buna bağlamam da yanlış tabii... Genellikle blogumu Niloş uyuduktan sonra geceleri yapabiliyorum. Postları hazırla, fotoğrafları editle, sergi notlarını bilgisayara geçir derken saat bazen gece yarısı 3'ü bulabiliyor ve enerji almak için biraz kaçamak yapabiliyorum. Birkaç kaşık Nutella'dan ne zarar çıkar canım diyip kendimi tutamayıp kaşık kaşık yersem olacağı buydu tabii :P Uzun lafın kısası artık boğazıma dur demenin vakti geldi! Bir pastanede tatlı pasta lüpletirken beni görürseniz lütfen bu postumu bana bir hatırlatın olur mu :)
















Elbise: Sheinside


Hırka & Bot: Zara


Çanta: Datça Sandalet


Yüzük: Evihan


Kolye: Massimo Dutti


29 Ekim 2014 Çarşamba

Bir Sonbahar gezmesi


29 Ekim 2014

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Milletçe daha mutlu ve huzurlu kutlayacağımız nice yıllara inşallah. Gün geçmiyor ki üzücü bir haber almayalım bu seferde Karaman yaktı yüreğimizi. 

National Economists Club

If you are in the DC area, you can hear me speak on November 13.  Click here for more information.

91. Yıl









Nice 91 yılları Ata'mızı ve şehitlerimizi unutmayarak, memleketimizin değerini bilerek, birlik ve beraberlik içinde huzurla kutlayalım inşallah!




Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!





28 Ekim 2014 Salı

Philipp Lahm: Kimse formamı istemedi



Almanya'nın en kariyerli futbolcusu. Kulüpler ve uluslarası düzeyde kazanmadığı kupa kalmadı.  İster savunmanın soluna koyun ister sağına; her zaman iyi değil "çok iyi"  oynar.  Guardiola bir adım ileri giderek 30 yaşında onu orta sahanın merkezine koydu, değişen bir şey olmadı. Lahm'ı diğerlerinden ayıran en önemli ayrıntı ise istikrar. O futbol kariyeri boyunca oynadığ maçların çok büyük bir kısmında "çok iyi" oynamayı başarmış efsane bir oyuncu. Manchester United ve Real Madrid gibi dev kulüplerinin teklifini  reddetti. 30 yaşında da alternatifinin dahi olmadığı bir zamanda milli takımı bıraktı. Gelin görün ki Lahm'ın Dünya Kupası Finali'nde Arjantin'e karşı giydiği forması evinde asılı duruyor zira kimse onun formasın istememiş. Süddeutsche Zeitung'a verdiği röportajda formasını maç sonunda kimsenin istemediğini dile getiriyor.


Lahm'ı diğerlerinden ayıran bir başka önemli özelliği ise Ballack, Effenberg gibi "ağır abilerin" yaşattığı "tek lider" kültürüne karşı verdiği mücadeleydi. Bir takımda tek bir insanın bütün sorumluluğu üzerine almasının doğru olmadığını dile getirirken gençlerin bireysel olarak var olmasına karşı yapılmış bir tehdit olduğundan da bahsediyordu. Geçen zaman içerisinde ise yetenekli gençlerin sorumsuzluğu karşısında bir adım geriye atmış gibi gözüküyor. Zira Philipp Lahm der ki "Çok yetenekli gençlerimiz var. Bazen onların kale direklerini taşımasının gerektiğini düşünüyorum".

Milli Takım'ı özlüyor musunuz sorusuna verdiği cevap ise ilginçti. "Şampiyonada ben tatilde olacağım ve eşimiin bana saat tam 7'de mutfak açıldığında orada olma zorunluluğum olmadığını anlatması gerekecek".

Bıkkınlığın bir başka şekilde ifade edilmesi..

Kayisili Cevizl Biscotti

 


3 adet iri yumurta ile 2 tatli kasigi dogal sivi vanilya karistirilir. Bu karisima 1 cup toz seker eklenip karistirilir. 1/4 tatli kasigi tuz, 1 tatki kasigi tarcin, 1 cup siviyag eklenir. Karistirilir. 2 tatli kasigi kabartma tozu, 4 su bardagi un, 1 cup dogranmis kuru kayisi, 1 cup iri kirilmis cevizler eklenir. Karistirilir. Yumusak ama yapiskan da olmayan bir hamur olacak. Gerekirse bir miktar daha un ekleyebilirsiniz. Bu hamuru uc parcaya bolup her bir parcayi ellerinizle uzun baton haline getirip yagli kagit serilmis tepsiye birbirinden aralikli yerkestirip onceden isinmis 170C firinda 15-20 dk pisirin. Sure sonunda firindan cikarip sogumaya birakin, ardindan keskin bicakla batonlari 1-1,5 cm genisliginde verev keserek dilimler haline getirin. Tepsiye bu dilimleri genis yuzleri yere gelecek sekilde yerlestirip yeniden firinda 10 dakika kadar pisirin. Cikarip yine sogumasini bekleyin. Biscottiler artik caya kahveye eslik etmeye hazir. Hava almayan bir kutuda oda isisinda saklayayin.

CUMARTESİ ANNELERİ 500.GÜN


Canol Kocagöz








Fotoğraflar:Atilla Atala




Bandista "Benim annem Cumartesi"

Geçmiş ve Gelecek (2. Bölüm)





Günaydınnn! Geçmiş ve Gelecek Sergisi'nin ikinci bölümüyle karşınızdayım bugün... Sergide yer alan Türk ve yabancı sanatçılara ait eserler ve o eserlere ait bilgileri de elimden geldiğince burada aktarmaya çalıştım. Sanatçıların eserlerini yapıldığı yıla göre sıraladım. İçlerinde beni çok etkileyen çalışmalar oldu; özellikle verdiği mesaj bakımından Sabire Susuz'un Alışveriş'i, İpek Duben'in Şerife'si, Gül Ilgaz'ın Ölüme Doğmak/Doğurmak isimli fotoğrafı, Marmara Güzel Sanatlar mezunu ablamın hocaları olan Hüsamettin Koçan ve Balkan Naci İslimyeli'nin çalışmaları, yıllar yıllar önce İstanbul Modern'de gördüğüm ve yine aynı heyecanla beni kendisine çeken Jennifer Steinkamp'ın ağacı, Seçkin Pirim'in beni hipnotize eden Derin'i ve daha niceleri... Bakalım bu çalışmalar arasında hangileri ruhunuza dokunacak ve sizi derinden etkileyecek? Hepinize iyi gezmeler dilerim :)




Kalafat İskelesi'nde Denizciler, 1957


Ara Güler




Tahtakale'de Arabaların Arasına Sıkışmış Bir Hamal, 1966


Ara Güler




İsimsiz, 1970


Komet





Asıl adı Gürkan Coşkun olan sanatçı, 1970 sonrasında gelişen eleştirel-politik figür anlayışının en önemli temsilcilerindendir. Sanatçının 1970 yılında girdiği devlet bursu yarışması için gerçekleştirdiği İsimsiz, dönemin yeni figür anlayışını yansıtan önemli bir örnektir. Dönemin toplumsal sorunlarına ironik bir yaklaşım getiren sanatçı, karanlık alanlara gömülü figür grupları ile kent hayatının değişen yüzüne vurgu yapar.




Kapitalist Üretim Süreci I (Özel Üretim), 1972


Yüksel Arslan




Yüksel Arslan Karl Marx'ın Das Kapital kitabından hareketle gerçekleştirdiği "Kapitalist Üretim Süreci I" adlı resminde, kapitalist üretim sürecinin toplum ve birey üzerindeki etkilerini sembolik, hicivli bir dille anlatır. Arslan, her zamanki gibi tek rengin tonlarını kullandığı resminde, seri üretim yapan bir fabrikada çalışan yüzlerce işçiyi ve fabrikatörü yansıtır. Sanatçı, kendine özgü anlatımıyla, işçileri tıpkı ürettikleri ürün gibi tektipleşmiş (hepsinin yüzü aynıdır), fabrikatörleri de kafaları madeni paraya dönüşmüş biçimde resmeder.




Şerife 6-7-8, 1982


İpek Duben





"Şerife 6-7-8" adlı yapıtında sanatçı, kadın elbiseleri üzerinden, kadının toplumda var olma mücadelesi veren kimliğine gönderme yapar. Resimde, elbiseler sadece birer elbise olarak ortaya çıkmaz, onları giymiş "birilerinin" üzerinde sunulur. Elbiselerin ayrıntılarında izlenen hatlarda bir kadın bedenini sezeriz fakat kadınları göremeyiz. Elbiselerin içindeki kadınlar bedenleri ile birlikte gizli kalmıştır, tıpkı toplumda, sorunları ile birlikte gizli kalan kadınlar gibi.




Konfeksiyon İşçisi, 1982


Neş'e Erdok






Ingres, Gerome, Burası Benim Hamamım, 1987


Bedri Baykam






Hava-Su-Toprak-Ateş-Kül 1, 1989


Balkan Naci İslimyeli




XV Rumeli Han, 1989


Kemal Önsoy




Karatahta (Karatahta üzerinde giydirilmiş el), 1992-1993


Aydan Murtezaoğlu





Sanatçının "Karatahta" yapıtında, eski Türkçe harflerin Latince alfabeye uyarlandığı bir karatahta görülür. Karatahtanın sağ alt yanına bir plastik el kopyası monte edilmiştir. Bir sehpa üzerine yerleştirildiğinde bu obje, Türkiye'de öğrenim görmüş olan herkese okul kitaplarında basılı olan, Atatürk'ü elinde bir değnekle yazılanları işaret ederken gösteren fotoğrafı anımsatacaktır. Atatürk'ün açık havada portatif bir karatahta önünde harfleri öğrettiği bir fotoğraftan alınan enstalasyon, geçmişin sorgulanmasını ve geleceğin yazılmasını işaretleyen bir çalışmadır.




Bilece, 1993


Nevhiz





Nevhiz'in resimlerinin ana öğesi her zaman insan figürüdür. "Bilece"de Nevhiz, insan varoluşunu sorgulatırcasına insan figürünü, hayvansal hatlarla deforme etmiştir. Bu figürün nereye ait olduğu, ancak izleyicinin kafasında tanımlanabilir.




Karşı Rüzgar Serisi No. 15, 1993-1994


Mehmet Güleryüz




Demir Çağı (Üçlü Davul), 1995


Osman Dinç





Osman Dinç'in yapıtlarında elips, daire, küre gibi temel geometrik formların ve demir, cam gibi tarihin eski çağlarından itibaren kullanılmış ve simgesel anlamlar yüklenmiş malzemelerin kullanımı ilk bakışta dikkati çeker. Sanatçının aynı heykel modülünü yineleyerek elde ettiği güçlü etki ve anlatım, zaman zaman eski çağların sanat yapıtlarına yapılan göndermeler ile daha da güçlenir.




Köpek Gezdirme Alanları Yaygınlaştırma Projesi (Triptik), 1995


Özdemir Altan





Özdemir Altan'ın "Köpek Gezdirme Alanları Yaygınlaştırma Projesi" adlı yapıtı, geniş bir renk, desen ve teknik yelpazesinden yararlanarak, modern kenti plan, doku ve kullanımların karmaşık bir pastişi halinde resmeder. Üst köşede, kentin sakinleri görülür: seksi bir bacakla gösterilmiş bir kadın ve cins köpekler. Ressam, böylece kenti hem planlama ile yaratılmış hem de deneyimle yoğrulmuş bir mekan olarak gösterir, insanın içinde yürüdüğü ama ayn zamanda da gözlemlediği bir mekan. Gezmekle gözlemek, görmekle görülmek arasındaki bu ilişki, 19. yüzyılda Fransız eleştirmen Charles Baudelaire'in de gözlemlediği gibi, modern çağın ilk belirtilerinden biridir. Çağdaş dünyada bu gözleme edimi, parlak renkler, seksi kadınlar ve dikkati çekmek için de bu pahalı köpekler gibi servet belirteçlerinden yararlanan reklamcılık tarafından kullanıma konmuştur.




Kömür Dağıtım Yeri, 1986-1996


Turan Erol





Sanatçı bu resminde, Ankara'da depolanan kömürlerin dağıtım alanını gösterir. Sanayinin itici gücü olan kömür ve modern bir taşıma aracı olan kamyonlarla at arabalarının çakışması, bir ulusun tarım toplumu olmaktan çıkıp, sanayileşmeye doğru giden gelişim sürecindeki bir anı yakalar. Turan Erol, arka plandaki sanayinin biçimleri ve yakın plandaki at arabaları ile dikdörtgen temelli biçimlerin tekrarı aracılığıyla, ilerleme yolunda atılan alçakgönüllü adımları gerçekçi bir yaklaşımla ortaya koyar.




Suzan II, 1999-2000


Erdağ Aksel





Yaşamla koşut giden, tüketim toplumuna gönderme yapan kavramların çelişkili kullanımına değinen Aksel, nesneleri heykelleştirir. Aksel'in heykeli, bulunmuş sarı tripodun üstüne sarı katlanır metreler konmuş, rüzgarda saçları dalgalanan Suzan'dır. Suzan'daki tripod, heykel üretiminin ve tarihinin önemli problematiklerini de işin içine ekler. Katlanır metreler heykele hareket ve duygu katarken, ölçüm ve denge kavramlarını da sorunsallaştırır.




Köpekli Kadın, 2001


İrfan Önürmen




Ölüme Doğmak/Doğurmak, 2001


Gül Ilgaz




Gül Ilgaz, Ölüme Doğmak/Doğurmak adlı çalışmasında doğumu ölümün başlangıcı olarak konumlandırır. Fotoğrafta doğumun fiziksel gösteriminden çok, doğum sonrası annenin çocuğundan ayrılışı ve aralarındaki tekliğin kayboluşu ele alınır. Anne, karşıda fotoğrafı görünen ama kendisi var olmayan çocuğa doğumla birlikte gelen ayrılığı ve ölümün başlangıcını da göstermektedir.




Çocukluğumun Bahçeleri, 2002


Alaettin Aksoy




İnsan III, 2002


Ergin İnan





Mikro ve makrokozmosa işaret eden "İnsan III" adlı resim, insan bedeni ile onu kuşatan sembolleri ve anlamları yan yana getirmektedir. Yüzeye bir ağ gibi yayılan böcekler, farklı kültürlere vurgu yapan sembolik işaretler, insanoğlunun evrendeki tinsel yolculuğunu akla getirir.




Yaklaş, 2002


Orhan Cem Çetin





Yaklaş serisi, hayatı kendi öznel bakışımızdan çok, kaydedilmiş görüntüler üzerinden algılayışımızın adeta bir simülasyonudur. Serideki görüntüler, Orhan Cem Çetin'e ait sıradan hatıra fotoğraflarının içinden alınmış ayrıntılardır. Fotoğrafların içindeki bu çerçeveler, sonradan keşfedilen ayrıntılar hayatın gözlerimizin önünden geçişidir. Bu yönüyle Yaklaş serisi, oldukça deneysel görünüşüne karşın aslında bir belgesel, belki de hayatın ta kendisidir.




Dikkat Çekici 1, 5, 6, 2003


Jennifer Steinkamp





"Dikkat Çekici" 8. İstanbul Bienali'nde tarihi Yerebatan Sarnıcı için yaratılmıştır. Bilgisayar animasyonu ürünü üç ağaç, sarnıcın duvarlarına projeksiyonla yansıtılmış, sarnıçta sütun desteği olarak kullanılan iki kadim Medusa başına karşılık gelmiştir. Yunan mitolojisinde Medusa olağanüstü güzellikte bir kadındır; deniz tanrısının tecavüzüne uğrar ve sonrasında kıskançlık nedeniyle tanrıça Athena tarafından yılandan saçları olan ve bakışıyla erkekleri taşa döndüren bir canavara dönüştürülür. "Dikkat Çekici"de Medusa'nın efsanevi başı, bir sıra ağaç arasında ortaya çıkar. Ama kadın yüzü yerine ağaç gövdesi vardır, yılan saçların yerini ise yılanlar gibi hareket eden ağaç dalları almıştır. Bu ağaçların her biri kademe kademe mevsimlerden geçer - önce tomurcuklanırken görülürler, sonra yaprakları çıkar, sonbahar kırmızısına bürünür ve nihayetinde solarak çıplak kalırlar. İmgeler şık ve tekinsiz bir şekilde kıvranırken, kadim hikaye, kadın cinselliğinin gücünün ve Medusa'nın güzelliğinin bir kutlaması olarak yapılmış bu enstalasyonla yeniden anlatılır.






İsimsiz, 2000-2003


Mustafa Horasan





Mustafa Horasan çalışmalarında kötülüğün insanoğluna nasıl yerleştiğini, imaj kültünün savaşları nasıl anlamsızlaştırdığını, doğa ile kültürün birbirini nasıl ittiğini, bedenin kötürüm ve çaresiz bir et olarak nasıl ayakta kalabildiğini ve canlılar ile insanoğlunun tuhaf yabanıl ilişkisinin nedenlerini görünür kılmaya çalışır.




Düşüş, 2004


Gül Ilgaz




Körler İçin Resim serisinden, 2004-2005


Hüsamettin Koçan





Hüsamettin Koçan'ın resimlerinde toprak, hem simgesel anlamıyla hem de tuvallerinde fiziksel olarak kullandığı bir malzeme olarak en önemli öğelerden biridir. Toprak, özellikle sanatçının yaklaşık son yirmi yılda yöneldiği Anadolu merkezli sanat üretimi için bir çıkış noktası ve ifade sürecinin kendisi olarak yer alır. "Körler İçin Resimler serisinden" yapıtında sanatçı, kabartmaları yüzeyin altına toprak yerleştirerek sağlar. Yapıtın yüzeyinde belli belirsiz seçilebilen insan figürleri, aslında görebildiğimizin ötesinde bir gerçeklik olarak toprakla oluşturulur. Sanatçı, daha önce Anadolu coğrafyası, kültürü ve tarihine ait görsel öğeleri sembolik ve motife ilişkin bir dille kullandığı işlerinden farklı olarak, bu kez Anadolu'ya, memleket düşüncesine ait bir öğeyi daha kavramsal düzeyde kullanır. Resimler ziyaretçinin görmediğini varsayar, yani bir anlamda algılanabilirliğini ancak dokunma yöntemi üzerinden tanımlar. Ne var ki bu yapıtların bir müzede sergilenmesi ile, geçici bir süre de olsa, onlara "dokunulamaz ancak uzaktan izlenebilir - adeta kutsal birer müze objesi" muamelesi yapmak kaçınılmazdır. Bu da yapıtın kendi algılanabilirlik doğasıyla ilgili ilginç bir çelişki yaratır.




İsimsiz, 2005


Temür Köran






Kırmızı V, 2005


Seyhun Topuz




Substrat 27 II, 2005


Thomas Ruff




Dinlenme II, 2006


Hüseyin Çağlayan





Hüseyin Çağlayan'ı birçok modacıdan farklı kılan en belirgin özelliği, günümüz dünyasının politik, ekonomik ve sosyal etkilerinden yola çıkarak, felsefi bir konumlandırmayla tasarımlarını hayata geçirmesi ve giysilerinin kimi zaman heykele, kimi zaman mobilyaya, hatta mimariye göndermeler yapmasıdır. Gerçekleştirdiği projelerle moda tasarımı ve çağdaş sanat arasındaki sınırları kaldıran Hüseyin Çağlayan, "Dinlenme" adlı yapıtının ilk versiyonunda kanat kapağı açıldığında Swarowski kristalleri ve LED ile aydınlanan bir kanadın parçasını, ikincisindeyse bir uçağın burnunun parçasını duvara monte ederek hava yolculuğuna olan ilgisini gösterir. Enstalasyonları, uçuş deneyimini sembolleştiren katlanır bir koltuk ve zamanın nasıl hızlı bir şekilde aktığını yeniden hatırlatan bir sayaç tamamlar. Fiziksel olarak etkileyici olan bu kavramsal enstalasyonlar, hareket, hız, göç ve teknoloji konularını irdelerken, hem hareket hem de dinginliği hissettirir.




Çirkin Yüzler, 2006


Tony Cragg





Tony Cragg'in "İyi Surat" isimli eseri de Sakıp Sabancı Müzesi'nin bahçesinde yer almaktadır...






Retrospektif II, 2007


Adnan Çoker




İsimsiz, Görünmez serisinden, 2007


Sıtkı Kösemen





Kösemen, anı değil, bir anlatıyı yakalayıp insanların çevrelerinde olup bitenleri izleyiciyle buluşturmayı hedefler. Görünmez adlı seri, günlük yaşamda maruz kaldığımız imge ve nesne yoğunluğuna dikkat çekerek, bireyin algısının, iradesinin oynadığı rolü ve geliştirdiği tepkiyi ortaya koyar. Bu görsel çeşitlilikte ayırt edici olan siyasi, ekonomik, kültürel bir kabullenme ve reddediştir.




Kuzey Dumanı, 2007


Pae White




Düşlerken, 2008


Yusuf Taktak





Yusuf Taktak "Düşlerken"de zamanın çokboyutluluğunu, uyku ve uyanıklık arasındaki bilinç halini ve yaşamsal düzlemdeki gerçeklik algısını sorgular.




Sarkis'in Büyük Zamanları Önünde Raks Eden Maymun Kafataslı Heykel, 1989-2009


İlk ve tek Türkçe versiyonlu renkli neonlar ve Kongo'dan bir heykel


Sarkis




Sarkis'in 2009 Eylül ayında İstanbul Modern'de düzenlediği Site adlı kişisel sergisi için gerçekleştirdiği bu neon çalışmadaki kelimeler, onun kariyerindeki dönemlere işaret eder. Sanatçı, çalışmasını şöyle anlatır: "Gazino şarkıcılarının adları gibi, sanatımdaki dönemlerim de neonlarla yazıldı. Önlerinde maymun kafataslı bir Afrika heykeli raksediyor."




80SW/Uçan Bahçe/Hava-Limanı-Şehri, 2007


Tomas Saraceno




Tomas Saraceno'nun Hava-Limanı-Şehri projesi kapsamında bulunan, hava yastıkları ve ağ kullanarak şekillendirdiği bu yerleştirmesi hafif ama kütlesel bir yapıyı yansıtır. Sanatçı, sınırları çizilmiş şehir planlarının, insanların birbiriyle kurduğu ilişki modellerinin, mülk ve milliyet kavramlarının yaşanılan topraklar üzerindeki sınırlayıcılığına mimari önermeler sunar. Hava-Limanı-Şehri projesinde uçan hava limanlarına benzer bir yerleşim modeliyle, havada süzülerek toprak ve ülke sınırlarından bağımsız hareket edebilen, politik ve ekonomik sistemleri yeniden tanımlayan uluslararası şehirler yaratmayı amaçlar. Sanatçının bu projeye ait Uçan Bahçe çalışmaları ise bu ütopyanın bir parçası olarak, ekolojik yapıların kendi içindeki kaotik uyumunu yansıtacak şekilde tasarlanmış doğal alanlardır.




Cenevre, 2008


Leyla Gediz




Kendini Bana Getir, 2009


Handan Börüteçene






Şöyle söyledi mekân:


Beni ilk gördüğün zamanki heyecanlarını getir,


Her biri bir başka işinde sana yol olan.


Bana kendini getir.





Her bir parçanın dünyaya karışmış olanından geriye kalan.


Bana eski misafirlerimden bir parça getir,


Hani senin de şu çok sevdiğin,


Yan yana dizili 19 kişinin bize bakan yüzlerini taşıyan.





Kurimbu köylülerinin yekpare ağaca yonttuğu,


Her birinin hikâyesi uzaklarda boş bir bavul gibi asılı kalmış olan.


Bana 19 bavul getir,


Her biri başka birinin belleğini saklayan.





Bana kaybolduğun bütün anları getir,


Merceklerden bakıp zamanın izlerini süreceğin.


Bana eski sandalyelerimi geri getir,


Her biriyle başka bir belleği kavuşturacak olan.





Bana Rumi'nin şiirini getir.


"Her gün bir yerden göçmek ne iyi.


Her gün bir yere konmak ne güzel" diye başlayan,


"Ne kadar söz varsa düne ait.


Şimdi yeni şeyler söylemek lazım" diye biten.





Bana insanlar getir,


Her biri geldiği yerin tesellemecisi olan.


Bana hayallerini getir,


Yaşarken beni baştan ayağa sen yapan.


Bana kendi belleğimi getir,


Hasretle karşılaşmayı beklediğim.


Bana her şeyi getir.


Her biri bir başka şeyin her şeyi olan.





Handan Börüteçene


Paris, 2008




Üç Balon Yardımıyla Havalanan Piyano, 2009


Serkan Özkaya





Enstalasyon, performans ve heykel alanlarında üretimini sürdüren Serkan Özkaya, kemikleşmiş kurumsal varoluşlarını alaya almak üzere, dünyanın önde gelen sanat kurumlarını kendisiyle zoraki bir diyaloğa sokar. Louvre Müzesi'ne mektup yazarak Mona Lisa'nın ters asılmasını önerir, Philadelphia Sanat Müzesi'ne bir arkadaşının Duchamp'ın pisuarına işemek üzere olduğunu haber veren bir faks çeker. Günlük gazetelerin ön sayfalarını elle kopyalayarak sanat yapıtının biricikliğini ve aşkınlığını sorgular. Restoranlarda normal bir tatlı fiyatına satılan yenilebilir sanat yapıtları üretir. Özkaya, çalışmalarında orjinal ile kopya, kalıcılık ile tüketilebilirlik, avangard ile popüler kültür gibi sanatsal ayırımları ortadan kaldırarak neyin, nasıl sanat olduğuna dair muğlak bir alan yaratır.


Serkan Özkaya'nın "Üç Balon Yardımıyla Havalanan Piyano" adlı heykel/yerleştirmesi, sanattaki ağırlık ve hafiflik kavramlarını hem gerçek hem de mecazi anlamda karşı karşıya getirir. Sanatçı, hem alaycı hem de ciddi bir tavır takındığı, ironik ve kışkırtıcı çalışmalarında, çağdaş sanattaki kavramların ağırlığına karşı saf bir absürtlük sunar.




Yeni Vatandaş I-II-III, 2009


İnci Eviner




Sünnet Düğünü (Diptik), 2009


Aslı Torcu





"Sünnet Düğünü" adlı resimde sanatçı, kimliksiz olmayan, bir tanıdığının aile albümünden gelen bir fotoğrafın mahremiyetini kullanır. Resmedilen kare, bir arkadaşının 60'lı yıllarda aile arasında kutlanan sünnet düğününden bir sahnedir. Sanatçı sünnet düğününün etrafında dönen merasimin "tuhaflığını" göstermek istemiştir. Aile fertleri arasındaki karmaşık ilişkileri de kurcalayan bu yapıtta, bir diğer tuhaf unsur da fotoğraftaki oğlanın elinde, annesine yönelttiği bir oyuncak tüfek olmasıdır. Yapıt iki parçadan oluşan diptik bir resimdir. Çocuğu örten yorganın iki parçayı birbirine bağladığı bu yapıtta, iki bölüm de "arada" bir yerdedir. Kağıt üzerine aktarılmış olan bu sahne sanatçının kendi anıları arasında yer almasa dahi, neredeyse Torcu'ya ait, hatta anonim bir imge haline gelmiştir.




İsimsiz (Triptik), 2010


Ahmet Oran




Motif - Çaktırmadan Göstermek, 2010


Turan Aksoy





Sanatçı tuval üzerine yaptığı bu resimde figürlerini yeşil bir manzara içerisinde resmeder. İki figür de zor pozisyonlarda meditasyon yapar gibidir. Birer gölge olarak da tanımlanabilecek bu iki figür, hem kadın hem de erkek olabilecek kadar yalın, parlak şekiller olarak kağıda dökülmüştür. Turan Aksoy'a göre motif yardımıyla aşk, acı ve ölüm gibi sanata konu olmuş öğeleri birer süs olarak betimlemek mümkün olabilir.




Araf, 2010


Selma Gürbüz




Sessizliğin Manzarası (Triptik), 2010


Azade Köker






Yangın, 2010


Pleksiglas üzerine akrilik boya


Ramazan Bayrakoğlu




Her zaman kendi görsel arşivinden etkili bulduğu bir imajı kullanan Bayrakoğlu, Yangın adlı resimde yanan bir ev fotoğrafıyla çalışmıştır. Bu yapıt, yok olma, tükenme ve anıların uçuculuğu gibi dramatik kavramları tek bir imge üzerinden düşündürür. Yangın aynı zamanda, sanatçının bu malzemeyle kusursuzluğu aramasındaki sürecin örneğidir.




Kırmızı Duygusal Küre, 2010


Olafur Eliasson




Düzey, 2010


Michael Raedecker




İsfahan'da Gün Batımı, 2010


Ghada Amer




Double Cherry, 2011


:mentalKLINIK





:mentalKLINIK 1988 yılında Yasemin Baydar ve Birol Demir tarafından kurulmuştur. İçinde bulunulan zamanın tüm parçalarını çalışmalarının malzemesi haline getiren :mentalKLINIK ses, eylem, nesne, yazı ve form gibi birçok araçla güncel gerçekliğe işaret eder. Disiplinlerarası çalışma biçimlerinin sınırlarını zorlayarak, tüketim ve üretim alışkanlıklarımızı yeniden yorumlayan bu koparılmış materyalleri bulundukları bağlamdan uzaklaştırarak sergi mekanında eğreti, yabancı ve tekinsiz kabul edilebilecek yeni bir estetik form yaratır. Gerçek işlevinden uzaklaşan yüzeyler çevrelerinden çok, kendi farklı katmanlarını ve ışığını yansıtmaktadır. Paradoksal biçimde, sıradan endüstriyel malzemelerin parlak ve pürüzsüz kusursuzluklarının barındırdığı saklı gösteriş, minimal ve kavramsal bir yaklaşımla ortaya konur.




Double Cherry birbirlerine sıkı sıkıya bağlı, düşünsel üretim pratiğiyle birbirine kenetlenmiş ikilinin yüksek teknoloji yardımıyla üretilmiş üç boyutlu otoportresini temsil eder.






Dışarıdan, 2011


Nuri Kuzucan





Kuzucan genellikle çok katmanlı kent manzaralarını soyut geometrik formlarda resmeder. İçeriden-Dışarıdan serisinden "Dışarıdan" isimli çalışmada daha çok steril ve donuk yapılar görülür. Kuzucan, bu çalışmasında izleyiciyi renklerle içeri çekmektense araya mesafe koyarak onları tanık konumunda bırakır ve böylece bu tanıklığı düşünmelerini ister.




İsimsiz, 2011


Ebru Uygun





Sanatçının çalışmaları zıt kavramların birbirini tamamlamasıyla meydana gelir. Heykel disipliniyle bağlantılı düşünülen aktiviteleri resim pratiğine ekler, çünkü resim süreci içerisinde boyar, boyayı kazır, tuval bezini yırtar ve keser.Daha sonra rastlantısal bir biçimde bu parçaları yapıştırır ve tuval bezi parçalarından oluşan bir kolaj yaratır. Uyguladığı kesme ve yırtma gibi çeşitli müdahalelerin yarattığı sesleri de kayıt altına alır.




polar kovalent bağlı EVDE dot, 2011


Canan Dağdelen





Sanatçı bu çalışmasında "ev" kavramına yeni açılımlar getirir. Burada, atomların birleşmesiyle elektron dağılımında oluşan değişimlerin sonucunda meydana gelen kimyasal bağlara gönderme yapar. Kovalent, özellikle polar kovalent bağ, Dağdelen'in ilgi noktasıdır. Nasıl bir su molekülü, H2O, iki farklı cins atomun bir araya gelmesi ve son yörüngelerindeki elektronların paylaşılması ile polar kovalent bağlı bir ortak çekim gücü oluşturuyorsa, Dağdelen de mimari öğeleri aynı işleve yöneltir. İki kubbe ve bir kübik gövdeden oluşan "polar kovalent bağlı EVDE dot" adlı yapıtta yeni bir formu yakalar. Mekana yerleştirilmesi ise izleyiciyi formu aramaya, kendi özgül dilini keşfetmeye davet eder.




Korkunç Köpek Balığı, 2011


Mark Bradford




İsimsiz, 2011


Tayfun Erdoğmuş






Alışveriş, 2011


Sabire Susuz




Sergide beni en çok etkileyen çalışmalardan biri hiç şüphesiz Sabire Susuz'un "Alışveriş"i oldu!




Sanatçı, "Alışveriş" adlı çalışmasında moda fenomeninden hareketle popüler kültüre de dikkat çekerek marka ve yapay değerlerle sınırlandırılan bu varoluş biçimini, görsel olarak giysi etiketleri aracılığıyla sorgulamaya çalışır. Markası için alınan giysiler ve markayla edinilen kimliklerin insan üstünde bir süre sonra eğreti duracağını savunan sanatçı, etiketleri birbirine toplu iğnelerle tutturur. Sususz, iğneler çıkarıldığında yere düşecek parçaların ardında kalan bomboş beyaz zeminle, kimliğin markayla edinilmediğini, markayla edinilen kimliğin geçiciliğini düşündürmek ister.




İsimsiz, 2012


Rasim Aksan





Sanatçı, fotogerçekçi üslubun genç temsilcilerindendir. Bu üslupta çalışan birçok sanatçı gibi, airbrush tekniğini kullanır. Kompozisyonlarının çoğu, günlük hayatta karşısına çıkan ve kendi fotoğrafladığı karelerden oluşur. Geniş bir görsel arşive sahip sanatçının imge seçimindeyse öznenin içe dönük ve saklı duruşu dikkat çeker. Bir bütüne veya anlatıya ait olmayan ıssız imgeler izleyiciye kolay çözümlenemeyen, esrarengiz hikayeleri çağrıştırır. Yapıtlar, ısırılarak yarım bırakılan bir çilek, bedenin bütünlüğünden kopuk yalnız bir çocuk eli, iyileşmeyi bekleyen tek başına bir kedi veya solmuş bir çiçek gibi tekil imgeleri gösterir.




Kırmızı Girdap, 2012


Gülay Semercioğlu





Soyut ve minimal bir görsel sözlüğü olan sanatçının renkli teneke işlediği dokumalar, renk ve ışık ilişkisinin yarattığı zenginlikten beslenir. Görsel kalabalığa çalışmalarında yer vermeyen sanatçı sadece dokuların üst üste gelmesinin doğurduğu yanılsamadan yararlanır. Endüstriyel işlevler için üretilmiş gümüş bazlı teller, ışık vurduğunda üzerlerindeki yoğun doku sayesinde farklı renk tonlarını yansıtırlar. Çapı 200cm'i bulan büyük boyutlu bir çalışma olan "Kırmızı Girdap", çelik tellerin gerilimi ile sonu gelmeyen bir akıntıyı ve baş döndürücü eğrimi, çiçek formu gibi zarif bir hattın üzerinden işler.




İsimsiz, 2012


Burcu Perçin





Resimlerinde genellikle yağlı boya çalışan sanatçı, boş endüstriyel mekanları konu edinir. Perçin, terk edilmiş endüstriyel alanları her zaman uyguladığı hareketli ve belirgin fırça çalışmalarıyla betimler. Terk edilmişliğe ve endüstrileşen kentteki dinamik değişikliğin yarattığı yalnızlık hissine işaret eder.




Derin, 2012


Seçkin Pirim





Seçkin Pirim, çalışmalarında, insanın içinde yaşadığı toplumsal ve bireysel yapıların kontrol gücüne karşı geliştirdiği direnci temel alır. Pirim'in çalışmaları zaman, değişim ve bütünleşme kavramlarına işaret ederken insanın teknoloji üzerinde kurulu dünyasıyla bağlar kurar. Pirim, rastlantıya yer vermeden, titizlikle çoğalttığı birim biçimleri tekrarlayarak formu görünmez kılan bir bütün yaratır. Böylece sınırlar içinde sınırsızlığı arayan bireyin savaşını ve hesaplaşmalarını hipnotik bir etkiyle görünür kılmak ister. Sanatçı Derin isimli çalışmasında zamanın insan üzerindeki etkisini vurgulamıştır. 




Reflex 15, 2012


Canan Tolon




1553, 2012


Taner Ceylan





Ceylan'ın, Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan'dan esinlenerek yaptığı resmin ismi, Kanuni'nin, oğlu Şehzade Mustafa'yı öldürttüğü 1553 tarihine gönderme yapar. Resmin yüzeyine yayılan kan, iktidar, güç ve şiddet arasındaki gerilimli ilişkiyi hatırlatır. Ceylan'a göre ebedi hayat ve sonsuz güzellik daima bir kurban ister. Resme konu olan kişinin yüzünü gizleyen tül, iktidarın kendini örtülü bir şiddetle besleyişini de sembolize eder. Yakın çevresindeki insanlarla çalışan sanatçı, bu resimdeki modeli Alp'e daha önceki çalışmalarında da sıklıkla yer vermiştir.




Ağ, 2012


Arzu Başaran




BC (3030), 2012


Sterling Ruby








Not: Geçmiş ve Gelecek Sergisi'nin 1. Bölümü'ne buradan ulaşabilirsiniz.