7 Eylül 2012 Cuma

Noni the Mami







Şimdi ben 1 ay 5 günlük anneyim ya engin tecrübelerimi sizlerle de paylaşayım istedim ;)




Öncelikle prensesimden başlıyım... Nil'im her gün farklı bir bebiş olarak uyanıyor, bir gün sessiz sakin, ertesi gün aksi mi aksi :) 7/24 memede durmak isteyen ve istekleri yapılmayınca da yaygarayı koparan minik bir cadı kendileri :) Biraz da kucağa alıştık diyebiliriz. Ama bu durumdan hiç şikayetçi değilim. Geçen sene yaşadığım üzüntüyü ve Nil'ime sahip olmak için geçirdiğim uzun yolu düşününce şimdi bu mutlu anların keyfini doya doya yaşamalıyım diyorum. Şimdi sıkı sıkı sarıyorum bebeğimi, ihtiyaç duyduğu anne şefkatini ona sonuna kadar veriyorum, biliyorum ki bu günler hızla geçip gidecek, bu yüzden hiçbir anı kaçırmak istemiyorum...




Bana gelirsek... Sezaryen sonrası kısa sürede eski sağlığıma kavuştum diyebilirim. Bu konuda doktorum Aykut Coşkun'a müteşekkirim. Dikişlerim çabuk toparlandı ve öyle büyük dayanılmayacak ağrılarım olmadı. Birilerine bağımlı olmak ve yatak döşek yatmak asla benlik bir şey olmadığı için hiçbir zaman evde hasta gibi yatmadım. Her ne kadar çabuk toparlansam da doğum kilolarımı çabuk verdiğim söylenemez (doğumdan çıktığında 10 kilosu giden yavriler gözüme gözükmeyin sakın :)) Ben hastaneden kocaman bir göbekle çıktım, bırakın doğumu koskoca 1 ayda sadece 7 kilo verebildim, şu anda 67 kiloyum, hedefim 58, bakalım bu rakamları ne zaman göreceğim? Buna karşın çok şükür loğusalık depresyonuna girmedim, duygusal anlarım oldu tabii, özellikle hastaneden çıktığım ilk hafta her gün ağlamak için bir sebep buldum, kızıma bakıp ne kadar masum olduğunu düşünüp ağladım, sütüm niye gelmiyo diye ağladım, göbeğime bakıp ağladım, ablam Amerika'ya dönecek diye ağladım, prensim Moskova'ya gidecek diye ağladım, ağladım da ağladım :) Neyseki bu sümüklü böcek hallerim çok uzun sürmedi ;) Tabii ruhen bu kadar çabuk toparlanmamda ailemin katkısı büyük oldu; prensim inanılmaz yardımcı oldu bana, geçirdiği ameliyat nedeniyle izinliydi ve bu 1 ay boyunca gece gündüz 24 saat Nil ve benimle ilgilendi. Gündüzleri ablam ve annem de her yardımıma koştular. Onlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum! Şu bir ayda canımı sıkan tek şey sütümün çok az gelmesi oldu :(




Ay bakmayın böyle güldüğüme, keyiften değil tamamen sinirden! Hastanede hemşireler bu sevimsiz şeyi önüme koyduklarında yemin ederim 1. Dünya Savaşı'ndan kalma birşey zannettim! Tamam dedim şimdi kesin bununla bana işkence yapacaklar! Meğer göğüs pompasıymış! Kabul ediyorum bir işkence aleti değildi ama benim için işkenceden beterdi!




Eve çıkınca Philips Avent'in elektrikli göğüs pompasını kullandım, göze biraz daha sevimli ve modern gözükse de o pıss pıss sesiyle bana göre yine de sinir bozucu bir alet, tüm göğüs pompaları sizden nefret ediyorum! Ama bir ürün var ki ona aşık oldum diyebilirim! Aylar öncesinde sevgili Hesionka'nın blogunda görmüş ve bir yere not etmiştim. Philips Avent'in silikon başlı göğüs kalkanı çatlak göğüs uçlarını sürtünmelere karşı korumada birebir! Benim hayatımı kurtardı diyebilirim.








Lansinoh'un ürünlerinden de çok memnun kaldım. Lansinoh lanolin krem ve ablamın gelirken getirdiği Lansinoh jel pedler de çok işe yaradı, acıyı anında dindirdiler. Yabancı ürünler yerine doğal yöntemlere başvurmak isteyenler için buzdolabında soğutulmuş lahana yaprakları da bir alternatif olabilir, tabii lahana kokusuna dayanabilirseniz ;)







Bu aralar bana süt demeyin canınızı fena yakarım :) Sütüm olsun diye içmediğim sıvı kalmadı; en başta tabii ki bol su! Ardından diyetisyenimin önerdiği ve canım annemin her gün bıkıp usanmadan yaptığı 1 sürahi şekersiz komposto suyu... Sonracığıma ısırgan otu çayı, anason çayı, rezene çayı, humana still-tee, nettle tea, milkmaid tea... Daha saymamı ister misiniz :) Bunun yanında aldığım GNC Brewer's Yeast (bira mayası) tabletleri... Hııı bir de Vita Malt ve Milkway malt içecekleri var... Vita Malt idare eder de Milkway bence içilecek gibi değil, tadı Ruslar'ın içtiği kvasa çok benziyor. Tavsiye üzerine 1 tatlı kaşığı kuru mayayı suyla karıştırıp bile içtim. Yok anacım gelmedi mi gelmiyor bu meret belli ki! Bir de uykusuzluk ve moral de sütü etkiliyor diyorlar. Benim bebişim öyle saatlerce mışıl mışıl uyuyan bir bebek değil ki o ayakta cin gibiyken hadi bakalım uyu uyuyabilirsen :) Morale bakacak olursak bu kadar çaba gösterip sonra gıdım gıdım süt gelince insan demoralize oluyor haliyle! Ama artık bu konuda kendimi çok rahat bıraktım, Nil'im emmeyi çok seven bir bebek, ben de emzirdikçe mutlu olan bir anneyim, bu yüzden gelsin gelmesin ben kızımı emziriyorum.





Tabii sadece emzirmeyle olmuyor, mama takviyesi de yapıyoruz. Bebeğim emmekten vazgeçmesin diye başlarda biberon vermeye korktum ve Medela'nın kaşık biberonunu kullandık. Göğüs pompasının yanında bu biberon da nefretlik ürünler listeme en üst sıradan girdi diyebilirim! Kaşık kısmı o kadar büyük ki bir türlü rahat verilmiyor, mamanın yarısı akıyor, bebişin üstü başı batıyor. Ay hangi birini yazıyım. Bu yüzden pes edip Nuk'un cam biberonuna geçtik, emzik kısmını da Nuby'nin anne memesini andıran emziğiyle değiştirdik. Bu emzik; biberonu baş aşağı tutsanız bile sütü akıtmıyor, bebeğin kendi emiş gücüne uygun olarak akıyor, bu yüzden emme süresi uzun sürüyor. Prensim kızımızın mamasını verirken ben de kendime vakit ayırabiliyorum, hem anneye zaman kazandıran hem de bebişi anne memesinden soğutmayan bir ürün. Biz çok memnun kaldık.





Evde biberonlar olunca onları kurutacak ve içlerinde koku birikmesini önleyecek bir askımızın da olması gerekiyor öyle di mi ;) Açıkçası ben böyle bir ürünün varlığından bile bihaberdim, canım ablam aramış taramış ve Joker'de Beaba'nın bu kurutucusunu bulup almış, çok kullanışlı bir ürün kesinlikle!




Hazır memnun kaldığımız ürünlere girmişken bebek arabamızdan da bahsediyim. Biz Bugaboo Cameleon'u seçtik ve şimdi iyi ki tercihimizi bu yönde yapmışız diyoruz çünkü açıp kapaması, sürüşü çok rahat. İstanbul'un kaldırımları malum, hesapta büyükşehirde yaşıyoruz ama böyle bir şehirde düzgün denilebilecek bir kaldırım maalesef yok, bir yerde giderken karşınıza bir kütük veya koca bir taş yığını çıkabiliyor. Kaldırımlarda rahat inip çıkmanızı sağlayacak bir eğim yok. Veya Bağdat Caddesi'nde olduğu gibi asfalt çalışması yapılıp, asfaltla kaldırım arasındaki boşluklar kapatılmadan öylece bırakılabiliyor! Yolda pusetle yürümek bir maharet işi resmen! Ne zaman Nil'le yürüyüşe çıksam engelli vatandaşlarımız aklıma geliyor, hadi biz arabayı indirip kaldırabiliyoruz ya onlar?! Ne kadar zorluk çekiyorlardır kimbilir, Allah yardımcıları olsun...







Canım arkadaşım Ayşe'nin hediyesi olan Fisher Price Rainforest ana kucağına bayıldık biz! Hem müzik hem doğa sesleri var, koltuğu titreşimli, ayrıca elle yaylanabiliyor da... Nil'im her geçen gün daha çok alışıyor ana kucağına, oturur oturtmaz etrafını seyretmeye başlıyor ;)




Pembe park yatağımız Graco'dan... Alt değiştirme tablası çok kullanışlı değil çünkü tamamen düz durmadığı hafif eğimli olduğu için bebiş hep sağa doğru kayıyor ama yataktaki titreşim düğmesi bir harika! Nil'in uykusu çok hafif, mıkırdanmaya başlayınca titreşim düğmesine basıyoruz anında dalıp gidiyor ;) Yatak titreşimdeyken uyuyakalırsanız da endişelenmenize gerek yok, bir süre sonra kendi kendine duruyor. Fermuarlı alt cepler de bezleri muhafaza etmek için oldukça kullanışlı...







Bebedor'un yan yatırma yastığı da Meralim'in hediyesi, Nil bu yastıkla çok rahat etti, daha derin uykuya dalıyor...




Mycey ürünlerinden emzirme minderini de çok kullanıyorum. Bebeği emzirirken anneye hareket serbestisi sağlayan, kolları yormayan kullanışlı bir minder ama aynısını emzirme önlüğü için söyleyemeyeceğim. Artık ben mi sıkıntılı biriyim bilemiycem o örtüyü düzeltirken, örtünün altında bebişimi görmeye çalışırken bana gelenler geliyor! Benim gibi sıkıntılı yavrilere pek önermiyorum :)




Kapanışı yapmadan önce tavsiye edeceğim son şey güzel arkadaşım Esra'nın çekiliş hediyesi olan "Çocuğunuza İyi Bakın" kitabı... Hamilelik döneminden doğuma, bebeğinizle eve çıktığınızda karşınıza çıkabilecek ilk sorunlardan, çocuğunuzun büyüme ve gelişme evrelerine varıncaya kadar kapsamlı konuları ele alan, yalın anlatıma sahip, oldukça aydınlatıcı bir kitap. Bence her anne babanın elinin altında bulundurması gerekiyor...






Blog yazmayı özlediğim belli oluyor di mi :) Yaz yaz bitiremedim bir türlü :) Daha fazla kafanızı şişirmeden ben kaçıyım en iyisi! Şarkı da canım kızıma gitsin. Hepinize harika bir hafta sonu dilerim!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder