Pırıl pırıl bir genç kız gitti, bu ne ilkti ne de son... Evet acımızı paylaşmak için, sesimizi duyurmak ve kadına şiddete artık dur diyebilmek için bir günlüğüne siyahlarımızı giydik, peki farkındalık yaratabildik mi? Maalesef hayır... Ruhu kara olanlar yine yaptı yapacaklarını! Haberlerde dinledik, gazetelerde okuduk; arabayla sevgilisinin üstünden geçti, eşini bilmem kaç parçaya böldü... Özgecan'ın ardından başka canlar da başka canilerin elinde istemeden veda etti hayata... Ne acıdır ki ne masum canların gitmesi, ne geride kalan anne babanın gözyaşları, ne de bizim giydiğimiz siyahlar ruhu karaların pek de umurunda olmadı. Kimileri diyor ya eskiden hiç böyle şeyler yaşanmazdı diye, ben buna hiç katılmıyorum, sadece eskiden herkes kendi küçük dünyasında yaşıyordu, sosyal medya ve iletişim araçları bu kadar gelişmiş değildi. Yaşadığımız hayatlar büyümedi, onlar halen küçük ama biz oturduğumuz yerden atıp tutarak dünyayı kurtaracağımızı zannediyoruz, hepsi bu.
Off fazlasıyla karamsar bir yazı oldu, hiç benlik değil farkındayım ama ben gerçekten bu sonu gelmeyen vahşet olayları yüzünden yaşama sevincimi resmen kaybettim. Kadın olmak zor ama bir kız annesi olmak inanın daha da zor. Korkularım, endişelerim haddinden fazla... Kızımın hem tehlikelerin farkında olmasını ve bilinçli bir şekilde büyümesini istiyorum ama öte yandan hayata karşı devamlı bir kaygı duymasını da istemiyorum. Öyle hassas bir denge ki bu... Dediğim gibi şu aralar fazlasıyla karamsarım ama bir şekilde endişelerimi dizginleyerek rahatlamam lazım, farkındayım :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder