23 Şubat 2011 Çarşamba

Planını Sevdiğim Şehir Plancıları

Şehir Plancıları Odası Şirince ile ilgili zehir gibi bir bildirgeç çıkarmış. “Bilimsellikten,” “toplumsal sorumluluktan” dem vurmuş. Klasik yalanları ardarda sıralamışlar. Yüzleri kızarmamış.

Önce bir okuyun. Sonra sıkılmazsanız beş dakika beni dinleyin.


Söylediklerinin hemen hemen her cümlesi kandırmacadır. Riyakârlıktır.

Hepsine birden girsek laf uzar. Onun için seçmece gidelim.

YALAN RÜZGÂRI
“2007 yılından beri imar planı var” demişler. Dememişler de onu ima etmişler. Nah vardır! İmar planı 2007’de onaylandı, üç ay gibi yürürlükte kaldı, mahkeme kararıyla iptal edildi. Mahkemesi temyizi iki sene sürdü. Bir daha 2009 sonunda yürürlüğe girdi. Köyde doğru dürüst kadastro yokken imar planı yapmak gibi absürd ötesi bir işe girişildiği için her şey çorba oldu. İki üç ay önce doğru dürüst kadastro yapılıncaya kadar (tercümesi: çıkmaz ayın son çarşambasına kadar) uygulaması gene durduruldu.

“İmar planı süreci gerçekten gereğinden uzun sürmüş”müş. İtirafını yesinler! Sit ilan ediliyor sene 1983. İmar planı yüzsekseninci bürokrasi kapısından geçip onbir aylığına devreye girer gibi oluyor, sene 2010. 27 senecik sadece. Kadı kızında bile bulunur o kadarcık kusur değil mi? Beklesin evde 27 sene, güzelliği mi eskir?

“2001’de geçiş dönemi yapılaşma koşulları ilan edilmiş”miş. Vatandaş cahil ya, salla gitsin! Bunlar bilmez mi ki geçiş dönemi yapılaşma koşulları 2863/17 uyarınca sadece iki sene için geçerlidir, 2001’de dostlar alışverişte görsün diye ilan ettikleri geçiş dönemi koşulları 26.9.2003’te kadük olmuştur? Yenisi çıkarılmamıştır. Üstelik şu an yıkılması öngörülen yapılar arasında 2001-2003 arasında yapılmış olan hiçbir şey yoktur?

ŞİRİNCE’Yİ SİTELEŞTİRME PLANI
Yaptıkları imar planı nasıl bir şey ben size söyleyeyim. O imar planı çerçevesinde 2007 ve 2010’da Şirince’de dört veya beş tane inşaat izni verildi. Hangileri olduğunu anlamak kolaydır. Gelin Şirince’ye, bakın etrafa, en çirkin, en görgüsüz, en kibirli, en “Kuşadası tipi villa” kılıklı betonarme binalar hangisi diye bakın. İşte onlardır.

Şirince’de betonarmenin yasak olması lazım. Plan betonarmeye izin vermekle kalmıyor. Uygulamada betonarmeden başka herhangi bir şey yapılmasını imkânsızlaştırıyor.

Şirince’de eski evler yerin eğimine göre iki veya üç katlıdır, çatı hattı o yüzden ahenklidir. Plan 6,5 metre kot verdiği için bütün evler asker gibi 6,5 metre yapılıyor.

Şirince evleri bitişik nizamdadır. Plancı takımı toplu konut kooperatifinden başka yapılaşma modeli bilmediğinden, plan bütün köyü villa tipi konut misali tek örnek evlerle dolduruyor.

Şirince evlerinin çatısı dört akarlıdır. Plan bitişik parsele saçak taşmasını yasakladığı için üç akarlı, yarım çatılı ucubeler yaratıyor.

Şirince’de evlerin alt katı taş, üst katı bağdadidir. Biraz yamuk olurlar. Güzelliği de oradadır. Plan betonarmeden başka şey görmemişler tarafından yapıldığı için 50 metrekarelik buz gibi sıvalı kör beton duvarlara bana mısın demiyor. Bilmiyorlar çünkü. Öyle bir duyarlıkları yok. Ruhları öleli yıllar olmuş.

En fecisi, Şirince’de doğru dürüst kadastro yapılmadığından kadastro haritasıyla fiili durum arasında uçurumlar var. O yüzden ne yapmak istersen iste, önce varolan yapıyı yıkman lazım ki projen kadastro haritasına uysun. “Aaa” diyorlar, “200 senelik Rum evi ama tapudan bir metre taşmış görünüyor.” E, kadastro kutsal çünkü altında Devletin mühürü var. Hakikat ise nedir ki? Yık gitsin, evin Devletin çizdiğine uygun olsun.


EVET YIKILSIN, AMA SEN NE CÜRETLE KONUŞURSUN?
Şirince’de çirkin yapılaşma yok mu? İbadullah var. Düzeltilmesi lazım mı? Kesinlikle lazım. Hatta birçoğunun, evet, yıkılması lazım. Şirince’nin çarşısından aklı başında olan herkes nefret ediyor. Ben de nefret ediyorum. Biz 20 sene önce bu köye geldiğimizde burası dünya güzeli sakin sessiz bir yerdi. Şimdi çarşıya hiç inmemeye çalışıyorum. Üstüme fenalık geliyor.

Peki kimdir bu durumun müsebbibi? Görmemek için hakikaten kör ve ahmak olmak lazım. Adamlar 27 senedir hiçbir iş yapmamış, “ben devletim, teknokratım, bürokratım, var mı bana yan bakan” diye hindi gibi şişinmekle yetinmiş. Sadece kâğıt üretip birbirine paslamış. Köyün sokaklarını sökmüş, altı ayda kapatıp döşemekten aciz kalmış. “Aydınlatacağım” diye getirip Allahın dağ köyüne otoban ışıkları takmış. Sonra da vatandaş niye çerden çöpten tezgâh yapıp tarihî köyde dantel satıyor diye efeleniyor. Var mı böyle kabadayılık yahu? Sen kimsin? Bir okulda dört sene toplu konut planı yapmayı öğrendin diye milletin evini dükkânını yıkma fetvası verme cüretini nereden buluyorsun?

Yoksa millet kendi köyünü kendi yapmaya başlarsa ne olur acep benim çorbam diye mi telaştasın?


KAÇAK HELÂ, AHŞAP TEZGÂH
Gelelim işin asıl ahlaksızlık kısmına.

Efendim neymiş, “Kaçak eklentiler, yapılaşma izni olmayan alanda yapılan ahşap dükkân, kapalı sundurma, wc, seyir terası, pergole, izinsiz duvarlar, müştemilat yapıları, havuz, dokuya uygun olmayan kaplama gibi izinsiz uygulamalar”mış yıkılacak olanlar. İkiyüzlülüğe bakar mısınız?

Bunlar iki senedir Nişanyan’ın evlerini yıktıracağız da yıktıracağız diye isterik oldular. Peki Nişanyan’ın evleri kaçak eklenti miymiş? Ahşap dükkân mıymış? Kapalı sundurma mıymış? WC miymiş? Pegole miymiş? Yoksa izinsiz duvarlar mıymış? Hangisiymiş?

Hayatta görmedikleri, beton apartmanlarında dört duvara karşı otururken tahayyül bile edemedikleri güzellikte bir mahalle ve iki tane köy yapılmış, evleriyle, konaklarıyla, kuleleriyle, hamamlarıyla, bağlarıyla, bostanlarıyla. Efendim dokuya aykırıymış mış. Dokusuna aykırıysa ittiğimin dokusunu buna uydur değil mi? Hayır, kudurdular ki bize danışmadan yaptı diye. Yıkılsın diye orgazmlara girdiler. Sonra da baktılar ayıp oluyor, Ahmet’in sundurmasını, Mehmet’in tahta tezgâhını, Hasan’ın briketten helâsını da yıkılacaklar listesine eklediler ki yaptıkları eşeklik “bilimsel” gözüksün. “Toplumsal sorumluluk” havaları atabilsinler. Ne kadar ahlaksız adamlar oldukları hemen belli olmasın.

“Bilimsel”miş. Bilimselini seveyim. Bildiğin çapulcu Timur ordusu bunlar. Kıskançlıktan, önyargıdan bir yerleri şişmiş. O kadar.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder