11 Ocak 2014 Cumartesi
Bayern mi iyi diğerleri mi yeterince iyi değil?
Yazının tamamı şuradadır
Suçlu Bayern Münih midir?
Yıllar sonra stratejik olarak transfer edilen ilk oyuncu olan Karl Del’Haye’ye Gladbach’ın çöküşü ve Bayern Münih’in yükselişi sorulduğunda birinin diğeri kadar atak ve cesur karar alamadığı için farkın açıldığını dile getirir. Del’Haye’ye göre bosman kurallarının da henüz hayata geçirilmediği o dönem Gladbach pek çok oyuncusunu elde tutabilirdi. Öte yandan fiyasko transferin öznesi olan Del’Haye yıllar sonra bir başka yerde 100 maç yapmaktansa Bayern Münih formasıyla 100 maç yapmak çok daha iyidir diyerek asla pişman olmadım diye demeç verecektir her ne kadar 100 rakamı oynadığı maç sayısından ziyade(74 maç yapabilmiştir sadece) kaçırdıklarını simgeliyor olsa dahi.
Öte yandan Leverkusen’den bonservisi elinde alınan Michael Ballack altın çağını yaşayan Real Madrid’i neden reddedip Bayern Münih’e geçti sorusunun da cevap bulması gerekiyor. Aynı soruyu Robert Lewandowski’nin imza atmadan hemen önce Real Madrid’in astronomik teklifine “hayır” diyerek neden Bayern Münih’e imza attı şeklinde güncelleyebiliriz. Borussia Dortmund ile iki kez üst üste şampiyon olup Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Ottmar Hitzfeld’in dünyadaki diğer takımlardan çok daha başka bir yere Bayern Münih’i neden koyduğunu da araştırmak gerekiyor. 2001 yılından sonra yaklaşık 12 yıl kupa kazanamadığı dönemde Manchster United, Real Madrid gibi kulüpler Bayern Münih’e göre çok daha cazip olmasına rağmen üçünden de teklif almış Philipp Lahm ve Bastian Schweinsteiger nasıl oldu da daha Bayern Münih’i terk etmedi? Üstelik Mehmet Scholl ve Oliver Kahn Almanya’da kazandığı paranın çok daha fazlası teklif edilmesine rağmen neden bu kulübü terk etmedi? Benzer şekilde daha fazla para ve daha büyük kulübe gitmek isteyen Franck Ribery’i 100 milyon euroya yaklaşan tekliflere rağmen Bayern Münih bırakmamayı nasıl başardı?
Karl Del’Haye ve Jan Schlaudraff gibi gerçekte ihtiyacı olmadığı halde rakibi güçsüzleştirmek için yapılan hamlelerin anlamsızlığını tartışmak yersiz. Öte yandan hali hazırda ihtiyacı olduğu bölgeye sadece rakibin oyuncusu diye almaktan vazgeçmesini beklemek biraz fazla iyimserlik barındırıyor. Her açıdan dünyanın bana göre iyi yönetilen kulübünün futbolcularıyla kurduğu ilişkinin muazzamlığı da gözden kaçıyor. Öyle bir döngü ki Karlsruhe’den “para” ya da “şöhret” için Bayern Münih’e gelen Scholl’ler, Kahn’lar daha fazla şöhret ve para teklif edilmesine rağmen bu kulübü terk etmediler. Bayern tarihinin belki de “en fiyasko transferi” olarak anılmayı hak eden Lars Lunde’nin İsviçre’ye geri dönüp trafik kazası geçirmesinin ardından 240 saat komada kaldığı süreçte basın hastane masraflarını oyuncunun ödemeyeceğini yazıp çizdiğinde masraflar bir yana “Eski oyuncumuzdur, sahip çıkmalıyız” mantığıyla Münih’ten koşup gelen ve koordinasyon yeteneğini kaybeden bu oyuncuya evinde oda açan Uli Hoeness’in payını bu transfer öykülerinde görmezden gelmek çok da doğru olmayacaktır. 23 yaşında kalp krizi geçiren oyuncusunun başında sabaha kadar nöbet bekleyen Uli Hoeness’in futbolcularla kurduğu bu ilişkiyi diğer takımların neden kuramadığı da tartışılmalıdır.
Kagawa yeni gelmiştir, Lewandowski yabancıdır ve fakat öpöz çocuğu olan Nuri Şahin’in sözleşmesindeki maddeye dokundurtmadan ederinin yarısına Real Madrid’e gidişi aslında çocukluğunda Bayern fanatiği olan Götze’nin 37 milyon euro kasaya para koydurarak gitmesinden çok daha acıdır ve burada suçlu aslında ne Götze ne Nuri ne de bu iyi oyuncuları kadrosunda görmek isteyen kulüplerdir. Sadece oyuncular değil dünyadaki bütün zirve kulüplerin teklif sunduğu Pep Guardiola dahi “daha az para kazanacağı” Bayern Münih’i tercih ettiğini de hatırlamak gerekir. Nihayetinde gerek ekonomik gerekse de sportif açıdan yıllar süren doğru işlerin sonunda dünyanın en çekici kulübü olarak bir etkiye sahip olma başarısını gösteren Bayern Münih yönetiminin başarısını tersten okutmak da haksızlık olur. Karl Del’Haye’nin dahi “Bayern’e gittiğim için asla pişman değilim” dediği noktada bizlerin eleştirme hakkı fazla olmasa gerek. İki yıl üst üste şampiyon olmuş ve Şampiyonlar Ligi finaline kadar çıkmış bir takım iki yıldır bir oyuncusunu sözleşme imzalamaya ikna edemediği noktada Real Madrid gibi hem oynama şansının daha fazla olduğu hem de daha fazla kazanacağı bir rakibe rağmen Robert Lewandowski’ye Bayern Münih sözleşme imzalatma başarısı gösteriyorsa tüm bu hikâyeyi Bayern Münih başarısı olarak okumak da mümkün.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder