7 Aralık 2010 Salı

Anayasa Sohbetleri 8 - Eğitim konusuna devam

MADDE:  Kamu okulları, Yerel Yönetim tarafından kurulur ve yönetilir.
Maksat ne? Kamu eğitimini merkezi sistemin ölü sıkletinden kurtaralım. Okul üst yönetimini, hizmet alan ailelerle daha yakın diyaloğa girebileceği bir boya indirelim. Ayrıca yerel koşullara göre az veya çok farklılaşan eğitim modellerinin ortaya çıkmasını teşvik edelim ki çeşit olsun, rekabet olsun, yeni fikirlere ve denemelere kapı aralansın.
Yüzde doksanı köylü olan bir memlekette eski düzen de ki bir yere kadar normaldi. Birtakım Çağdaş Yaşam şeycileri yabancı kitaplardan yarım yamalak da olsa okudukları bilgileri cahil halka öğretmeyi ödev bildiler; vatan aşkıyla yollara düştüler. Zaten memleketin hakiki eliti onların okullarına gitmiyordu, Robert Kolejle, Sen Josefle idare ediyordu.
Ama devir artık o devir değil. Memleketin en ücra köşesine internet gitti. Sonra solcusu, sağcısı,  tarikatçisi, cemaatçisi, Kürtçüsü, Zazacısı “senin öğrettiğin bilginin doğru olduğu ne malum” diye soru sormayı öğrendi.  Eğer bu devirde halâ kamu eğitimi diye bir şey olacaksa, mecbursun, “birader sen de söyle bakalım, bir orta nokta bulur muyuz?” diye sormak ve cevabını dinlemek zorundasın.
Ankara’ya ses zor gider. İster istemez o işi milletin birbirini daha kolay işiteceği bir ortamda, yerelde yapacaksın.
MADDE: Okul işlerinin idaresi için her Yerel Yönetim bünyesinde tüzel kişiliğe sahip Okul Meclisi kurulur. Yerel Yönetim biriminde en az bir yıl ikamet eden herkes Okul Meclisine seçilebilir ve seçimde oy kullanabilir.
Okul Meclisini on-onbeş kişilik bir heyet gibi düşünmek lazım. Okul açmaya, kapatmaya, nakletmeye, büyütmeye, bölmeye, ek bölüm açmaya bunlar karar verir. Okul müdürünü, pazarlık ve sözleşme usulüyle, bunlar görevlendirir. Öğretmen maaşlarını bunlar öder. Parayı bunlar bulur. Anadilde eğitim filan işlerini de bunlara havale etseniz memleketi ciddi bir dertten kurtarmış olursunuz.
ABD’yi seversin, sevmezsin, ayrı konu. Ama gerçekten hayran olunacak bir tek şeyini söyle derseniz ben bu Okul Meclislerini söylerim. Adına School Board deniyor. Göz yaşartıcı içtenlik ve olgunlukta bir demokrasi yuvası oluyorlar. Devlet başkanını halk seçmesin deyin, Amerikan demokrasisine bir şey olmaz. Ama School Board’lar kalksın deyin, vallahi çürür ülke.
*
Yukarki maddede “herkes” tabiri bilmem dikkatinizi çekti mi? Çağ değişiyor, memleketin hemen her yerinde çoluk çocuk yerleşip iş yapan yabancılar var. Birçoğunun çocuğu yerel okullara gidiyor, normal Türk eğitimi alıyor. Çocuğunun gideceği okullarda anababanın söz hakkı olması gerekmez mi? Holanda’da yerel seçimlerde ora vatandaşı olmayan Türkler oy kullanabiliyor, onlar burada neden kullanmasın?
Bana kalsa oy hakkıyla da yetinmem, Meclise girebilsin derim. Ne kadar çok çeşit insan, o kadar çok fikir. 
MADDE: Okul bütçesi yerel vergilerden ve okul harçlarından karşılanır. Merkezi yönetim eğitim kalitesini yükseltmek ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla Okul Meclislerine fon aktarabilir. Ancak aktarılan fonun tutarı, Okul Meclisinin kendi gelirinden fazla olamaz.
Bir kere vergi de olacak, harç da.
Sonuçta eğitim masraflı iş; iyi eğitim daha da masraflı. “Bana ne, DEVLET ödesin” desen, o zaman o devlet istese çocuğuna andımızı da okutur, hazrol rahat eğitimi de yaptırır, bir şey diyemezsin. Üstelik devlet o parayı havadan yaratmayacağına göre bir şekilde senden alır gene. Öyle yapacağına direkt öde. Bizim ilçemize dünyanın en iyi bilgisayar hocalarını getirteceğiz de iki misli öde. Ödediğine karşılık da karşında hani ne oldu bizim paralar diye hesap sorabileceğin bir merci bulunsun.
Vatandaş fakirdir, bedavaya alışıktır diye hiç düşünmeyin. Hazırlık dersanelerine giden onca para kimden geliyor sanıyorsunuz? Rasyonel bir sınav sistemi getir, dersaneleri iptal et, al sana para.
Sonra, özel eğitimi teşvik edeceksek eğer, kamu ile özel arasındaki maliyet makasını bir şekilde kapatmak zorundayız. Yoksa o iş hayal olarak kalır.
*
Eğitimi hepten paralı yapalım (yani, bütçeyi sadece öğrenci harçlarından karşılayalım) desek gene olmaz. Toplumda HERKESİN iyi eğitimde çıkarı var, yalnız o an çocuğu okula giden ailelerin değil. Benim çocuğumun eğitimine sen katkıda bulunacaksın, ben de seninkine bulunacağım ki yarın öbür gün aletim bozulsa memlekette tamir edecek adam (veya kadın) bulunsun, kitap yazıp beni aydınlatacak birileri çıksın, zır cahil adamlar başbakan olup hayatımı karartmasın.
O halde: okul masrafının bir kısmını öğrenci harçlarından karşılayacaksan, bir kısmını da pamuk eller cebe deyip herkesten vergi olarak tahsil edeceksin. Oran olarak bire bir bana makul gelir, ama ince hesabı bilemem, belki yanılıyorum.
Kaldı ki harç alınacak demek, her öğrenci aynı harcı ödeyecek demek değil. Zengin veliler varsa gider dil dökersin, yoksulun harcını da onlara ödetirsin. Milli Eğitim bürokrasisi bunu zor yapar; ama demokratik oyla seçilmiş okul meclisi mucizeler yaratabilir.
*
Merkezi hükümet yerel okul idaresine mutlaka fon aktaracaktır. En azından bölgelerarası eşitsizliği dengelemek için kapıyı açık bırakmak gerekir. Ayrıca başarılı okulları teşvik etmek, batmış belediyelerde eğitimin devamını sağlamak vs. için formül lazımdır. Bunda da bence yine matching funds mantığıyla bir üst limit koymak en doğrusudur. Yoksa kapıdan kovduğumuz merkezi sistem bacadan geri girer. Yerel yönetim okul parası toplama işini kaytarır, Ankara’dan medet umar. Davul yerelin elinde kalır, ama tokmak Ankara’ya geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder