Derbe, Hz. Pavlos’un Anadolu’da Hıristiyanlığı ilk tebliğ ettiği kentlerden biri (bkz. Elçilerin İşleri, 14:20). Toros geçitlerinden Anadolu düzlüğüne ilk çıktığın noktada kurulu mühim bir yermiş, şimdi Karaman’ın hemen bitişiğindeki Çakırbağ köyü. Osmanlı kayıtlarında Derbeyndiye geçiyor, muhtemelen “iki Derbe’ler” anlamında, herhalde aşağı ve yukarı Derbe, yahut Kale-Derbe ile Köy-Derbe gibi bir şey olmalı. 1928’de Cumhuriyet kayıtlarında Dilbeyan olmuş. Ahaliye sorsan anlatırlar bir şeyler, eskiden Horasan’dan gelme bir şeyh varmış, dili sohbeti pek güzelmiş, o yüzden Dilbeyan Dede derlermiş, vesaire. İnanma.
Arapçada derb ve derbe “kapı, geçit” anlamında. Klasik Arap sözlüklerinin hepsi bunun muarreb, yani yabancı dilden alınma bir sözcük olduğunu belirtmişler, ama kaynak bildirmemişler. İslam-öncesi Arap şairlerinin en büyüğü sayılan İmrül Kays Konstantinopolis’e seyahat ederken burada Rum’un kudretine tanık olup kederlere gark olmuş:
بَكَى صاحِبِى لَمَّا رَأى الدَّرْب حَوْلَهُ
“etrafını saran boğazı [kapıyı, derba] görüp ağladı”.
Belki de Derbe kasabasını değil de, bir ucu orada biten Silifke-Mut geçidini kastediyor, bilemedim. Hire ve Şam’dan gelen biri için Ortadoğu’nun bittiği, başka bir coğrafyanın başladığı kapıdır. Hele kışın seyahat ediyorsan, ayrı bir gezegene gelmiş gibi hissetmen kaçınılmaz.
(İmrül Kays o yolculuğun dönüşünde Ankara’da hastalanıp ölmüş. Şimdi Hıdırlık adı verilen Bizans yapısının onun türbesi olduğu söylenir.)
*
Farsça der “kapı”, derbân “kapıcı”, derbend“kapı, geçit, geçit yerini tutan müstahkem yer”. Yeni Farsçada dervâze “büyük kapı, portal” anlamında, o da Orta ve Eski Farsça *darbâçagbiçimini gerektirir, ama bunu sözlüklerde bulamadım. İranlılar MÖ 540’lardan 330’lara dek Anadolu’nun hakimi idiler, bu derece stratejik bir noktaya illa ki bir derbend yahut dervaze kurmuş olmaları lazım. Tahmin elbette, ama kuvvetli tahmin. Silifke ile Gülnar arasında bir yerde Perslerden kalma bir kale kalıntısı var, Türkiye’deki ender eski İran eserlerindendir. Oraya kale yaptıran, geçidin öbür ağzına da haydi haydi yapar.
Ermenice darbas դարպաս ve darbısak դարպսակ “saray”. Acaryan (I.634) Orta Farsçadan alıntıdır diyor, ki mantıklı. Şark kültürlerinde Ulu Hazretin makamı daima kapı (eşik, bâb-ı ali, atebe-i ulya) diye anılır. Gürcüce darbazi დარბაზი orijinal anlamı “konak, büyük ve muhteşem ev”. Tiflis’e gittinizse bilirsiniz, oraya mahsus muhteşem bir çatı türü vardır, ahşaptan bir tür kubbe, darbazi işi adını verirler. Türkçesi meğer kırlangıç kırmanı imiş, bu vesileyle öğrendik. Türkiye’de bildiğim tek örneği Bayburt’un Hart (Konursu) köyündeki tarihi camidir. 1892’de yapılmış, Allah bilir ustayı nereden tedarik etmişler.
*
Bir de Hatay Kırıkhan yakınında bir DarbısakKalesi var, Derbisek ve Telbizek diye de geçiyor, şimdiki adı Alaybeyli. Yine geçit kapısı, Antakya-İskenderun’u Kırıkhan ve Antep’e bağlayan dağ geçidinin çıkış noktası. Kaleyi Haçlılar inşa etmiş, bir ara Kilikya Ermenilerinin, sonra Arapların ve Türklerin eline geçmiş, içinde Hz. Bayezid-i Bestami’ye atfedilen bir türbe var. Şimdi bu isim Ermenice Darbısak (saray) mıdır, yoksa iddia ettikleri gibi Arapça darb el-sakk (dağyolu-kapısı) mıdır? İşin yoksa düşün dur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder