7 Eylül 2013 Cumartesi

Yedi Uyurlar ve bişey bişey

Kuran’ın Kehf suresi 9. ayette Eshab-ı Kehf (yedi uyurlar) hikâyesini sunuş babında şöyle bir ifade geçiyor.

أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا
“Yoksa sen Eshab-ı kehf ve rakîmi bizim mucizelerimizden (delillerimizden) biri mi sandın?”

Buradaki rakîm رقيم sözcüğü problem. Çünkü Arapçada böyle bir kelime yok. Olsa belki RQM kökünden “kitabe, yazıt” gibi bir anlamı olabilir, ama onu da buradaki bağlama oturtmak kolay değil.

Nitekim 1400 yıl boyunca, tefsir ve tevil ehli kıvranmışlar. Peygamberin amcaoğlu ve tefsir ilminin piri sayılan İbn Abbas, rakîm mağaranın bulunduğun dağın, ya da vadinin, ya da yedi gencin yaşadığı kentin, ya da oradaki binanın adıdır diyen rivayetleri aktarmış. İkrime’nin aktarımına göre İbn Abbas, “kitap veya kitabe midir, yoksa bir bina adı mıdır” diyerek şüphesini belirtmiş. Kamus adlı klasik sözlük, “eshab-ı kehf’in veya onların atalarının veya onların hikâyesinin veya öğretisinin yazılı olduğu kurşundan levhanın adıdır” dedikten sonra, altı veya yedi ayrı yoruma yer vermiş; “yedi uyurların köpeğinin adıdır” veya “üzerine kitabenin konduğu yüksekçe bir taş yığınının adıdır” görüşleri bunlara dahil. Tacül Arus sözlüğü kelimenin Arapça olmayıp Yunan dilinden alınma olduğunu bildiren bir rivayeti aktarmış.

Modern Türkçe Kuran mealleri genellikle kitabeden gitmiş. Dİyanet İşlerinin yeni çevirisi risk almaktan kaçınmış, rakim deyip bırakmış. Edip Yüksel elbette sayısal yorumu uygun bulmuş.

Elmalılı: Ashab-ı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı bulunduğu taş kitabeyi)…
Diyanet eski: Mağara ve Kitap ehlini…
Diyanet yeni: Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i …
Ahmet Tekin: Eshâb-ı Kehf (mağara arkadaşları) ve Eshâb-ı Rakım’in (Rakımli, üzerlerine yazılı anıt dikilenlerin)…
Yaşan Nuri Öztürk: Ashab-ı Kehf'i, mağara ve kitabe yâranını…
Edip Yüksel: Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakamların…

*
Hikâye malum, Kuran’dan önce de biliniyor.

Olay Efes’te geçer (ama burada geçen Ephesos’un bizim Selçuk’taki meşhur Ephesos mu, yoksa Maraş Afşin’deki öteki Ephesos mu olduğuna dair rivayet muhtelif)[1]. İmparator Decius zamanında (249-251) Hıristiyanlara yönelik zulümden kaçan yedi Hıristiyan genç bir mağaraya sığınır. Burada takdir-i ilahinin bir tecellisiyle yüzlerce yıl uyurlar. Uyanınca, aradan o kadar zaman geçtiğini bilmeden, aralarından birini erzak almaya şehre gönderirler. Çocuk Decius zamanının parasıyla ödeme yapınca olay anlaşılır. Yedi Uyurlar aziz ilan edilirler. Allahın hikmeti bir kez daha idrak edilir.

Eldeki en erken yazılı örnek, Süryani azizlerinden Suruc’lu Mor Yakub’un (Jacob of Sarug, 450-521) bir vaazında geçiyor.[2] Aynı döneme ait başka Süryani kaynaklarında da varmış. Bazı versiyonlarda yedi değil sekiz uyurdan söz edilmiş. Batıda hikâye en erken Tours’lu Aziz Gregorius’un (Gregory of Tours, 538-594) De Gloria Martyrum’unda aktarılmış.[3] Gregorius hikâyeyi bir Suriyeliden öğrendiğini belirtmiş. Avrupa ortaçağına ait “azizlerin yaşamı” derlemelerin birçoğunda “İmparator Decius Zamanında Yedi Aziz Uyurların Hikâyesi” mevcut.

Batılı kaynaklarda gençlerin adları Yunanca ve Latince karışık olmak üzere Dionysius, Maximinianus, Malchus, Martinianus, Serapion, Constantinius olarak geçiyor. Bu isimler Süryanice kaynaktan alınmış diye okudum, ama Süryanice orijinal yazım şeklini tespit edemedim. Bu mühim halbuki. Orijinal adlar Yunanca dahi olsa, ilk metin eğer Süryanice ise isimlerin de “Süryanileşmiş” biçimleriyle kaydedilmiş olması gerekir.

Decius adının Süryanice yazımıyla “rakîm” sözcüğü arasındaki görsel benzerliğe sanırım ilk önce ünlü şarkiyatçılardan Josef Horovitz işaret etmiş.[4] Horovitz’in “zayıf olasılık” diyerek geçiştirdiği tezi 1933’te Amerikalı Torrey daha ayrıntılı olarak değerlendirmiş.[5]

Süryani yazısında Decius (Deqyus) ve rakîm şöyle yazılıyor:
ܖܩܝܤ  dqys
ܪܩܝܡ  rqym
R üstündeki nokta, birbirine çok benzeyen d ve r harflerini ayırmak için modern Süryanicede icat edilmiş bir işaret. 6. yüzyılda henüz nokta yok.

Aynı alfabenin Yahudilerce (ve muhtemelen o dönemde Araplarca) kullanılan biçiminde benzerlik daha belirgin.
דקיס    dqys
רקים    rqym

Yok hayır, Kuran yazarı kimse, Allah veya Cebrail veya Muhammed “Süryanice metni yanlış okumuş” gibi bir sonuca varmıyoruz hemen. Ama Süryaniceyi yarım yamalak okuyan, veya bozuk ya da silik bir elyazması üzerinden bilgilenen birinin, Kuran yazarına yanlış bilgiyi sözlü olarak aktarmaması için bir sebep yok ki?

*
Muteber sayılan İslami kaynaklarda yedi gencin adları Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş diye anılıyor. Bu biçimlerin nihai kaynağını araştıramadım; dolayısıyla bozulmanın hangi aşamada gerçekleştiğini bilemeyeceğim.

Lakin, Arapça el yazısında birbiriyle kolayca karışan f yerine n koyup iki tane daha n ekleyince Kefeştetayyuş قفشططيوش  o kadar kolay Konştantiniyyuş قنشطنطنيوش  oluyor ki, hayret etmemek mümkün değil. Serabiyus ile Sazenuş’un farkı da öyle, topu topu iki nokta.

*********
10 Eylül ilave:

Bizans Ortaçağının en ünlü azizler derlemesi olan Symeon Metaphrastes'in “Azizlerin Hayatı”nda (11. yy başı) Uyurların adı biraz farklı zikredilmiş: Maksimiliyanos, Iamblichos, Martinos, Yoannes, Dionysos, Eksakostodianós ve Antoninos.[6]  Benim yukarıda aktardığım liste, Tours’lu Gregorius’un Süryani kaynaklarına atfen aktardığı liste imiş.

Iamblichos ilgimi çekti. Besbelli bizdeki Yemliha’nın orijinali olacak. Neo-platonik felsefenin kurucularından biri sayılan bir tane meşhur Chalkis’li Iamblichos vardır, sene MS 240 küsur ila 320 küsur. Yunanca yazmasına rağmen meğer Süryani imiş, Halep yakınındaki Khalkis = Kınnesrin kentinde doğmuş. Adı da tabii ki Süryanice MLK kökünden yamlika veya yamlixa ܝܡܠܟܐ  “hükmeder, egemen” anlamında. Uyuyan Yemliha tabii ayrı kişi, ama belli ki geç antik devirde Süryanilerde kullanılan bir isimmiş.





[1] Her iki kentte, İslamöncesi dönemden beri “yedi uyurlar” adıyla hürmet gören mağaralar vardır. Yunanca Ephesos adı akkuzatif biçiminden Türkçeleştiğinde, doğal ses evrimiyle Efson, Efşon veya Afşun halini alır. Kasabaya adını verdiği rivayet edilen “Selçuklu komutanı Afşin”in gerçek bir kişi mi, yoksa toponimik bir lakap mı olduğu araştırılmaya değer konudur.

[2] İnternette Süryanice orijinali var (Land, Anecdota Syriaca, Leiden 1862, III.87-99), ama okumaya teşebbüs etmedim. Bilgi için Ortiz, Patrologia Syriaca, Roma 1958, s. 189. Urfa’nın Suruc ilçesinin Süryanice adı olan Serug Miladi birinci yüzyıldan beri kaydedilmiştir.

[4] Horovitz, Koranische Untersuchungen (1926) s. 95.

[5] Torrey, The Jewish Foundations of Islam (1933), http://www.truthnet.org/islam/Jewish/.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder