4 Eylül 2013 Çarşamba

Hayal





 


İstanbul'da hava kapalı, ara ara yağmur çiseliyor ve ben böyle bir havada tatil fotolarını ekliyorum buraya, bir insan kendisine bu kadar işkence eder mi yahu :) Neyse hayıflanmayı bir kenara bırakıp kendimi o güzel koylarda hayal ediyim ben... İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış öyle di mi ;)




Sabah en erken uçak ile indik Dalaman havalimanına... Kahvaltı olarak annemle babam bizi çok keyifli bir yere götürdü. Akyaka'da Nadir Usta'nın Yeri'nde ördekleri besleyerek karnımızı doyurduk ve yola devam ettik.




Marmaris'i geçtik. Ve annemlerin yazlığının bulunduğu Bencik Koyu'na geldik. Müthiş bir yer burası, tabii müthişin anlamı herkese göre değişir. Benim gibi kafa dinlemeyi seven, sakinlikten yana olanlar için burası paha biçilmez ama eğlence ve aksiyonu seven, beach clublardan şaşmayanlar için de pek sıkıcı bir yer...




Baksanıza Nil de benimle aynı fikirde :) Mis gibi orman havası çok iyi geldi bizimkine, anneanneler babaanneler ve dedeler de yanında olunca pek şımardı sormayın gitsin :) 






Nil'in havuz keyfi sadece ayaklarıyla sınırlı kaldı, doktorumuz sadece deniz için izin verdi, havuzu sağlık açısından önermedi.




Bu yüzden her sabah uyanır uyanmaz denizin yolunu tuttuk biz de :) Biz derken baba kız demeliyim aslında, anne fosur fosur uyumayı tercih etti :P




Nil'in plaj terliği Mothercare'den :)




Benim mavi ayakkabılar da K7'den...


Benim tatil kombinlerim yine tek bir ayakkabı etrafında dönen kıyafetlerden yana oldu ;)




Ahhh şu zamane bebekleri! Oyuncak out - ipad & iphone in! Ne yapsak vazgeçiremiyoruz! Kaşla göz arasında yüklediğim uygulamaları siliyor, bir uygulama açıyor beğenmiyorsa parmak hemen alt tuşa gidip kapatıyor, şu aralar Talking Tom favorisi :)




Bir akşam Marmaris'e indik, yat limanında yürüyüş yaptık ve annemle babamın yıllardır vazgeçilmez mekanı Liman Restaurant'ta yemek yedik.




Marmaris'in bir yanı yıllardır hiç değişmedi bana göre; halıcılar, hediyelikçiler, restoranlar, barlar sokağı ve turistleri ile hep aynı... Ama yapılaşma yıllar içinde çok arttı tabii...




Bluzümü hatırladınız mı? Fulardan yapmıştım bunu ;)




Marina'da yürüyüş yaparken Mona Titti Art'a da bir uğradım. Sahibi Bahar Hanım çok tatlı biri, Mona Titti'de cıvıl cıvıl bir mağaza. Geçtiğimiz yıllarda sizlerle de paylaşmıştım zaten... Ama mağazada müşteriler ile ilgilenen bayan bu mağazanın rengarenk yüzüne yakışmayacak derecede mutsuz bir ifadeyle çalışıyor, sanki kapansa da bir an önce evime gitsem der gibi, sadece bir çalışan mı yoksa o da oranın ortağı mı bilmiyorum ama ne olursa olsun müşterilerine karşı güler yüzlü olması gerekiyor diye düşünüyorum...






Güler yüz demişken... Aramızda kalsın bizimki de bu aralar pek cadı oldu. 1 yaşını doldurur doldurmaz sanki karakteri değişti. Her şeye itiraz ediyor, hep kendi istedikleri olsun istiyor, birkaç ay önce bayıla bayıla yediği gıdaları (peynir, yoğurt, balık vesaire) artık ağzına sürmüyor. Bir lokma yesin diye kırk takla atıyorum desem abartmam heralde. Anaaa yandım ben yandımmm!






Bir başka gün annemler bizi Palamut Bükü'ne götürdü. Harika bir denizi var Palamut Bükü'nün, hala keşfedilmemiş olması da çok enteresan doğrusu, gerçi doğallığının bozulmaması açısından bu iyi bir şey tabii :) Deniz kenarında çeşitli yerler var, biz tesadüfen birini seçip oturduk, hem denize girdik hem de yemek yedik.




Şeeeyyy size iki şey itiraf edeceğim... Birincisi; şu 5 günde 1 kilo aldım, sebebi de işte bu ev yapımı patates kızartmaları! Çoğu yer artık dondurulmuş patates verdiği için böyle doğalını bulmuşken kendimi tutamadım ve yedim, malum bizim evde kızartma olmuyor... İkinci itirafıma gelecek olursak... Ay esas bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum :) Bebeklere sağlıklı gıdalar verilmesinden yanayım hala ve bunu elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum, sebze ve balığını buharda pişiriyorum, yoğurdunu keçi sütünden yapıyorum, çavdar ekmeği yediriyorum, esmer pirinç kullanıyorum, her ne kadar organik olduklarını iddia etseler de kavanoz mamalardan uzak duruyorum vesaire... Ama bebekler büyüdükçe tüm bunları uygulamak o kadar da kolay olmuyor maalesef! Hava alanında uçağı beklerken yanımızdaki bir anne oğlunun yediği çubuk krakerden Nil'e de verdi. Bizimki bayıldı tabii ve o gün bugündür çubuk kraker bizim kurtarıcımız oldu :P Şimdi dışarıda zorda kaldıkça Nil'i susturmak için tuzlarını ayıklayıp veriyorum :P Bu mevzuyu Klozet'ime bile yazmıştım, bebeğine çubuk kraker yediren annelere veryansın etmiştim valla o annelerden şimdi huzurlarınızda özür diliyorum hee hee :)






Bu arada artık kimse bu kız sana hiç benzemiyor diyemez, saçlarımıza bakmaları yeterli bence :) 






5 günlük bu keyifli tatil için anneannemize, dedemize ve son iki gününde bize eşlik eden babaannemize, dedemize teşekkür ederiz :)








İşte bizden tüm havadisler böyle, şimdilik hoşçakalın!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder