23 Mart 2015 Pazartesi

Milli Takım=Milli Dava ?



Milli takımda “FUTBOL OYNAMAK” adı altında gerçekleştirilen eyleme çeşitli kutsallıklar atfederek oyundan öte bir milli duygu kazandırma eylemini hiçbir zaman anlamadım. Milli takıma gelmemeyi savaştan kaçan asker ihaneti içerisinde adlandırmayı da ancak bu takıma hizmet edenlerin herhangi bir maddi karşılığı olmadan bunu gerçekleştirdiğinde bir anlamı olacağı kanısındayım. Milyon eurolar verilerek göreve gelen teknik sorumlunun bunu talep ederken pazarlığı nasıl yaptığını da merak etmiyor değilim. Görev veren yetkilininin “Hocam bu milli dava, kaçamazsın, yönet şu takımı yoksa milli duygularından endişe ederiz” diye bir yaklaşım sergilendiği oldu mu? Olması mümkün mü? Para karşılığı yapılan bir iş değil midir milli takım teknik direktörlüğü? Teknik adamların pek çoğu (Daha dün Hamza Hoca) kulüp takımlarını kariyerleri için tercih etmedi mi?


Koşullar ve şartlar uyuşmazsa yine de milli takımda görevi kabul eder mi Fatih Terim? Olmaz ama oldu ya.. Ünal Aysal TFF başkanı oldu. “Görevden kaçmam” der mi..  Hatta diyelim ki TFF başkanı Ünal Aysal çok başarılı bir şekilde giden Terim’i milli takım teknik direktörlüğünden kovdu. HAKSIZ BİR ŞEKİLDE CEZALANDIRILDI. 3 ay sonra çağırdığında gider mi? Bu milli dava, kaçış yok der mi? İki üç bin euro maaşa bunu kabul eder mi? Kulüp takımında daha iyi bir kariyer yapacağına inanan teknik adamın milli takımı reddetmesi görevden kaçmak, vatana ihanet midir? Hangi yıldız teknik direktör Premier Lig'den bir takım ya da Real Madrid'i çalıştırmak yerine milli takımın başına geçmeyi kabul ediyor?

 Kabaca ilişkiler ağı içerisinde öyle bir konumda olursunuz ki milli takıma en azından bir süre için veda dahi edebilirsiniz. Her şeye rağmen olması mümkün değildir. Bu benim için de böyledir. Bir futbol maçı galibiyetinin topluma faydasından çok zararının dahi dokunulduğunun sıklıkla teorize edildiği yerde bu vatana ihanet ya da hizmet geyiklerini de "milyon euroların döndüğü TFF sektöründe" bırakalım artık.

E durum buysa, milli dava olayı  nedir? “BURASI MİLLİ TAKIM” sloganıyla vatana hizmete denk düşürülme sevdası gerçekçi bir söylem değil. Ben Türkiye adına gol atan fubtolcu olsam kesinlikle bununla gurur duyar, keyif alırdım pek çokları gibi. Lakin hepsi de budur.

Bu futbol. Bir oyun. Güzel bir oyun. Türkiye Milli Takımı ise farklı bir keyif. Yaptığın ya da yap(a)madığın eylem sonucu bir ülkenin büyük bir kesiminin duygu dünyasında olumlu ve olumsuz hisler uyandırma imkanı tanıyor sana. Hepsi bu. 

En aptalca olanı ise kişinin kendisinden bihaber yaptığı eleştirilerdir..

Türkiye’de çalıştığım bir kurumda üst pozisyona geçmek ve ayda taş çatlasa 500 lira daha fazla kazanmak için 12 yıllık dostum dediği insanın  arkasından iş çeviren fanatik 3 senede yaklaşık 2 milyon euro daha fazla kazanacağı için tuttuğu takımın oyuncusunun takım değiştirmesini deli gibi eleştiriyordu. 3 kuruşa adam satacak olan insan belki bana denk gelmiştir ama bu miktar yükseldikçe içerisine giren kalabalığın rakamının sıfırları da altıyı geçer bu ülkede. Enteresan tarafı miktar büyüdükçe toplum ieçrisinde de bu sadakatsiz hıyanetlerin doğru olarak kabul görüşüdür. En çok da bunların arasından "sadakat", "paraya rağmen forma aşkı" gibi söylemlerin dillendirilmesini ben kişinin en çok kendinde olmayanı başkasına tavsiye eder analizinin içeriğine bağlıyorum doğrusu.

Ömer Toprak gelmek istememiş. Hakan Çalhanoğlu gelmiş.

Fatih Terim bir hata yaptı. Gökhan Töre olayını küçümseyerek geçiştirmek istemesi başta Gökhan Töre ve Ömer Toprak olmak üzere bu üç insanın çok daha fazla acı çekmesine sebebiyet verdi. Eğer doğru bir yönetim sergilenmiş olsaydı bugün derbide insanlar “Gökhan silah çeksene” diye bağırıyor olmazdı. Bu olay diğer pek çok gizli saklı kalan skandallar gibi açığa çıkmış olmazdı. Gökhan Töre’yi sahiplenmesini ben daha çok tribünde kredisi biten futbolcuyu sahaya sürerek korumaya çalışan teknik direktör tavrına benzetiyorum. Korumak isterken helak ediyorlar. Dün Selçuk İnan’ın bugün Emenike’nin olması gereken zamanda yedek kulübesine çekilmeyişi sahada yaşanılan tepkileri bu futbolculara yaşattılar. Oysa zamanında yapılan DOĞRU müdahale en başta bu oyuncuları korurdu.  Bu yaşanılanların ilk ortaya çıktığı zaman Gökhan, Hakan ve Ömer ile bir buluşma gerçekleştirip uzlaşı arayışına “kibir” ve “milli takım burası” saçmalığı nedeniyle uzak duran Terim’in eseridir bugün üç insanın da yaşadıkları acılar..  Gökhan Töre dahi "koruma adı atında" yanlış yönetim sonucu Terim’in kibrinin cezasını çekenler arasında yer almıştır.

Evet.. İkincisinde olması gerektiği gibi oyuncuların yanına giderek Hakan’ı kazandı ama hiçbir suçu olmadığı halde önce basın önünde hedef gösterip nefret kusup ardından da  milli takıma “haksız bir şekilde” iki oyuncuyu almayarak yaptığı hata sonucu da Ömer’i kaybetti.

Artık mesele Gökhan ile Ömer’in aynı takımda oynaması değil. Fatih Terim’in yaptığı haksızlığın hesabını sorma meselesidir. Ömer diyor ki: Odasına silahlı adam ile dalıp arkadaşının dövülmesine şahit olmak zorunda bırakılmama rağmen neden ben cezalandırıldım? Bunu soruyor, cevabını istiyor. Gökhan Töre’yi yetkililer değil bizzat onların  krizi yönetememe sonucu toplum ve medya cezalandırdı. Hakan tüm bu süreçte sadece şansız bir zamanda olmaması gereken bir mekanda olduğu için olaylara dışarıdan bakıp geçiştirebiliyor, aynı şey Ömer için geçerli değil.

Girilen oda Ömer’in. Dövülen ve silahla tehdit edilen, esir alınan insan Ömer’in misafiri. Hocasına lig maçında psikolojisi bozulduğu için oynamayacağını söyleyip psikolojik hasar almış insan Ömer.  Milli takım öncesi olayı basına duyuran ise Hakan’ın babası. İşin en saçma tarafı da cezalandırılan “suçsuz” Ömer Toprak’ın olmasıdır.

Ömer bunun hesabını soruyor.

Ömer’i milli takımda görmek isterdim. Fatih Terim’in gizli özrünü kabul etmesini beklerdim. Yaşanılanlardan Gökhan Töre’nin de çok çektiğini, cezasını tamamladığına inanmasını isterdim. Lakin her şeyin dışında o “bir maçlık” cezanın içeriğini sorup bu haksızlığa başkaldırmak istiyorsa da desteklerim. Gökhan Töre'nin daha da agresif tutum takınıp silahın bu sefer patayacağı korkusuna yenik düşüyorsa, yine anlamak zorundayım. Üstelik bunu yaparken milli takıma futbolcu olarak yapacağı katkının ne olduğuna bakmadan insani açıdan desteklerim.

Gökhan Töre hata yaptı, cezalandırıldı. Cezasını çekmeye de devam ediyor. Hakan Çalhanoğlu ölüm korkusunu tattı, annesinin gözyaşlarını gördü ve üzerine bir maçlık ceza verilerek milli takımla ilişiği kesildi. Şimdi buzlar eridi. Ömer Toprak her açıdan mağdur oldu, suçsuz yere ceza çekti. Peki tüm bu süreci yönetirken pek çok hata yapan Terim’in cezası nedir? Ömer Toprak’ın milli takımda yaşatacağı eksiklik.

Çok az.

Bir başka enteresan olan kısım ise gelmeyeceğini belli eden Ömer Toprak’ın milli takıma çağrılmasıdır. Yine tüm bu süreç basına bilgilendirme yapılmadan ilerlediği için olayların içeriğine yüzde yüz vakıf değiliz. Lakin TFF eğer Ömer’i şikayet ederse oyuncu kendi kulubünde 3 maç oynamayacak.  Benim sorum şudur: Gelmeyeceğini söyleyen oyuncuya teklif neden yapılır? Hani milli takım rica ile olmuyordu? Ceza vermek için mi yoksa görüşmede Ömer fikrini tam olarak size iletmediği için “şansımızı bir deneyelim mi” oldu?

Bir daha üzerinden son kez geçeyim:

Ben, milli takıma hizmet etmek için geldiğim bir yerin otelinde silahlı bir arkadaş ile odamı basan ve yanımdaki arkadaşımı döven insan ile aynı ortamda bulunmak istemeyebilirim. Üstelik bu durumda üzerine bir de ceza yersem iş artık Gökhan ile aynı takımda oynamak değil böylesine adaletsiz bir tavrı “onamam” anlamına gelen davete de icabet etmem. TFF en azından suçunu bilip çağrı yapmayı kesip önündeki maçlarda “düzgün” yönetim sergileme derdinde olmalıdır.

Sevgili Fatih Terim, bir doğru üç yanlışı götürmeyebiliyor bazen.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder