Bezm ne demek diye sormuş bir okurum. Hani var ya, Bezmialem Valide Sultan, Abdülmecid’in annesi, Cağaloğlu’ndaki Valide Mektebini yaptıran şahıs. Sonra bezmidil, alaturkada bir makam. Baktık sözlüklere, ziyafet imiş. Mütercim Asım Efendi “işret ve sohbet ve ziyafet meclisi” diye açmış. Bezmidil = gönül ziyafeti, güzel. Bezmialem o halde “umumi ziyafet” mi oluyor, nedir, anlayamadım.
Farsça kelime bulunca mutlaka Ermenicesine de bakmak lazım. Ermenice bazum բազում, modern telaffuzu pazum, Orta Farsçadan alıntı imiş. Eski anlamı ziyafet imiş, oysa bugün “bolluk, çokluk” anlamında kullanılır. Pazmil, esasen ziyafet vermek veya ziyafete katılmak, bugünkü kullanımı başka yöne kaymış, “baş köşeye oturmak, paşalar gibi kurulmak.” Pazmutyun, orijinali ziyafet, modern anlamı kalabalık. Şimdi buyurun, on puanlık soru: Elazığ’ın Pazmaşen (Bazmaşen) köyü vardır meşhur, şimdi iğdiş edip Sarıçubuk adını takmışlar, oranın adı acaba “kalabalıkköy” mü demek “ziyafetyeri” mi? En iyisi “Şenlikköy” diye çevirmek bence. Türkçe şenlik hem kalabalığı hem ziyafeti karşılıyor aşağı yukarı.
Bu yetmez deyip eski Hintçeye, yani Sanskritçeye devam ediyoruz. Farsça ile Hintçe akraba diller; Farsça b Sanskritçede bh olur; sondaki z de Sanskritçe eşdeğerde jandarmanın j’si veya cumburlopun c’si olur, bunlar malum. O halde Sir Monier-Williams’a soralım bhacana भजन neymiş? Bir, krallara layık demekmiş; iki, the act of sharing, paylaşım yani. Uzun a ile bhâcana भाजन da “sharing or participating in; partaker of, a recipient or receptacle.” İz üzerindeyiz, evet. [Monier-Williams bhajana demiş tabii, cumburlopun c’sini kastederek. Ben Türkçeleştirdim.]
Sözcüğün Hintavrupaca aslı *bhag-mn olmalı besbelli, *bhag- fiilinden basit fiil adı. Türevlere baktığımızda “paylaştırmak, cömert ve verici olmak, nimet ve ihsan eylemek, eli bol olmak, kısır ve cimri olmamak, ağalık etmek” anlamları gayet güzel oturuyor. Eski Hintavrupa kültürünün en belirgin törelerinden biridir: bey ziyafet verir, bin deve, onbin davar kestirir, komşu diyarın beylerini ağırlar, artanla karabudun doyurulur, kastedilen şey tastamam o. Eski Türklerdeki adı toy; Dede Korkut masallarında da geçer.
Oldu olacak on dakika ayırıp Yunancasını da görelim. Hintavrupaca önses Yunancada kural olarak sertleştiğine (yani ötümsüzleştiğine) göre Yunanca phag- beklememiz lazım. Nitekim Yunanca phageîn = yemek, eski örneklerde daha ziyade tıkınmak, oburcasına yemek. Baştaki ses en eski Yunancada aynen Türkçede yazıldığı gibi, ‘pıhtı’ vezninde söyleniyor. Klasik devir Atina ağzında Almanca pfund’daki /pf/ gibi söylenmiş; Roma imparatorluğu devrinde Latince f’ye eşitlenmiş. Bize Batıdan gelen tüm örneklerde /f/ ile söylenir. Antropofaji (anthropophagie) insan eti yeme, otofaji (autophagie) kendi kendini yeme, entomofaji (entomophagie) böcek yeme, koprofaji (coprophagie) bok yeme, bakteriyofaj (bactériophage) bekteri yiyen vs. Hatta bir de İngilizceden yarım yamalak Türkçeleştirilen özofagus var, oesophagus yani, yemek borusu.
Bak nereden nereye. Bezmialem = kosmophagma: vay canına.
[Şimdi baktım, Kürtçesi de varmış. Bezm = eğlence, ziyafet, parti.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder