Nejla Onsoy isimli abla yazmış, Atatürk’ü beğenmediğime göre, doğal olarak, bu ülkeyi terk etmem gerektiğini savunmuş:
“Şimdi siz tutmuşsunuz Mustafa Kemalle ilgili bazı paylaşımlarda bulunmuşsunuz, bilmem annesinin adı Ali Rıza gibi akıl dışı madem ona saygı duymuyorsunuz ki sevmiyorsunuz demiyorum böyle bir zorunluluğunuz yok bu ülkede işiniz ne kuzum ? Neden eğitim aldıığınız coğrafyada kalmadınız da benim güzel yurdumdasınız ? Fikirlere saygım var ama Mustafa Kemal'e yada benim güzel yurduma yapılan saygısızlığa tahammülüm yok ! [...] sizin diyebileceğim en güzel laf NATO KAFA NATO MERMER!”“Annesinin adı Ali Rıza” meselesine aklım ermedi gerçi, ama totaliter düşüncenin bu denli net ifadesine ender rastlanır, o yüzden Nejla Hanımın mektubunu değerli buldum. Ezcümle diyor ki, MADEM malum siyasi lidere saygı duymuyorsun DEMEK Kİ bu ülkede yaşama hakkın yok. YANİ vatandaşlık haklarını (İngilizcesi civil rights) iptal ettim. Oysa vatandaşlık hakkı (doğduğu veya benimsediği ülkede eşit ve tam bir birey olarak yaşama hakkı), Fransız ve Amerikan insan ve vatandaş hakları beyannamelerinde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları şeysinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde vesairede temel insan hakları arasında sayılır. Yani şuna veya buna inanma şartına bağlanmamıştır, siyasi otoritenin hoşuna giderse vereceği gitmezse vermeyeceği bir hak değildir. İnsanın doğmakla kazandığı bir haktır. Yahut başka bir dilde ifade etmek isterseniz, padişahtan veya firavundan değil, Allahtan kaynaklanan bir haktır.
Nejla Hanım (ve onunla aynı fikri paylaşan milyonlar) belli ki farklı bir görüşteler. Daha doğrusu, ta 1920’lerde rahmetli İtalya başbakanı Benito Mussolini’nin veciz bir şekilde ifade ettiği diğer anlayışı savunuyorlar. Diyorlar ki, tabii hak diye bir şey yoktur, ancak siyasi lidere veya rejimin siyasi simgelerine itaat ettiğin sürece vatandaşlık haklarına kavuşursun, yoksa avucunu yala. Doksan yıldan beri Türk eğitim sistemi bu tezi kafalarına kazımış.
Tabii Nejla Hanım belli ki az da olsa aile terbiyesi almış biri olduğundan, temel hakların iptali meselesini “git Amerika’da yaşa” seviyesinde ele alıyor. Kendisi gibi düşünenlerin büyük çoğunluğunun zihni, insan haklarının bütünselliği konusunda daha nettir. Temel hakları iptal etmenin, a) yaşama hakkının, ve b) bedensel dokunulmazlık hakkının da iptalini içerdiğini daha kolay kavrıyorlar. Resmi ideolojiye itaat etmememin cezasını, vücudumun – sahip olduğum veya olmadığım – çeşitli organlarıyla irtibatlandırıyorlar.
Geçen ay çıktığım Mehmet Ali Birand programından sonra bu arkadaşlardan yüz civarında mail aldım. Saklamayı akıl edemeyip çoğunu sildiğim için şimdi üzgünüm. En son 30 Aralık ve sonrasında gelenlerden bir demet kalmış. Şöyle:
Mehmet Ümit Yiğit: NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE ! BU VATANIN EKMEĞİNİ YİYİP İHANET EDENLER EKMEĞİ YEDİKLERİ YERDEN KURŞUNU DA YİYECEKLER !
Sezer Doğanyurt: ermeni pisliği yakinda senide bir "Ogün Samast" vurur... Yaşasın Türk milleti kahrolsun ermeni !!!
Sunay Abbasov [şiir tarzında]: irevanda dogdu/orospu cocugu oldu/gotune koyum senin/sevan nisanyan
Zeynep Usta: Onun bunun çocuğu! Türkler gerçekten soykırım yapsaydı şimdi bi tane bile ermeni olmazdı piçç...!
Ayhan Orak: senin ammmmcigina sokiim ermeni iti sülalenizi sikmisler sizin yetmemisİşin acıklısı Anıtlar Kurulu üyesinin de bakış açısı üç aşağı beş yukarı bu, İl Özel İdaresinin de bu, genel müdürünün de bu, generalinin de bu, hatta bakanının da bu. Kimi daha yuvarlak laflarla ifade ediyor, kimi daha sivri. Ama temeldeki ideoloji aynı. Türk Nazizmi.
Namı diğer Kemalizm: bu ülkede medeniyetin önündeki en büyük engel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder