20 Ocak 2012 Cuma

Bir Milliyet Blog arkadaşımın nazik jesti!

Milliyet Blog çok kuvvetli bir sosyal ağ, özellikle blog yazmak isteyenlere basit altyapısı ile çok güzel bir hizmet sunuyor. Milliyet Blog üzerindeki yazılarımı okuyan sevgili blogger arkadaşım Ata en son blogunda beni konuk ederek onurlandırdı. Hepinizle sevinerek paylaşıyorum.

Ata'nın son derece akıcı bir üslupla yazdığı blogları okuyanlar bilir, bağımlılık yapan bir tarzı var. İlk kitabı ile ilgili Ata'nın kendi yorumu çok ilgi uyandırıcı: "Ana karakter Murat'la öyle bütünleştim ki ciddi bir kimlik bölünmesi yaşadım. Romandaki hikayeye göre orada da bir yaşantım vardı. Evim, işim, sevgilim, arkadaşlarım, alışveriş ettiğim, gezdiğim yerler ve sonra İstanbul'a dönünce gerçek yaşamımda allak bullak oluyordum. Ata mıydım, Murat mı? Bu durum tabii ki bloglarıma da yansıyordu. "

Sevgili Ata'nın kitapları kendi hayatından parçalar, arkadaşlar, izler taşıyor. Ata kitapları "Ben Olmanın Issızlığında"yı 208 sf 3 yılda, "Ben Olmanın Varlığında"yı 480sf 11 ayda, "Ben Olmanın Sonsuzluğunda"yı 700sf 2 yılda ve "Aşkın C Şıkkı"nı 278sf sadece 2 ayda yazmış.

Hakkımda Ata'nın elinden çıkan misafir blog:

**********
Sanırım geçen sene kasım ayıydı onu ilk fark ettiğimde! MB'da ancak habercimdeki arkadaşlarımı okuyup yorumlayabiliyorum ki yeni arkadaşları okuyabilmem oldukça zor ama ah o başlık yok mu! İşte oradan yakalandım!

"Sonunda ben de cam damacana aldım !"
Suyu sucudan alıyoruz ya, cam damacana da neyin nesi diyerek yol aldım sayfasında.
"Evcil hayvan sahibi olmanın 10 faydası !"
Zaten kendimi bildim bileli hayvanları severim ama köpekleri bir başka severim. Kitaplarımda, öykülerimde de en iyi arkadaşlarım başta köpekler olmak üzere tüm hayvanlardır; neymiş bakalım o faydalar diyerek bloğu tıkladım! Tıklayış o tıklayış, kurtul kurtulabilirsen:) Okuduğum birkaç blogdan sonra, bu kızcağız başka bir dünyada yaşıyor herhalde diye düşünmeye başladım. Ülke gündemi her daim dinamit gibiyken, bloglarıyla üzerimize rengârenk karanfiller atıyordu!
Bir kuple huzur buldum sonra iki oldu, üç oldu...
Gerçek köy yumurtasını nereden aldığını anlattığı bloğunu okuyunca şaşkına döndüm! Çünkü bizim Göztepe'de oturuyordu! Tesadüfün de böylesiydi.
Evde diş macunu yapımını ve misvakla diş temizliğini, grip aşısının zararlarını, hayvanlarla konuşma sanatını, artık bir hayvan ambulansımızın olduğunu, Kedi Boyama Sanatı'nı ve Kelebek Alfabesi'ni onun sayfalarından öğrendim.
Hayvan barınaklarını anlatan bloglarında hüzünlendim.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof Dr Ahmet Aydın'la da onun sayesinde tanıştım ve "Buyrun, burdan çiğneyin." adlı bloğum Beslenme Bülteni'nde de yayınlandı.
Bloglarının her birinden onlarca faydalı bilgi taşıyordu. Sanki mini Wikipedia'ydı:) Zaten sayfasına girince de göreceksiniz ki 108 bloğuyla ortalama 2279 gibi yüksek bir okunma sayısına erişmişti. Hangimiz profil bilgilerimizde sevdiğimiz kitap olarak Diş Çürüklerinin Tedavisi adında bir kitabı yazarız? Yok yok, kesinlikle modern çağın yapay faydalarıyla dalgasını geçiyordu! Koca metropolün göbeğinde değil de sanki Heidi'nin köyü Evolène'da yaşıyordu!
Bugün 3 yaşında olan Melisa doğmadan önce Tekir kedileri Boncuk ile Maviş'i başka bir aileye vermek zorunda kalan, ilk köpeği kurt Efe'nin ölümünden sonra edindiği -bugün 10 yaşına yaklaşan- ikinci kurt köpeğine de Efe Jr ismini veren ama cüssesi nedeniyle anne-babasının bahçeli evinde bırakan ve yeniden hayvan sahibi olabilmek için de çocuklarının sorumluluk alabilecekleri, hayvanları incitmeyecekleri yaşları dört gözle bekleyen bir hayvan sevdalısı o. Bu arada, Melisa da artık kocaman bir abla! Minik Açelya ise henüz 1.5 yaşında.
O, ailesini doğal yollarla besleyen, çocuklarını ilaçsız yetiştiren; doğal hayatla ilgili durmaksızın araştırma yapıp edindiği bilgileri de insanlarla paylaşan bir insansever, hayvansever ve doğasever. Ve de kendi tanımıyla, Tam Zamanlı Anne !
Uzun bir aradan sonra, bugün arkadaşım Başak Pirtini'yi misafir ediyorum. Eminim ki hayvanseverler ve özellikle hanımlar, genç anneler onun sayfalarından çok yararlanacaklardır.
*****
Bir seneyi aşkın süredir İpek Hanım Çiftliği'nin harika sebze ve kahvaltılıklarına abone oldum. Çiftliğin sahibi Pınar Hanım İstanbul’dan Aydın Nazilli’ye çocukları ile birlikte göçmüş ve Nazilli’de kızı İpek’in ismini verdiği bir çiftlik kurmuş. Önceleri bir hobi olarak başlayan Yörük Tarımı'nı, bunu uygulayan tüm köy halkını da kalkındıracak bir işe dönüştürmeyi başarmış. Şu an bu işi yapan Ocaklı Köyü ve çevresi Ekolojik Köy ilan edilmiş durumda. Ayrıca, misafirler çiftlikteki yayla evlerinde konaklayıp, tarlalardaki ürün hasatına katılabiliyor.

Pınar Hanım her hafta -oluşturduğu e-posta grubuna- bir aileye bir hafta 10 gün yetecek kadar bir mutfak listesi gönderiyor. Ben kendi istediğimi almak istiyorum diyorsanız da çaresi hazır. Sebze meyveden bakliyata, pekmezden süt ürünlerine, zeytinden sabuna kadar 250’den fazla ürünün listesini de e-posta ekinde gönderiyor. Ürünleri almasanız da yanlarındaki neşeli açıklamaları okumak bile insanın iştahını kabartıyor. Öte yandan, ödemeyi sevkiyat öncesinde-sonrasında ne zaman isterseniz yapabilirsiniz. Eğer beğenmediğiniz ürün olursa, o ürünü ödemeyin diyecek kadar da nazik.

Sebzeler o kadar taze geliyor ki bir önceki gün koparılıp kargolanıyor. Yemeklerimin bir kat daha lezzetlendiğini ve gelen organik, ilaçsız, hormonsuz ürünleri bebeklerime gönül rahatlığı ile yedirdiğimi söyleyebilirim. Büyük kızımın özellikle zeytin, peynir ve ekmeklere bayıldığını da söylemeden geçemeyeceğim. Pınar Hanım sayesinde eşim de market alışverişlerini yapma ve eve taşıma derdinden kurtulduğu için çok mutlu:)

Detaylı bilgi için http://www.ipekhanim.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Tüm blogseverlere sevgilerimle.

(Başak Pirtini)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder