Yolculuk önce Karlsruhe'ye, bir gece kalıp burada, sonrasında ise Heidelberg var rotada...
Planladığımız gibi öğleye doğru varıyoruz Karlsruhe ye. Otele giderken hemen yakınlarındaki Zoo tabelesi dikkatimizi çekiyor. Bir gidip görelim deyip eşyaları otele bıraktıktan sonra yürüyerek yol alıyoruz mekana, o kadar yakın otele. Ve tüm günü nerede geçireceğimiz belli oluyor böylece... Güzel olan bu tür parkların Almanya'da geç saatlere kadar açık oluyor oluşu. Oysa ki Europapark saat 18.00 da kapılarını kapatıyordu. İşin ticari boyutu farklı tabi...
Karlsruhe'deki park sadece Hayvanat Bahçesi olmayıp aynı zamanda bir botanik bahçesi, mekan bizi büyülüyor. Barındırdığı çocuk parkları o kadar güzel ki Can burada kendini kaybediyor...
Ben de kendimi botanik parkında kaybediyorum. Japon bahçesi ile karşılaşınca bir denge pozu yapıyorum yogadan:)
Burası o kadar büyük ki botanik parkının ortasında yapay da olsa bir akarsu geçiyor, parkı yürüyerek gezmek istemezseniz kayıkla da bu turu kısmen yapabilirsiniz.
Hayvanat bahçesinin güzelliği hayvanların çok yakınlarına kadar yaklaşabiliyor olmanız. İşin heyecanı başka bir boyut kazanıyor çünkü böylece. Teller yok, camlar var. böylece çok güzel fotoğraf kareleri yakalanabiliyor.
Bu ayının fotoğrafta küçük durduğuna bakmayın:) Ayağa kalktığında 2 metreyi çok rahat geçiyor. Pençesi insan kafası kadar... Kutup ayıları daha bir cüsseli oluyor sanırım.
Bu tavuskuşunu çok sevdik. Güzelliğin sergilemekte fazlasıyla çömertti. Yakışıklılığını demeliydim sanırım. O bir erkek çünkü...
Can herkes ile tatil boyunca konuştu durdu:) Ne onların kendisini anlamadığından şikayet etti, ne de onları anlayamadığından:) Her yerde hemen arkadaşlar edindi kendine...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder