İngiltere kralı II James 1685’te tahta geçti. Katolik olduğu ve ağabeyinin mutlakiyetçi politikalarını sürdürdüğü için ilk günden itibaren dirençle karşılaştı.
1686’da Monmouth isyanının bastırılmasından sonra ülkeye aldatıcı bir sessizlik hakim oldu. James 54 yaşındaydı ve oğlu yoktu. İlk eşinden olan kızları Protestandı. “Bu da geçer yahu” dediler, beklediler.
10 Haziran 1688’de Kraliçe Mary bir erkek evlat doğurdu. Bardağı taşıran damla bu oldu. İki hafta sonra ülkenin önde gelen soylularından yedisi bir mektup yazarak kralın damadı olan William’ı tahta geçmeye davet ettiler. James esip üfürdü. “Dış mihraklar” ve “yabancı komplolar”dan söz etti. Kraliyet ordusunun ayaklanmacıları böcek gibi ezeceğinden dem vurdu. Birkaç ay sonra kaçmak zorunda kaldı. Kaçarken yakalandı. Ama William gerginliği sürdürmek istemediği için, tutuklu olduğu yerden yine kaçmasına göz yumdular.
1688 devrimi – Glorious Revolution – İngiltere’de parlamenter demokrasinin Miladı kabul edilir. O tarihten bu yana İngiltere kralları bilfiil iktidarı kullanmaya teşebbüs etmemiş, simgesel birer hakem olmakla yetinmişlerdir.
*
Prensin doğumunun bizdeki eşdeğeri sanırım Başkanlık mevzuunun açılmasıydı. 12 seneye kadar kimsenin çok büyük itirazı yoktu. Ama bir on sene daha uzaması ihtimali insanları yıldırdı. “Yeter gayri” diyenlerin sayısı aniden arttı.
Bakalım bizde o mektubu kimler yazacak, ne zaman yazacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder