12 Haziran 2013 Çarşamba

Kimse ecdâdımız çapulcu değildi demesiin.

Çapmak Eski Türkçe. Divanı Lugati Türk (sene 1069), Uygurcada “vurmak” anlamına gelir demiş. Çapılmak “boynu vurulmak”, çapıtmak “vurdurmak”, çaptırmak “boynunu vurdurmak”. Kaşgar lehçesinde ise sadece “sıva vurmak” anlamında kullanılırmış. Ayrıca “suda yüzmek” ve “kamçı vurmak” anlamları da var. Tümünde ortak fikir sanırım “şlap” diye bir ses çıkararak vurmak.

Buna benzeyen fiiller Eski Türkçede dört tanedir, çalmak, çakmak, çapmak, çatmak. Yaklaşık benzer anlam sahaları var. Dördü de kısmen (tamamen değil) onomatope özellikleri gösterirler. Ses yansımalı sözcük yani, çatır çatır, şaklatmak, şaplak, şappadanakfilan benzeri.

Türkiye Türkçesinde en erken devirden itibaren çapmanın yanısıra çarpmakbiçimi görülmüş, zamanla öbürünü marjinalleştirip egemen olmuş. Aradaki r’nin nereden çıktığını bilmiyorum. Münferit olay değil, Eski Türkiye Türkçesi sepmek > serpmek, ETTü kıpmak> kırpmak, ETTü çıpmak > çırpmak gibi paralelleri var. R sonradan mı türedi? Yoksa r asli idi de bazı lehçelerde düştü mü? Meçhul.

*
Batı Türk dillerinde ilave anlam belirmiş ve ön plana çıkmış. Erken Türkiye Türkçesinde çapmak çoğu yerde “at koşturmak, dörtnala gitmek, tezitmek”, dolayısıyla “akın etmek, yağmalamak”. Dede Korkut’ta bu anlamda 42 defa geçiyor. Erken Kıpçakça metinlerde hakeza. Farsça tâzîden eşdeğeri olarak kullanılmış. [Farsça fiilin de “hızlı gitmek, seğirtmek, akın etmek, talan etmek, vurkaç hareketi yapmak” gibi anlamları vardır. İranlılar ta eski çağlardan beri Bedevi Araplara tâzî ya da (doğu lehçelerinde) tâcik derler, “akıncı, yürük” anlamında.]

Türevleri: çapar “postacı, ulak”, çapkun “baskın, süvari akını”, çapnı “akıncı, çapulcu”.  Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Çepni diye bir Türk boyu vardır, komşuları tarafından pek sevilmezler, isimleri muhtemelen buradan.

*
Çapağul sözcüğüne en erken 15. yüzyıl başlarında Çağatay Türkçesinde rastlıyoruz: “Türkmânlarnınğ mahallesinge çapağul saldılar.” Türkiye Türkçesinde yakın döneme dek çapkın/çapkun tercih edilmiş. Mesela Solakzade (1644): “Nice bin ceng-cûyan ile Azerbaycan üzerine çapkun etmeğe ferman buyurulmuş idi.” Çapûlveya çapaul galiba 18. yy sonlarından önce pek görülmemiş. Burhan-ı Katı’da geçiyor, 1797. Sonra Enderunlu Vasıf, 1800 civarı: “Gerdeninde beklesin benğler misâli karağûl / Çeşm-i Tâtârınla kıl sâmân-ı uşşâkı çâpûl”.

[Karağul/karakol burada “nöbetçi, gözcü”. Sâmân = hazine. Uşşâk = aşıklar. “Gerdanındaki benler nöbetçi dursun, Tatar gözlerinle aşıklarını talan et” demek istemiş. O zamanın aşkları vahşiymiş.]

+Ağul eki ne? Türkiye Türkçesinde ve Eski Ortaasya Türkçesinde böyle bir yapım eki yok. Ancak Moğolcada yaygın bir ekmiş. Moğol imparatorluğunun gölgesinde şekillenen Çağatay Türkçesinde de bir ara epeyce kullanılmış.

Türkiye Türkçesinde bu ekle yapılan üç kelime biliyoruz. İkisi Moğolcadan direkt alıntıdır. Karağul > karakol, Moğolca kara- “bakmak” fiilinden, “bekçi, nöbetçi”.[1]  Yasağul > yasavul, Moğolca yasa- fiilinden, “yasakçı, zaptiye”. Her ikisi de tipik, 13. yy’da Moğolcadan alınan tüm sözcükler gibi askerî ve idarî yapılanmayla ilgili. Buna karşılık çapağul > çapul sanki Moğolca değilmiş gibi duruyor. Moğolcada böyle bir fiil kökü bulamadım. Tatarca yahut Çağatayca gibi bir melez alanda türemiş olmalı belki de. Vasıf’ın yukarıdaki beyti de bu yöne işaret ediyor sanırım.

*
Çapulcu tam anlamıyla “akıncı” demek o halde. Arapçası غضو  (“akın etmek, dörtnala saldırmak”) kökünden gazî olabilir pekalâ. Gezi gazileri? Neden olmasın. Hem Türk, hem İslam geleneğine uygun bence.   




[1] Bugün karakol dediğimiz şey aslında karakolhane’dir, “nöbetçi evi” yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder