14 Haziran 2013 Cuma

Çoğunluk yetmez

Demokrasilerde yönetmek için birtakım kalabalıkların desteğini almak yetmez. Yüzde elli artı birin desteğini almak da yetmez. Geri kalanın – desteğini olmasa da – rızasını almak gerekir. “Sevmedik adamı ama napalım, kısmet, bu da geçer” deyip boyunlarını bükecekler. Yoksa işler sarpa sarar, kan dökülür. Yönetemezsin.

Demokrasilerde devlet yönetmenin büyük sırrı budur. Hatta galiba, her türlü devlet yönetmenin sırrı budur. Seni bilfiil destekleyenler, senin uğruna canını verecekler her zaman küçük bir azınlıktır. İşler çatışma noktasına varınca belki işe yararlar; belki de yaramazlar, belli olmaz. Ama farzet ki azınlık değil kahredici çoğunluk olsunlar; bir emrinle memleket sathını kaplayacak sayılara sahip olsunlar. Gene yetmez. Esas önemli olan ötekileri yönetmektir. Emir verdiğinde, fazla mırıldanmadan itaat etmelerini sağlamaktır. Bu sanatı biliyorsan, gitme günü geldiğinde, arkandan “iyi yöneticiydi” derler. Bilmiyorsan, istediğin kadar usta ol, sonunda araba devrilir.

Devlet yönetmek sonuçta güç meselesidir, evet. Ama asıl marifet bunu gözden saklayabilmektir. Gerekirse canına okuyabileceğin insanlara, rica ve rıza ile iş yaptırabilmektir. Bunun adına meşruiyet denir, konsensus denir. Çinliler daha şairane, “Gök Tanrının kutsaması” derler. İnce ince ipliklerden örülmüş bir yalan âlemidir. Ama o âlemin zarını yırttığın zaman geriye çıplak et ve kan kalır.


Demokrasiden çıkıp diktatörlük yoluna sapanlar, o sırrı anlayamayanlardır. “Bütün Almanya beni seviyor, bütün Münih benim emrimde, düşmanlarım halkın düşmanıdır” dediği gün, Hitler için yolun sonu görünmüştü.  Çünkü “ötekileri” insan olarak algılama yeteneğini kaybetmişti. O yeteneği yitirenleri tanrılar affetmez diye kaç kez söylemiş eski zaman bilgeleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder