Henüz Almanya'ya gitmeden "Cehenneme Övgü" kitabını okumuş, sarsılmıştım. Muazzam bir kitap yazmış dedim ve her satırını kıskandığım nadide yapıtlardan.. Birbirlerinden ilginç konuları ve aslında bilimsel gerçekleri kurgusal hikaye olarak yedirmesi çok hoştu. Hayran kalmıştık.. Bilgehan Uçak'ın "Futbol mu? Yok daha neler" adlı röportajları içeren kitabında onunla da konuşulmuş. O kitabın pek çok pasajını buraya almayı düşünüyorum ama Gündüz Hoca ile başlamalı..
“Taraftar olunan sürekli değişim içinde. Taraftarlık değişimin inkarı” Gündüz Vassaf
Sporla alakanız..
Birçok sporu yaptım. Beyzboldan koşuya, buz hokeyinden bowlinge, futbola.. Hatta Amerika’dayken lisedeyken aldığım vasat koşu derecesi, Türkiye gençlerrekoruydu!
Tabii taraftar da oldum. Ankara’da ilkokula giderken Galatasaraylı’ydım. Sebebi de şu: Bir gün maçı sahanın kenarında izliyorum. Kalede Turgay Şeren, benim kafamda şapka var. Bir anda Turgay geldi, şapkamı aldı maça öyle devam etti. İşte beni Galatasaraylılığa kısa bir süreliğine iten olay..
...
Engellilerin futbol, basketbol oynamasıyla..
Sakat insanlara futbol, basketbol oynatıyorlar. İnsanın eksiği üzerinden eşitlik kurmaya çalışıyorlar. Seyredenler maçın değil garip bir görüntünün izleyicisi. Doğal eşitsizlik üzerinden eşitlik kurma ameliyesi, egemen düzenin değerleri üzerinden kurulmuş şekilci demokrasi anlayışı. Boğaziçi’nde “bireysel ayrılıklar” dersi verirken kör bir öğrencim vardı, adı Emin. Bir gün derste “Öyle bir an gelebilir ki, Emin hariç hepimiz azınlık oluruz” demiştim. O yaz Bodrum’da bir mağarada kaybolduk. Yanımızda Emin var. Hiçbirimizin bulmadığı yolu o buldu. Normlar da, tuttuğumuz taraf gibi her zaman değişkendir. Körlere ses çıkaran topla basket oynatmak yerine yeni sporlar bulmak gerekiyor, engellilerin, engellerine rağmen yapmak zorunda kalmadıkları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder