Ara ara bunu hep bile getiriyorum, duymaktan bıkmış bile olabilirsiniz ama ben söylemekten bıkmadım, blogumun bana kattığı harika arkadaşlıklar oluyor. Bu İstanbul'da başladı şimdi Moskova'da devam ediyor... Mesela Haydins sayesinde Ayşe'yi tanıdım. Banu ve Fehiman Ayşe'yi onun blogundan tanımışlar, ben de Ayşe sayesinde onları tanıdım. Azeri Minaya'yı... Benim gibi kara kedi sevdalısı Ece'yi... Sonra Zeynep'i... Şimdi de Neslihan'ı... Burdaki arkadaşlıklarımın başlangıcı hep blogum sayesinde oldu. Bu yüzden ona çok şey borçluyum! Yurt dışında belli bir süre yaşayacak olanlara kesinlikle blog tutmalarını tavsiye ediyorum. Bu sayede hem uzaktaki sevdikleriniz sizden haberdar oluyorlar hem de hiç farkında olmadan sürpriz dostlukların temelini atmış oluyorsunuz. Paylaşımlarınız da cabası!
Neslihan'cığım Tverskaya Caddesi üzerinde yer alan Çağdaş Rusya Tarihi Müzesi'ndeki "Çikolata & Kakao" sergisinden haberdar etmişti... Geçen hafta birlikte bu eğlenceli sergiye gittik.
Birazdan yiyeceğim çikolataları düşündüğüm için bu kadar sırıtkan duruyor olabilir miyim acaba :)
Sergiye giriş 400 ruble... Bu giriş ücretine kakao ve çikolata örneklerinden oluşan bir kutu ile bir tane hediye çikolata dahil... Müze görevlisinin anlatımı eşliğinde bu örnekleri tadıyorsunuz...
Sergi kakaonun tanıtımıyla başladı ve kakao ağacından elde edilen meyve gösterildi.
Bir meyvenin içinden yaklaşık 20 ile 40 arası kakao çekirdeği çıkıyormuş. Bu çekirdeklerden biz de yedik...
Serginin mutfak kısmında çikolata ustaları o anda biberli çikolata denemesi yapıyorlardı, bizim de tatmamıza izin verdiler. Tadı oldukça güzeldi, ben zaten oldum olası bu iki zıt tadı bir arada çok severim...
Şimdi de limon kabuklarını çikolata sosuna batırıp yedik. Limonlu biberli aslında hiç farketmiyor çünkü hepsi benim bebeklerim :)
Bir hayvanın kakao ağacından meyve kopardığına tanık olan Mayalar zamanla bu meyvenin çekirdeklerini öğütüp suyla karıştırarak çikolatalı bir içecek yapmışlar. Bu içecek Aztekler zamanında çok popüler olmuş ve toplumun elit kesiminin içtiği bir içecek haline gelmiş. Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen bu içeceğin içine biber ve başka baharatlar katarak içmişler. Efsaneye göre bu içecekten günde 50 bardak içen Aztek Kralı Moctezuma geceleri 200 eşini tek tek ziyaret ediyormuş ;) Bu efsanevi içeceğin içinde kakao, şeker, tarçın, karanfil, biber ve vanilya çubuğu varmış. Müze görevlisi kutunun içinden çıkan kakao karışımına sıcak su koyup içmemizi söyledi, kralı duyduktan sonra biraz korka korka içtim doğrusu hee heee :) Allah Allah Allah kaçılın Nonik geliyooooo :P
O dönemde ticaret kakao çekirdeği ile yapılıyormuş. 1 kakao çekirdeği ile bir domates satın alınabiliyormuş...
10 kakao çekirdeği ile bir tavşan satın alınabiliyorken, bir hayat kadınının ücreti sadece 6-7 kakao çekirdeğine denkmiş, yani bir tavşan kadar değerleri yokmuş yazık!
Kakao çekirdekleri bu çubuklar ile öğütülüp içecek haline getiriliyormuş...
Tüm bu bilgileri bize müze görevlisi aktarmak istedi ama ne biz Rusça biliyorduk ne de o İngilizce... Görevli o anda sergiyi gezen bir ziyaretçiden yardım istedi ve biz de onun çevirisi sayesinde bu ilginç bilgilere sahip olabildik. Tüm sergi boyunca bize zaman ayırdığı için güler yüzlü Nadya'ya çok teşekkür ediyorum!
Çikolatanın tarihçesinden sonra Rusya'ya nasıl geldiğine geçtik. Bu bilgileri çikolata fabrikası gezimde de sizlerle paylaşmıştım. O yazımı buradan okuyabilirsiniz...
Bu kakao kutusu en az 100 yıllıkmış...
İlk çikolata kalıbı 1800'lü yıllarda bir Alman tarafından bulunmuş. Tahtadan yapılmış olan bu kalıbın yerini zamanla seramik kalıplar, günümüzde ise polikarbon ve slikon kalıplar almış.
Bitter ve sütlü çikolatada kakaonun kendisi varken beyaz çikolatanın içinde kakao yağı bulunuyormuş...
Toblerone'un üçgen şekli İsviçre Alpleri'ndeki Matterhorn dağlarından geliyormuş...
Sergide yer alan birçok eser çikolata koleksiyonerleri tarafından sağlanmış.
Birçoğunun içinde çikolatalar hala duruyormuş...
Çikolata bunun gibi desenli tabaklar içinde servis ediliyormuş...
Sergide çikolata ambalajları da yer alıyordu. Üsttekine bayıldım!
Çarlık döneminde çikolata kutuları daha gösterişli hale gelmiş...
Çara sunulacak çikolata için özel bir yarışma düzenlenir, bu yarışma 8 yıl boyunca tekrarlanır ve 8 yılın sonunda çıkan en iyi çikolata çara sunulurmuş.
Komünizm döneminde ise süslü çikolata kutuları burjuvaziyi temsil ettiği için yasaklanmış, yerine oldukça sade kutular yapılmış.
Bu kutuların üstünde kırmızı yıldız veya orak ve çekiç figürleri yer alıyormuş.
Bir süre sonra renkli çikolata kutularına izin verilmiş ama bu kutuları üreten fabrika sahipleri öldürülmüş.
Sergide aktarılan bir başka çarpıcı bilgi ise Rusların uzaya çıkışı ile ilgiliydi... Uzaya çıkan ilk insan olan Yuri Gagarin'den önce Ruslar 59 köpeği test için uzaya göndermiş fakat bu bilgi uzun süre halktan saklanmış. Daha sonra ortaya çıkınca da denek olarak kullanılan bu köpeklerin anısına çikolata kutularına resimleri bastırılmış.
Bunlar da yılbaşı temalı çikolata kutuları...
O dönemde bu çikolatalar yılbaşı ağaçlarını süslüyormuş...
Kızıl Ekim fabrikasından çıkan Mishka Kosolapy çikolatasının ambalajında ressam Ivan Shishkin'in ünlü "Çam Ormanında Bir Sabah" isimli tablosundan esinlenmiş. Tablonun da ilginç bir hikayesi var. Aslında manzara ressamı olan Shishkin ayı resmi çizmeyi bilmediği için bu tablosunda ressam Savitsky'den yardım alarak tablodaki dört ayıyı ona çizdirmiş.
Son olarak Kızıl Ekim fabrikasının bir başka ürünü olan Rusların en ünlü çikolatası "Alenka"ya göz attık. Alenka'nın üstünde küçük bir kız çocuğunun yer aldığı bu ünlü ambalajı günümüzde halen kullanılmakta... Ünlü bir Sovyet fotoğrafçısının kızı olan Elena Gerinas 2000 yılında ambalajın üstündeki fotoğrafın kendisine ait olduğunu, bu fotoğrafı babasının çektiğini iddia ederek Kızıl Ekim firmasına dava açmış ancak fotoğraftaki bebeğin göz renginin ambalajdaki bebekten farklı olduğu söylenerek açtığı dava düşürülmüş.
Benim en sevdiğim Alenka ambalajı ise bu oldu :) Küçükken peçete koleksiyonum vardı, gittiğim her yerde değişik peçeteleri saklardım. Düşündüm de böyle sevimli çikolata ambalajlarının da bir koleksiyonunu mu yapsam ne?
Aslında o gün müze görevlisi bu yazdıklarımdan çok daha fazlasını aktardı ama benim balık hafızama bir de hamilelik unutkanlığını ekleyecek olursak bu kadarını yazmam bile bir mucize diyebilirim size :)
Hepinize çikolata tadında bir hafta sonu diliyorum!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder