3. ay yazımı şu cümle ile bitirmiştim…
“Biz yine fırsatlar elverdiğince açık havada, kalabalıklardan uzak, doğa içinde olacağız…”
4. ay yazıma ise şu cümle ile başlayabilirim evet…
Biz yine fırsat elverdikçe açık havada, kalabalıklardan uzak doğa içindeydik…
Mesela…
Ormana meşe palamudu toplamaya gittik geçen sene olduğu gibi, Tema Vakfı ile yapılan ortak gönüllülük projesi kapsamında…
Biz gittik, görev yerindeydik ancak meşe palamutları orada değildi!
Geçen sene bizi gani gani meşe palamudu ile gönderen Orman bu yıl meşe palamudu dökmemişti. Ağustos ayının yağmursuz geçmesinden sebep olduğu söylendi ve madem gittik bir şeyler ekelim deyip lale soğanları ekildi:)
Ormandan ellerimiz boş döndük ama parkında temiz havasında coşmanın keyfini yaşadık, ben dahil:) Ellerimiz boşmuş kimin umrunda ruhlarımız dolu döndük ya o yeter…
Saatler bir saat geri alındı, günler kısalmaya başladı ve bunu Can fark etti. Ne çabuk gece oldu diyor dışarıdaki karanlık havaya bakıp, isyan ediyor haklı olarak. Ona esaslı bir teselli hediyesi bulduk. Sadece ona mı hepimize bir teselli oldu. Çocukluğumuzun klasiği Tom ve Jerry ile tanıştırdık Can’ı…
Eşim ile ben nostalji yapıyoruz, Can ise hiçbir çizgi filmde olmadığı kadar kahkahalarla seyrediyor. 1950-1960 yıllarının yapımı bu çizgifilmler ile çok eğleniyoruz maaile…
Ve bayramda babannemizin-dedemizin yanına gittik… 4 gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Güneşin yüzünü hiç sakınmaması sayesinde bahçedeydik çoğu vakit. İpek öğle öncesi uykularına bahçede salıncakta sallanırken daldı. Kuş sesleri eşliğinde abisinin ve kuzeninin koşturma sesleri arasında uyudu.
Dedesi atölyesinde Can’a istediği kılıcı, uçağı yaptı… Tatil boyunca oynanan oyuncaklardı.
Babannemiz mutfaktan çıkmadı, kadayıflar tepsi tepsi pişti. Sütlaçlar kase kase, kestaneler sıcak sıcak tüketildi. Bahçenin son domatesleri sofraya konuldu, balığın yanına bahçeden toplanan roka bol limonlu eşlik etti. Sütlerin kaymağı biz gelmeden çok önce biriktirilmeye başlanmıştı ve kaymak kaymak olalı böyle çalakaşık bol kepçeden yenmemişti:)
Sobanın üzerinde kızaran ekmek sofraya taşındı durdu, muhlama sıcak sobanın üzerinde erimiş tereyağıyla buluşmayı bekledi velhasıl bayramın hakkı fazlasıyla verildi.
Bayramda yenilenin içilenin hesabı yapılmaz. Adı üstünde bayramın hakkı verilmelidir ve verilmiştir de:) Hava güzeldi ya, bahçede Can kuzeni ile birlikte keyifle çalıştı, dedelerine yardım ettiler.
Yer yatağının keyfini, birlikte uyumanın keyfini sürdüler, ilk gece gülüşmekten kıkırdamaktan uyuyamadılar geç saatlere kadar... Ne çok imrenenleri vardı haberleri yoktu... Onları izlemek ayrı keyif olsa da çok isterdim onların yerinde olmayı ya da 3. kuzen olup aralarına katılmayı... O gülmelerin tadı artık hafızamda geçmişten bir anı, tadı artık hiçbir şeyde olmayan.
Bahçede olmanın tadını bizler de çıkardık doyasıya, güzün son ürünlerini dalında seyretmek, koparıp yemek bir mutluluktu evet...
Kötü oldu dönüşümüz haliyle… İstemeye istemeye isyanlar eşliğindeydi dönüş…
Güzün tadı üstündeydi bu tatilin
Bayram tadı vardı bol bol...
Ve güneş sıcaklığındaydı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder