Yine ara verdim. Şu ara tahtaya vurayım sürekli geziyorum arkadaşlarımla. Ne de olsa okulların kapanmasına çok az kaldı bu ne demek, özgür öğleye kadar vakitlerin bitimine az kaldı demek bizde değerlendiriyoruz elimizden geldiğince.
Elişlerinden haber yok şu ara. Gezmekten elim değmiyor demek daha doğru olur aslında ama geziyorum, okuyorum, bunlarda en az elişleri kadar iyi gelen terapiler bana. Beğendiğim bir kısa yazıyla son veriyorum postuma.
Fi
“...Bir şeyin yitip gitmesine izin vermezseniz asla doğum gerçekleşmez, bir açıdan bakıldığında, filiz tohumun ölümüdür. Bir tohum çatlar, deforme olur, kendisi olmaktan çıkar, yani ölür ve filiz çıkar ortaya. O dönemde insanları böyle değerlendirmeye başladım. Tohum gibi, içinde bir ağacın potansiyelini barındıranlar ama asla çatlama cesaretini gösteremeyip filizlenemeyenler, çatlayıp filiz gibi yeşerenler ama fidan olamayıp kuruyanlar, fidan gibi büyüyenler ama meyve veremeyenler, meyve verip ağaç olanlar ama meyvesinde tohum olmayanlar ve süper insan, yani tohumluktan meyve veren bir ağacın yeni meyvesindeki tohum olabilmeye kadar gidebilenler... İnsanın yüceliği ve acizliği arasındaki ince çizgiyi gördüm. Bize güç veren şey aynı zamanda en büyük acizliğimiz de olabilir. Ne olduğumuzu ve ne olabileceğimizi ancak kendimizle yüzleşirsek anlayabiliriz. Sahip olabilmek adına, sahip olduklarımıza tırnaklarımızı korkuyla geçirdiğimizde, ne çatlayıp filize dönüşebiliriz ne de çürüyüp içimizdeki tohumları toprağa bırakabiliriz. Sahip olmak için doğmadık biz! Büyümek, gelişmek, dönüşmek için buradayız...”(Fi, Akilah, Goa Yayınları, 2013, 592 sayfa) www.marjinal.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder