29 Mayıs 2013 Çarşamba

İlk bebeğimin normal doğum hikayesi

Uzun bir süredir doğal anneyim... İki normal doğum hikayemi de yazmak istiyordum. Henüz kendi bloguma bile koyamamıştım, 4.5 sene oldu. Sevgili Eren BYBO (Bebek Yapım Bakım Onarım) blogunda normal doğum hikayeleri yayınlamaya başladı. Benim de hikayemi konuk etti. Bu vesileyle ben de kızlarımın normal doğum hikayelerini sizlerle sırayla paylaşacağım.

İlk bebeğimin normal doğumu

Çocuğumuz olmasına karar verince doğumun doğal bir şekilde gerçekleşmesini istiyordum. Hamile kalmadan 6 ay öncesinde hastalıklarda ilaç kullanmayı bıraktım. Bitkisel yöntemlerle atlatmaya başladım. Zaten sigara alkol kullanmıyordum, en sağlıklı yumurtanın gelişmesine ortam sağlayacak şekilde diyetime daha da dikkat etmeye başladım.

Okuduğum Dr. Sears’ın “The Baby Book” kitabı beni doğal ebevenylik ile tanıştırdı. Ben de bir anne adayı olarak hemen araştırmaya başladım. Tüm bebek ve doğum sitelerine, bloglara baktım. İlk önce kendime bir basit doğum planı yaptım. Doktorum Meltem Özkan Girgin hamilelik ve doğumla ilgili doğal yaklaşımlarıma ve doğum planıma sıcak baktı. Belki doğuma hazırlık kursuna ve hamile yogasına giderim düşüncesiyle Asude Ebe ile görüştüm. Çok aydınlatıcı bilgiler verdi. Genelde anneler normal doğumdan sancılar sebebiyle çok korkuyorlar. Ben ise sezeryan olmaktan, anestezi almaktan ve epiduralden daha çok korkuyordum. Vücuduma ameliyat boyutunda herhangi müdahaleyi kabul etmek istemiyordum. Kurslarda normal doğum korkusunu yenmeye çalışma üzerine daha çok odaklanıldığına kanaat getirerek, kendimi evle iş arasında akışa bırakmaya karar verdim. Bu esnada tüm beynimi, bedenimi, hayallerimi, düşüncelerimi normal bir doğuma ve bebeğime odakladım.

Standart ilk 3-4 kontrol ve 2’li, 3’lü testlerden sonra 3 ay kadar ultrasona gitmedim. Biraz da ilk bebeğimi olduğu gibi kabullenmek istedim, doğabileceği her haliyle... Neticede ilk hamileliğimdi, bebeğime gelişimi için elimden gelen en iyi şartları sağlayacak, ne olursa olsun onu doğuracaktım. Yine de bir şeylerin ters gideceğini hissedebileceğim bir durumda doktoruma kontrole gelmeye söz verdim. Doğumu her ne kadar evde, ya da suda yapmayı hayal etsem de ilk bebeğim olduğu için bunları denemek yerine hastanede karar kıldık.

Hamilelik öncesinde ve sırasında bashico blogumda kedi ve köpeklerimle ilgili blogları yazıyordum. İşten doğuma 2 hafta kala ayrıldım ve beklemeye başladım. Bir sabah 39. hafta ultrason kontrolümüzün olduğu gün sabah 15 dakikada bir ufak bir sancı gelmeye başladı. Kontrolde 2 cm açıklık olduğunu söyledi doktorum. Artık bebeğimi 1-3 gün içinde bekliyorduk. Uzun süre blog yazamayacağımı bildiğimden günümü bilgisayardaki yazılarımı bitirmeye çalışarak ve sancılarımı ölçerek geçirdim. Bebeğim gece yarısı yatağa yatar yatmaz koca bir tekme ile suyunu patlattı. Anne karnında birçok su baloncuğu varmış. Dolayısıyla bir bardak kadar su geldi önce. Hemen toparlanıp hastaneye gittik.

Hastanede gece 01.00'de hiçkimse kalmamış, her yer kapalıydı. Acil kapısından girdik. Doğumhaneye indik. Heryer bomboştu. Belli ki hemşireler de dinleniyordu. Benden başka doğum yapan kimse de yoktu. Zar zor bulduğumuz bir hemşire gelip bizi sancı bekleme odasına aldı. Doktorumu aradılar. Doğum planımı doktorum hemşireye telefonda aktarmış, açıklık 7-8 cm. olunca geleceğini söylemiş. Sancılarımı sayarken her yarım saatte bir NTS cihazına bağlanıp geri kalan zamanda odada yürüdüm. Sancıları ayakta karşılamak yatarak gelen sancılara göre çok daha rahattı. Nefesimi derin alıp çok yavaş vererek sancıların kaç nefes sürdüğünü saydım. Bu odaklanma dayanma gücümü artırdı. Derken lavman yapıldı.

Biz beklerken arada ufak ufak sularım patlamaya devam etti. Normal doğumun sancılarıyla uğraşırken hemşirenin gelip devamlı kelebek takmak istemesi çok fenaydı. Sanki suni sancı almaya zorunluymuşum gibi... Bebeğimi sabah kucağıma alma düşünceleri ile tüm olumsuzlukları uzaklaştırmaya çalıştım.

Sonunda doğumhaneye geçme zamanı geldi. Açıklık 8 cm olmuştu. Doktorum geldi. Filmlerdeki gibi bağıranlar, heyecanla içeri giren hemşireler, etrafta koşturanlar gibi bir beklentim olmuş herhalde ki sakin ortam beni çok şaşırttı. Eşim devamlı yanımdaydı.... Bebeğin kalp atışları yavaşlıyor diye doğumu biraz hızlandırmak için suni sancı verildi. Doktorum beni beklerken sudoku çözüyordu. Bunu görünce aslında doğumun ne kadar normal bir süreç olduğunu düşündüm. 

Ben içerideyken arada bir doktorum doğumhaneden dışarı çıkıyor, son anda haber verdiğimiz anne ve babalarımızla görüşüyordu. Onların kapı açılırken içeriye heyecanlı ve meraklı bakışlar atmaları beni biraz utandırdı. Bir ara meraktan içeriye dalıp beni öpen annemi sıktığı parfüm kokusu dikkatimi dağıttığı için sonradan pişman olacağım şekilde dışarı yolladım. Doğum sancıları çekerken her türlü kokuya, harekete karşı son derece hassas oluyorsunuz. Etraftaki herkes de nazınızı çekiyor.

Sonra her sancı geldiğinde biraz nefes almak ve en kuvvetli anında ittirmek üzerine çalışmamı istedi doktorum. Beni de bebek kanalda daha rahat aşağı inebilsin diye yan yatırdı. Sancı gelince itmeye çalıştım. Ancak bu erken denemeleri fazla ciddiye alınca yoruldum. Son noktada bebek kafası görünmüş ve çıkmak için bir kaç santim kalmışken doktorum enerjimin erkenden bittiğini farketti. “Yardım edeyim mi?” sorusuna karşılık “Eğer 5 dakikada bu iş bitecekse, evet!” dedim. Zaten öncesinde yapılan lavmanla tüm enerji veren besinler dışarı atılmıştı. Enerjimin geri kalanını da boşa harcamış o kadar bitkin düşmüştüm ki o anda yapılan her türlü müdahaleyi kabul etmeye hazırdım.

Bu andan itibaren doğum odası dolmaya başladı. İki hemşire daha geldi. Ayaklarımı standart doğum masası pozisyonuna soktular. Doktorum bebeğimin başına kauçuktan bir el vakumu taktı. Bir hemşire yanıma çıkıp karnıma çok kuvvetli bastırdı. O anda nefesimi tutarak tüm gücümle ittim ve ittim. Tam bebek çıkarken doktorum epizyotomi yaptı. Bebeğin başının çıktığı anın ateş çemberi olarak adlandırılması çok doğru. Çünkü bu en zor geçişten sonra devamı oldukça kaygan bir şekilde çıkıveriyor. Çıkış anının zorluğundan çok yapılan kesinin şoku beni inletmişti.

Hemen bebeğimi göğsüme ilk temasımız için koydular. Bana o kadar sakin ve ağlamadan baktı ki kendimden utanıp ben de sakinleştim. Anlaştığımız üzere doktorum kordon kanının bebeğe geri akmasını yarım dakika kadar bekledi. Sonra da babası kordonunu kesti. İlk kontrollerini bebek hemşiresi yaptı. Doktorum kesilen yere dikişlerimi atarken bebeğimi doğumhane soğuk diye hep sıcak tutulan bebek odasına çıkardılar. Bebeği camdan aileme göstererek başını yıkamışlar. Ben de üzerimde bir yorgan ile soğuk bir odada yarım saati aşkın suni sancının bitmesini bekledim.

Bebeğim çok saçlı doğmuştu, hatta yıkarken saçlarını bile taramışlardı. Yukarıda odamda bebeğimle buluşup yanımda birlikte uyuduğumuz ilk uykumuz herhalde dünyanın en güzel, en huzurlu uykusuydu. Aylardır bu kadar yorulmamış, böyle güzel bir uyku çekmemiştim. Normal doğum paketim kapsamında bir gün daha hastanede misafirlerimizi kabul ettik. Bebeğimi emzirdim, hemşireler bez bağlama, giydirme konusunda destek oldular. Doğumdan hemen sonra ayağa kalktım. İlk duşumu almak çok iyi geldi. Bir 10 gün kadar gitgide azalan adet kanaması şeklinde akıntılar oldu. Hemen ikinci gün dinlenmiş bir şekilde evde ayakta işlerimi yapıyordum. Doğumu kutlamak için tüm aile büyüklerimiz bir arada bizim evdeydik. Ben bebeğimle ilgilenirken herkes evde bir işe koşuyordu. Çok güzel ve keyifli anlardı.
İlk doğumum normal doğum oldu ancak doğal doğum olmadığını hiçbir epizyotomi, suni sancı, vakum gibi müdahaleleri içermeyen başka hikayeleri okuyunca öğrendim. Doğum aslında çok kutsal bir an. 9 ay boyunca bedeninizde büyüttüğünüz canlıyı ilk kez gördüğünüz ve onun bu sihirli gelişimi zorlu çıkışını kucakladığınız önemli bir an. Tam hayal ettiğim bir ilk doğum olmasa da annem de beni suni sancı ile doğurduğunu, hatta son anda artık dayanamayıp kendini uyutturduğunu söyleyerek avuttu... Neticede onun tecrübesini geçebilmiştim. Ben kendimde son anki gücümü kaybettiğim için hayalkırıklığı hissetsem de doktorum da normal doğurmamın önemini ve güzelliğini anlatarak beni avuttu. İlk doğumumdan sonra kendime notlar çıkardım.

Şimdiki bilgilerim olsa kordonu hemen kesmez, atmanın durmasını beklerdim. Hatta lotus doğumundaki gibi kordonun plasentaya bağlı kalmasını ve kuruyup kendi kendine düşmesini bile bekleyebilirdim. Sonra suni sancı yaptırmazdım. Çünkü bebeğim kucağımda olabilecekken en az 45 dakika ayrı kaldık. Bebeğimi yıkatmazdım. Meğer ne daha detaylı doğum planları varmış bunları da içeren. Aklımda bunlar, ben de ikinci doğumumu nasıl planlayacağımı düşünedurdum.

Bundan sonra ikinci kızımın doğal doğum hikayesini anlatacağım.

Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder