Dünya Kupası için blogu bir aylığına eski günlerde olduğu gibi yeniden güncellemek üzere açıyoruz. Açılışı da DK sonrası mesleğini bırakacak olan kariyerinde 25 kupa bulunan Ottmar Hitzfeld ile yapıyoruz.
Ottmar Hitzfeld dünya üzerinde iki farklı takımla Şampiyonlar Ligi'ni alan 5 teknik direktörden birisi. Üstelik Ernst Happel'dan sonra uzun süre bu sıfatı faal teknik adam olarak tek başına taşıdı. Hemen arkasından Jose Moruinho'nun İnter ile kupa kaldırmasıyla beraber liste üçlendi. Geçen sene Jupp Heynckes ile dörtlenirken bu sene de Carlo Ancelotti ile beraber iki farklı takımla Şampiyonlar Ligi'ni alan teknik adam sayısı beşe yükseldi. Hitzfeld bunu 2001 yılında başarmıştı oysa..
Ancelotti Milan ve Real Madrid.. Jupp Heynckes Real Madrid ve Bayern Münih ile bu kupayı kaldırırken belki de Hitzfeld ve Mourinho'yu tam bu noktada diğerlerinden ayırmak gerekir zira Porto ve o dönemin Borussia Dortmund'u ile bunu başarmak daha farklı şekilde ele alınması geekir. Bir teknik direktör mucizesi olarak algılanmalı. Elbette Heynckes'in 32 yıl sonra Real Madrid'e 12 yıl sonra da Bayern Münih'e bu kupayı kazanması ya da Ancelotti'nin sadece Milan ile iki kez bunu başarıp Real Madrid ile üçlemesi de takdire şayan ama teknik direktörün "teknik" başarısı açısından Mourinho ve Hitzfeld bir adım daha önde.
Mourinho'yu dünya yıllardır konuşuyor lakin Hitzfeld görünmez kahraman olmayı başarıyor geride bıraktığı 25 kupaya rağmen. İki farklı takımla Bundesliga'da 13 yıl gibi uzun bir süre görev yapmasına rağmen maç başına puan ortalaması düne kadar en iyisiydi. Onu bu sezon geçen isim Guardiola oldu. Dortmund ve Bayern Münih ile toplamda 7 şampiyonluğu bulunuyor. Memleketin milli takımı ve üç büyüklere ismi çokça kez yazılan "General" lakaplı Hitzfeld'in reddettiği teklifler bunlarla sınırlı kalmadı. Jupp Heynckes ile anlaşan Real Madrid önce teklifi Hitzfeld'e sunmuştu. Ferguson ilk bırakacağı zaman en büyük isteği yakın arkadaşı olan bu adamı Manchester'ın başına getirmekti: Hitzfeld reddetti. 2004 sonrası çöküşe geçen Almanya da onu istemişti ama Hitzfeld istemeyince Klinsmann ve Löw başa geçti.
Şampiyonluklarına İsviçre'de oyuncu olduğu dönemde başladı. İki kez futbolcu olarak kazandığı şampiyonluklarına teknik direktör olarak yine İsviçre'de devam etti. Grassophers ile iki kez şampiyon olarak isviçre'den Almanya'ya geçişi sağladı.. 80'lerin asansör takımı olan Borussia Dortmund'u 90'ların başından itibaren çalıştırmaya başladı ve iki kez üst üste şampiyon yapmasının ardından kazandığı Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu bugün Klopp'un başardığından dahi daha zor olduğunun da altını çizelim. Bayern Münih ile toplamda 2 Şampiyonlar Ligi finali 1 ŞL kupası ve 5 lig şampiyonluğu kazanarak Bundesliganın gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörü oldu.
Son görevi ise İsviçre..
Onunla beraber Bayern çatısı altında çalışmış Tarnat der ki "Hitzfeld'i bir gün olsun bağırırken görmedik". Böylesine sakin kalarak otoriter olmayı başarmak muhtemelen onun Matematik öğretmeni olmasından ileri geliyor. Gerçi Van Gaal da öğretmenlik mesleğinden geliyor ama her yiğidin yoğurt yiyişi başka. Nihayetinde bu meslek en azından aklındaki doğruyu sahanın içerisine akıtma yolunda size yardımcı olduğu kesin. Zira Alman teknik adamın kıvrak zekası ve taktiksel açıdan üst düzey içeriği bir yana istediğini oyunculara aktarma ve onların aklına girme konusunda ustalığı pek çok kez kanıtlandı. Kavgasız, gürültüsüz, sakin ve otoriter yapısı ile her açıdan örnek bir teknik direktör modeli olmayı yaşamı boyunca sergiledi.
Pek dışarıya göstermediği duygusal yapısını Bayern Münih'i ikinci kez bırakırken son maçta Hoeness ile karşılıklı göz yaşarı dökerken gördük. Öte yandan bu mesleği iki kez "tükenmişlik sendromu" nedeniyle bırakırken dışarıya taşırmadığı ve içinde yaşadığı gizli bir heyecanı olduğunu söyleyebiliriz. Son derece karizmatik, saygılı ve disiplinli olan Hitzfeld dünya üzerinde ne varsa kazandı ve son görevi İsviçre'yi bir kez daha Dünya Kupası'nda çeyrek finale taşımak..
Benim dileğim odur ki bu Dünya Kupası'nda da "son kez" artistik bir başarı kazanarak mesleğine veda etmesi. Böyle bir başarı ancak onun geride bıraktığı 25 kupayı yeniden hatırlatarak dünya futbolunda hak ettiği yere oturtacaktır..
Son görevi ise İsviçre..
Onunla beraber Bayern çatısı altında çalışmış Tarnat der ki "Hitzfeld'i bir gün olsun bağırırken görmedik". Böylesine sakin kalarak otoriter olmayı başarmak muhtemelen onun Matematik öğretmeni olmasından ileri geliyor. Gerçi Van Gaal da öğretmenlik mesleğinden geliyor ama her yiğidin yoğurt yiyişi başka. Nihayetinde bu meslek en azından aklındaki doğruyu sahanın içerisine akıtma yolunda size yardımcı olduğu kesin. Zira Alman teknik adamın kıvrak zekası ve taktiksel açıdan üst düzey içeriği bir yana istediğini oyunculara aktarma ve onların aklına girme konusunda ustalığı pek çok kez kanıtlandı. Kavgasız, gürültüsüz, sakin ve otoriter yapısı ile her açıdan örnek bir teknik direktör modeli olmayı yaşamı boyunca sergiledi.
Pek dışarıya göstermediği duygusal yapısını Bayern Münih'i ikinci kez bırakırken son maçta Hoeness ile karşılıklı göz yaşarı dökerken gördük. Öte yandan bu mesleği iki kez "tükenmişlik sendromu" nedeniyle bırakırken dışarıya taşırmadığı ve içinde yaşadığı gizli bir heyecanı olduğunu söyleyebiliriz. Son derece karizmatik, saygılı ve disiplinli olan Hitzfeld dünya üzerinde ne varsa kazandı ve son görevi İsviçre'yi bir kez daha Dünya Kupası'nda çeyrek finale taşımak..
Benim dileğim odur ki bu Dünya Kupası'nda da "son kez" artistik bir başarı kazanarak mesleğine veda etmesi. Böyle bir başarı ancak onun geride bıraktığı 25 kupayı yeniden hatırlatarak dünya futbolunda hak ettiği yere oturtacaktır..
İSVİÇRE MİLLİ TAKIMI
İngiltere'den sonra futbolu dünyada sahiplenen ikinci ülke. St.Gallen'in kuruluş tarihi 1879. 1895'de 11 takımlı ligin yanı sıra İsviçre Federasyonu kuruldu. FIFA'nın kurucu 7 devletinden birisi olma şerefine de sahip. Dünyaya futbolu yaygınlaştıran isimler de dönemin İsviçrelileri ya da orada yaşamış yabancılarıdır. Nasıl ki Hans Gamper Barça'yı Basel'in renklerini de alarak kurduysa Almanya'da da Walter Bensemann Güney Almanya'daki ilk takımı kuran isim olurken Vittorio Pozzo da İsviçre'de öğrendiği futbolu İtalya'ya taşıdı. İnter Milan'ın kurucu üyelerinin büyük çoğunluğu da İsviçrelidir. Misal tamamının İsviçrelilerinden oluştuğu Stade Helvetiqe Marsilya takımı da Fransa'da 1909, 1911 ve 1913'de şampiyon oldu. Nihayetinde futbolu İngiltere keşfetmiş olsa da yaygınlaşmasını, bu denli popüler olmasını sağlayan ülkelerin başında İsviçre geliyor.
Futbola erken bir şekilde el atmanın doğal getirisi ilk iki Dünya Kupası maceralarına onları ortak etti. Tarihinin en iyi dereceleri olarak anılacak olan bu turnuvalarda İsviçre çeyrek final başarısını yakaladı. Almanların mucizeyi başardığı 1954 Dünya Kupası ise İsviçre'de düzenlenmişti. Üçüncü ve son kez çeyrek final başarısını da burada yaşadılar. Aradan geçen 60 yılda ise 6 kez daha Dünya Kupalarına iştirak etseler de bunlardan sadece iki kez gruplardan çıkmayı başardılar. Nihayetinde 2014 Brezilya'da 10.kez bu büyük turnuvaya katılım gösterirken en büyük hedefleri gruptan çıkıp çeyrek final oynayarak tarihi başarılarını tekrar etmek. Hitzfeld "Daha fazlasını başaracak gücümüz yok" diyerek sınırı çekse de her türlü sürprizi gerçekleştirebilecek bir kadroya sahipler. isviçre belki de Dünya Kupaları'na en güçlü kadrosuyla iştirak ediyor. Bundesliga ve Seria A karışımı kadrosu temelde her şeyi başarabilecek güce sahip.
Kaleciler:
İsviçre'nin birbirlerinden kaliteli ve güven veren iki iyi kalecisi var. Wolfsburg'un kalecisi Diego Benaglio ile Mesut Özil'in 17 yaşında parladığı turnuvada "MVP" alarak futbol hayatına başlayıp bu sezon Bundesliga'ya adım atacak olan Yann Sommer.. Gladbach'ın Barça'ya giden Ter Stegen yerine transfer ettiği Sommer 2011 U21'inde gol yemeden finale kadar ulaşmıştı İsviçre genç milli takımıyla. Nihayetinde tecrübeli ve kaliteli eldiven Benaglio ile Sommer ikilisi İsviçre'nin kaleci sorununu ortadan kaldıracak nitelikte iki iyi kaleci. Elemelerdeki 7 maçta kalesinde gol görmemeleri de kaleci kalitesini ortaya koyuyor. İsviçre'de otoriterlerin bir kısmı Sommer ve üçüncü kaleci Burki'nin Benaglio'dan daha iyi olduğunu dahi savunuyor. Nihayetinde burada sorun yok, kalite üst düzey...
Savunma:
Bloklar arasında İsviçre'nin zayıf karnı olarak görülebilir tandem ikilisini baz aldığınızda. Lakin Juventus'tan Lichtsteiner ile Wolfsburg beki Ricardo Rodriquez belki turnuvaya katılan takımlar arasında ilk beşe oynayacak bek ikilisi olarak ele alınabilir. Djourou ile Steve von Bergen tandemi oluşturacak ama elemelerde attığı gollerle öne çıkan ve İsviçre'nin en iyi stoperi ve pahalı oyuncusu olan Fabian Schaer de hazır kıta bekletilecek. Özellikle Rodriquez'in turnuvada çıkış yapması olası zira dünya futbolunda kaliteli bir sol bek bulmak artık çok zor.. Bu açıdan Shaqiri ile beraber 20 milyonluk değeri ile takımın en pahalı oyuncusu olurken aynı zamanda İsviçre'nin 2010 ve 2006 DK'sına göre çok daha "ofansif" olacağının en önemli göstergeleri.
Orta Saha:
Takımın kaptanı Gökhan İnler liderliğinde Behrami, Dzemailli ile beraber savunma önü kaliteli ayaklardan oluşuyor. İsviçre'nin temel problemi yaratıcı fikirlere sahip teknik on numaradan yoksun oluşu. Hitzfeld'in taktik dehası ve oyuncuların kalitesi ile oynadıkları maçların pek çoğunda kalelerinde gol görmeden tamamlamalarıyla maçlarını kazandılar. Geçmiş iki Dünya Kupası'nda da gol atma konusunda sıkıntı çekildi. Öyle ki yıllar yıllar sonra İspanya'yı yenme başarısı gösteren bu takım Honduras'a gol atamadığı için gruplardan çıkamadı. Bu açıdan ele aldığınzda Bayern Münih'te çok kez yedek kalmış Shaqiri'nin önemi çok fazla. Bir kenar forvet olmasına rağmen oyunun ön alanda lideri olacak olan yıldız oyuncu İsviçre'ye yaratıcılık katacak, beyin olacak. Keza duran top organizasyonlarındaki başarısı ile de öne çıkan diğer kenar Stocker'in se yeri garanti. Merkez top dağıtıcı Xhaka'nın organizasyonu ele alması ve düzeneği kurması açısından G noktasını oluştursa da yaratıcılığı sınrlı olması zaman zaman Hitzfeld'in kenardan Shaqiri'yi merkeze kaydırmasına yol açıyor.
Forvet:
Josip Drmic'in bu sezon Nürnberg'de gösterdiği performans onu Eren Derdiyok'un yerine takımın bankosu yaptı. Hazırlık maçında da attığı golle Dünya Kupası'na hazır olduğunu gösterdi. Xhaqiri ve Stocker'in besleyeceği Drmic muhtemeldir ki Nürnberg'de ulaştığı seviyenin daha da ötesine gitmek isteyecek. Nihayetinde elemelerdeki 7 maçı da kalesinde gol görmeden geçen İsviçre'nin atacağı gol kaderini tayin edecektir Honduras'a karşı 2010'da atamadığı gol onları gruplarda bıraktığı gibi.. Burada Lichtsteiner ile Rodriquez artısı ise Drmic gibi ceza sahası içerisinde de iyi işler yapan forvetin en büyük artısı. İsviçre bekleriyle de yüklenirken bitirici bir golcüye ihtiyaç çok fazla.
Ne yaparlar:
Öncelikle 2012'de izlediğim İsviçre ile bugünkü kadro arasında fark yok denece kadar az. Yine Gökhan-Behrami ikilisinin önünde Xhaka oynayacak. Shaqiri-Barnetta kanatları vardı o dönem ve şimdi de Shaqiri-Stocker.. Drmic yeni belki ama Lichtsteiner ile Rodriquez eski. İstikrarlı kadro yapısı ve deneyimli oyuncu grubuyla Fransa'nın arkasından Ekvador'u geçip vize alması muhtemel gözüküyor. Belki de her şey ilk maçta Ekvador karşısında ne yapacağına bağlı olacak. En fazla çeyrek final olarak yolu çizilmiş olsa da ben Hitzfeld'in olduğu yerde her şey olabilir diyorum..
Şu oyunculara dikkat:
Sol bek Ricardo Rodriquez ile Shaqiri turnuvaya damga vurabilir. Drmic'in de çok iyi bir sezon geçirdiğini hatırlatalım.Gökhan ve Lichtsteiner'ın dünya futbolu üzerinde potansiyeli ve yeri bellidir. Lakin Rodriquez, Drmic ve oynarsa stoperde Fabian Schaer patlama yapabilir.
Futbola erken bir şekilde el atmanın doğal getirisi ilk iki Dünya Kupası maceralarına onları ortak etti. Tarihinin en iyi dereceleri olarak anılacak olan bu turnuvalarda İsviçre çeyrek final başarısını yakaladı. Almanların mucizeyi başardığı 1954 Dünya Kupası ise İsviçre'de düzenlenmişti. Üçüncü ve son kez çeyrek final başarısını da burada yaşadılar. Aradan geçen 60 yılda ise 6 kez daha Dünya Kupalarına iştirak etseler de bunlardan sadece iki kez gruplardan çıkmayı başardılar. Nihayetinde 2014 Brezilya'da 10.kez bu büyük turnuvaya katılım gösterirken en büyük hedefleri gruptan çıkıp çeyrek final oynayarak tarihi başarılarını tekrar etmek. Hitzfeld "Daha fazlasını başaracak gücümüz yok" diyerek sınırı çekse de her türlü sürprizi gerçekleştirebilecek bir kadroya sahipler. isviçre belki de Dünya Kupaları'na en güçlü kadrosuyla iştirak ediyor. Bundesliga ve Seria A karışımı kadrosu temelde her şeyi başarabilecek güce sahip.
Kaleciler:
İsviçre'nin birbirlerinden kaliteli ve güven veren iki iyi kalecisi var. Wolfsburg'un kalecisi Diego Benaglio ile Mesut Özil'in 17 yaşında parladığı turnuvada "MVP" alarak futbol hayatına başlayıp bu sezon Bundesliga'ya adım atacak olan Yann Sommer.. Gladbach'ın Barça'ya giden Ter Stegen yerine transfer ettiği Sommer 2011 U21'inde gol yemeden finale kadar ulaşmıştı İsviçre genç milli takımıyla. Nihayetinde tecrübeli ve kaliteli eldiven Benaglio ile Sommer ikilisi İsviçre'nin kaleci sorununu ortadan kaldıracak nitelikte iki iyi kaleci. Elemelerdeki 7 maçta kalesinde gol görmemeleri de kaleci kalitesini ortaya koyuyor. İsviçre'de otoriterlerin bir kısmı Sommer ve üçüncü kaleci Burki'nin Benaglio'dan daha iyi olduğunu dahi savunuyor. Nihayetinde burada sorun yok, kalite üst düzey...
Savunma:
Bloklar arasında İsviçre'nin zayıf karnı olarak görülebilir tandem ikilisini baz aldığınızda. Lakin Juventus'tan Lichtsteiner ile Wolfsburg beki Ricardo Rodriquez belki turnuvaya katılan takımlar arasında ilk beşe oynayacak bek ikilisi olarak ele alınabilir. Djourou ile Steve von Bergen tandemi oluşturacak ama elemelerde attığı gollerle öne çıkan ve İsviçre'nin en iyi stoperi ve pahalı oyuncusu olan Fabian Schaer de hazır kıta bekletilecek. Özellikle Rodriquez'in turnuvada çıkış yapması olası zira dünya futbolunda kaliteli bir sol bek bulmak artık çok zor.. Bu açıdan Shaqiri ile beraber 20 milyonluk değeri ile takımın en pahalı oyuncusu olurken aynı zamanda İsviçre'nin 2010 ve 2006 DK'sına göre çok daha "ofansif" olacağının en önemli göstergeleri.
Orta Saha:
Takımın kaptanı Gökhan İnler liderliğinde Behrami, Dzemailli ile beraber savunma önü kaliteli ayaklardan oluşuyor. İsviçre'nin temel problemi yaratıcı fikirlere sahip teknik on numaradan yoksun oluşu. Hitzfeld'in taktik dehası ve oyuncuların kalitesi ile oynadıkları maçların pek çoğunda kalelerinde gol görmeden tamamlamalarıyla maçlarını kazandılar. Geçmiş iki Dünya Kupası'nda da gol atma konusunda sıkıntı çekildi. Öyle ki yıllar yıllar sonra İspanya'yı yenme başarısı gösteren bu takım Honduras'a gol atamadığı için gruplardan çıkamadı. Bu açıdan ele aldığınzda Bayern Münih'te çok kez yedek kalmış Shaqiri'nin önemi çok fazla. Bir kenar forvet olmasına rağmen oyunun ön alanda lideri olacak olan yıldız oyuncu İsviçre'ye yaratıcılık katacak, beyin olacak. Keza duran top organizasyonlarındaki başarısı ile de öne çıkan diğer kenar Stocker'in se yeri garanti. Merkez top dağıtıcı Xhaka'nın organizasyonu ele alması ve düzeneği kurması açısından G noktasını oluştursa da yaratıcılığı sınrlı olması zaman zaman Hitzfeld'in kenardan Shaqiri'yi merkeze kaydırmasına yol açıyor.
Forvet:
Josip Drmic'in bu sezon Nürnberg'de gösterdiği performans onu Eren Derdiyok'un yerine takımın bankosu yaptı. Hazırlık maçında da attığı golle Dünya Kupası'na hazır olduğunu gösterdi. Xhaqiri ve Stocker'in besleyeceği Drmic muhtemeldir ki Nürnberg'de ulaştığı seviyenin daha da ötesine gitmek isteyecek. Nihayetinde elemelerdeki 7 maçı da kalesinde gol görmeden geçen İsviçre'nin atacağı gol kaderini tayin edecektir Honduras'a karşı 2010'da atamadığı gol onları gruplarda bıraktığı gibi.. Burada Lichtsteiner ile Rodriquez artısı ise Drmic gibi ceza sahası içerisinde de iyi işler yapan forvetin en büyük artısı. İsviçre bekleriyle de yüklenirken bitirici bir golcüye ihtiyaç çok fazla.
Ne yaparlar:
Öncelikle 2012'de izlediğim İsviçre ile bugünkü kadro arasında fark yok denece kadar az. Yine Gökhan-Behrami ikilisinin önünde Xhaka oynayacak. Shaqiri-Barnetta kanatları vardı o dönem ve şimdi de Shaqiri-Stocker.. Drmic yeni belki ama Lichtsteiner ile Rodriquez eski. İstikrarlı kadro yapısı ve deneyimli oyuncu grubuyla Fransa'nın arkasından Ekvador'u geçip vize alması muhtemel gözüküyor. Belki de her şey ilk maçta Ekvador karşısında ne yapacağına bağlı olacak. En fazla çeyrek final olarak yolu çizilmiş olsa da ben Hitzfeld'in olduğu yerde her şey olabilir diyorum..
Şu oyunculara dikkat:
Sol bek Ricardo Rodriquez ile Shaqiri turnuvaya damga vurabilir. Drmic'in de çok iyi bir sezon geçirdiğini hatırlatalım.Gökhan ve Lichtsteiner'ın dünya futbolu üzerinde potansiyeli ve yeri bellidir. Lakin Rodriquez, Drmic ve oynarsa stoperde Fabian Schaer patlama yapabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder