23 Nisan 2014 Çarşamba

Okuma notları 3

“Dün gece bir grup arkadaşımla TUIK’in malum mutluluk araştırmasını konuşuyoruz. “En iyisi buraları bırakıp Sinop’a gidip yerleşmek” dedim. Madem Türkiye’nin en mutlu insanları Sinop’ta yaşıyor.”

Koskoca medyada matematik bilen bir kişi de mi çıkmaz? Nasıl sazan gibi atlarlar?

İstatistiğin birinci sınıfında öğretirler, örneklem nüfusu ne kadar düşükse, ortalamadan sapma ihtimali o kadar yüksek olur. Üç defa zar atarsan, ortalamanın 4’ten yüksek (çok mutlu) ya da 2’den düşük (çok mutsuz) çıkması olasılığı yüksektir. Yüz defa zar atsan, çaresi yok, ortalama 3.5 gelecek. Aynı nedenle, nüfüsü büyük olan iller ister istemez Türkiye ortalamasına yakın sonuç verir. Küçük iller ise, manik depresifler gibi, kah bir uçta, kah öbür uçta görünür.

Nüfusu bir kişi olan bir ilde “mutlu musunuz” diye sorduğunu düşün. Sonuçta iki ihtimal var, ya yüzde yüz mutluluk ya yüzde yüz mutsuzluk çıkar. Habercilerde bunu haber sanır.

Daniel Kahneman’ın Thinking Fast and Slow diye muhteşem bir kitabı var, bu tür akıl tutulmalarını irdeleyen. Son yıllarda okuduğum en iyi kitaptı galiba. Tavsiye ederim. Mesela İsrail Hava Kuvvetleri’nde, ödüllendirilen pilotların performansının neden düştüğünü, cezalandırılanların performansının neden arttığı ya da zeki erkeklerin neden kendilerinden daha az zeki kadınlarla evlendiğini öğrenirsiniz, ağzınız açık alır.

*
“Eğer Erdoğan birinci ya da ikinci turda seçilirse hem başbakanlığı hem parti başkanlığı son bulacak (...) Gül de milletvekilliğinden önce Ak Parti genel başkanı seçilmeyi daha çok önemsiyor. Çünkü Erdoğan’dan sonra bileğinin hakkıyla seçilerek Ak Parti’nin başına geçecek....”

Peki ama siz Erdoğan’ın CB seçimini alacağına ihtimal veriyor musunuz? 43’ten 50’ye nasıl gidecek? Son seçimde AKP’ye oy vermeyip de CB adayı Erdoğan’a oy verecek kaç kişi var?

*
Son okuduğum, eski ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’in anıları,580 sayfa.
    Bu tür biyografiler asla tam dürüst olamaz. Ama alabildiğince dürüst, güzel bir kitap. İnandırıcı bir portre çiziyor.
    Esas olay, 11 yaşında mülteci olarak geldiği ülkede zirvenin bir altına yükselmesi. Babası Çekoslavak bir entelektüel ve diplomat. Onu idolize etmiş, onun yolundan gitmiş. Başka bir ülkenin entelektüeli ve diplomatı olmuş. Kalbinde hep Çek kalmış. Ama yanı zamanda, su katılmamış Amerikalı. Başka bir ülke olsa o kadar kusursuz bağdaştıramazdı.
    Zbig Brzezinski hocası imiş. Benim de hocamdı. Ondan işittiğim hikayede aşağı yukarı aynıydı. Kadir-i mutlak bir dev değil; fırtınalarla dolu bir denizde kıt bilgi ve sınırlı imkanlarla rotayı tutturmaya çalışan, olağan insanlar.

*
Fernand Braudel, A History of Civilisations, ilk 1963’te yazmış (A Year in the Province adlı dünyalar şekeri kitabın yazarı Richard Mayne İngilizce’ye çevirmiş.)

100 sayfadan sonra kustum, bıraktım. Pek havalı teorik lafların altında, bomboş bir klişeler yığını.
Braudel’in Mediterranee’sini 32 yıl önce okumuş, ondan da bir tad alamamıştım.
Son 60 yılda Fransa’da okumaya değer bir kitap yazıldı mı, bilen var mı allahaşkına?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder