OdaTv adlı site "Sevan Nişanyan ile Latif Topbaş'ın ne farkı var" diye sormuş. Pelin Batu da "hakkaten ne farkı var" diye merak etmiş. Arz edeyim.
1. Topbaş sit alanına yapmış. Benim bu cezayı alan inşaat sit değil, en yakın sitten 1 km mesafede, bildiğin dağ başı.
2. Topbaş araziyi Hazineden almış, inşaatın bir kısmını da galiba Hazine arazisine taşırmış. Benimkini Metin Dayı ile akrabalarından aldım, bir yere taşırmadım.
3. Topbaş kaçak yapmamış. Bir yolunu bulup sit alanına inşaat izni çıkarmış. Benim öyle yeteneklerim yok.
4. Topbaş engelleri aşmak için yüksek makamların desteğini almış. Galiba finansmanı da öyle sağlamış. Kendisine duyulan tepkinin esas sebebi de bu. Ben yüce makamlardan sadece kuşku, nefret ve pislik gördüm.
5. Topbaş ticaret yapmış, müşteriyi memnun etmek ve para kazanmak dışında bir amaç gütmemiş. Ben de ticaret yaptım. Ama sanki onunla yetinmedim, onun ötesinde bir kamu faydası gözettim.
6. Topbaş'ın kapattığı yer Türkiye'de kelaynak kuşları kadar nadir kalmış bir ıssız deniz sahili. Bir site daha yapmaktan başta bir şekilde değerlendirilmesi, ya da başka bir yol buluncaya kadar kendi haline bırakılması belki daha doğru olurdu. Benimki sırf Şirince'de 500'den fazla emsali olan sıradan bir zeytinlik.
7. Topbaş hapse girmedi. Ben girdim.
Latif Bey'i tanımam. İyi mi yapmış, kötü mü yapmış bilmiyorum. Madem Türk basını linç ediyor, demek ki iyi biri olması daha güçlü ihtimaldir. Ama farkı sormuşlar, buyur yedi fark.
Mamafih asıl mevzu o değil. Bursa'da sağır sultan bile biliyor ki benim hapse girmemde inşaat minşaat bahane. O dava gibi bir düzine davam var , yıllardan beri Yargıtay'da tatlı bir rehavet içinde uyuklayan. Ne zaman ki Allah-peygamber riyakarlığına dokundum, ya da "her başbakan istifayı tadacaktır" gibi haddimi aşan yazılar yazdım, uyuyan dosyalardan iki tanesi uyanıverdi. Olay bundan ibarettir.
OdaTv ekibi sağ olsun, ifade özgürlüğü konusunda takdir edilecek tavır takınmış, "hangi görüşten olursa olsun yazarların ve fikirlerin hapsedilmesine karşı" olduğunu belirtmiş, Eyvallah. Ben de aynı kanıdayım. Güzel. Yalnız iki pürüz var aklımı kurcalayan.
1. Şantaj, tehdit ve itibar katilliği üzerine kurulu yayın organlarıyla nasıl baş edeceğiz?
2. Fikirleri kavuşturmayıp, fikir sahibini başka yerden vurduklarında, yahut itibar katili yayın organlarına havale ettiklerinde "buna da şükür" diyecek miyiz?
Hamiş. OdaTv yazısının altındaki Leviathan imzalı yorumun yazarı Lena Umay hakkında bilgi isteyenler, Aslanlı Yol'daki "Seks, Entrika, Cinayet" başlıklı bölümü okuyabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder