6 Eylül 2011 Salı

Pseudo-Avşar problemi

Problem şu: Kadim adı Avşar Köyü olan köy nasıl Rum köyü olur?

İhtimalleri sayalım.

Birinci ihtimal: Eskiden Türk köyü idi. Bilinmeyen bir tarihte Türkler gitti, Rumlar yerleşti. Bu bir kere olmaz. Eşyanın tabiatına aykırı. O köyü Rumlara yedirmezler. Uzun süreden beri (yani tapu ve miras iddiası güdecek kimse kalmamacasına) metruk ise olur belki. Ama o zaman da adı Avşar Köyü kalmaz, yeni isim verilir. Adı hatırlanıyorsa tapusunu da hatırlayan biri çıkar.

İkinci ihtimal: Avşarlar köyü Rumlara kiraladılar. Bu olabilir, mümkün. Araştırmak lazım.

Üçüncü ihtimal: Rumlar Rum değildi, Hıristiyan Türk idi. Hatta belki Avşar Türkü idi. Bence bu da olmaz, kulağa doğal gelmiyor. Avşar vs. sonuçta sırf biyolojik soy adı değil, kültürel bagajı olan bir isim. Hıristiyan Türkler kendilerine bu adı vermiş olamaz.

Dördüncü ihtimal: Rumlar kendilerini korumak maksadıyla kamuflaj yaptılar, köylerine Türkçe isim verdiler. I-ıh, bu da zayıf. Rumların korkacağı kişiler harita üzerinden araştırma yapan kütüphane fareleri değil ki, oranın komşusu olan haydutlar. Kimin Rum kimin Müslim olduğunu bilmezler mi?

Beşinci ihtimal: Aynen Güzel Cumhuriyetimizin yaptığı gibi Osmanlı döneminde de yer isimleri dalga dalga Türkçeleştirildi. Rumun köyüne birileri gelip piyango usulüyle Avşar, Kayı, Kınık, Köseveli, Satıağa, Çukurviran gibi isimler verdi. Resmi işlemlerde bu adların kullanılmasını mecbur kıldı.

Bana öyle geliyor ki doğru cevap beşincisidir. Bütün belirtiler onu gösteriyor, 1450 ile 1460 arası bir tarihte Osmanlı devletinin idaresinde olan topraklardaki bütün köy ve mezralara – Avşar, Gökçeviran, Göynücek, Kızılsaray, Elmacık, Pelitbükü, Doğanoğlu, Hamzalı… gibi – Türkçe standart isimler vermişler. Ta 1550’lere kadar da vergi tahrirleri yapıldıkça, saray haremine alınan cariyelere takma isim verilmesi gibi, bilumum müslim ve gayrımüslim köylerine böyle standartlaştırılmış “vergilendirme isimleri” takılmış.

Birkaç tane mühim belirti var bu tezi doğrulayan.

Bir, 1460 itibariyle Osmanlı devleti sınırları içinde olan yerlerde (mesela Bursa'da, İzmir'de, Edirne'de) bugün Türkçe köy adı oranı %90 civarında. Oysa bunlardan daha eski tarihte Türkleştiği halde 1460’ta Osmanlı egemenliğinde olmayan Erzurum, Malatya, Karaman gibi yerlerde Türkçe yeradı oranı çok daha düşük, Erzurum’da %40 dolayı, Karaman’da da bilemedin %65-70. [Bu oranlar 1960'taki büyük Türkçeleştirme hamlesinden öncesi için geçerli.] Yani bir yerin daha eski veya daha derinlemesine Türkleşmiş olmasıyla o yerin Türkçe yer isimleri oranı arasında örtüşme yok.

İki, Ömer Lütfi Barkan’ın yayımladığı Hüdavendigâr Vilayeti tahrir defterlerinde şöyle bir gariplik göze çarpıyor. 1487 tarihli defterde hemen hemen bütün yer adları Türkçe. 1521 ve özellikle 1573 tarihli defterde ise “Balcılar namı diğer Molivos” cinsinden çift isimler ciddi bir artış gösteriyor. Türkçe adı olan yerlere sonradan Rumca isim verilmesi pek mantıklı görünmediğine göre, 1487’de “unutturulmuş” olan bazı isimlerin sonradan hortladığını düşünmek yanlış olmasa gerek.

Üç, bundan tam emin değilim, ama tahrir defterlerindeki bütün yer adları 15.-16. yüzyıl Türkçesinin özelliklerini ve o dönemin ideolojik kaygılarının izlerini taşıyor gibi. Bunu daha araştırmak gerek, şimdilik sadece bir sezgi.

Bunlardan ne sonuç çıkarıyoruz?

Bir: Anadolu’da bir yerde Kayı, Kınık, Eymir, Avşar, Çepni, Yüreğir, İğdir gibi buram buram Ortaasya kokan isimler görürsen hemen heyecanlanma. Dur, sakin ol, araştır. Defterdarlık kaleminde 9-5 çalışan bir memurun kafadan attığı isimler olabilir bunlar. Yirminci yüzyılda kesin öyledir, ama Fatih zamanında öyle olmaz diye bir şey yok.

İki: Anadoluda insan topluluklarının kökenine dair söylenen her, ama HER sözün yalan olma ihtimali, doğru olma ihtimalinden daha yüksektir. Bunu da asla aklından çıkarma.

Ataları Ortaasyadan gelmişmiş. Güleyim bari.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder