11 Aralık 2012 Salı

YURT DIŞI


Dün sabah gördüm ben bu karikatürü.. Güldüm çok..  Umut Sarıkaya karikatürü..  Akşam da Murat Fevzi ve Uğur Meleke ile olan muhabbette ben yurt dışında yaşamının toplumdaki "tuhaf" algısından bahseder ve konuşur, konuşur dururken Uğur Meleke de Umut Sarıkaya hikayesinden bahsetti. Sonra da gönderdi.. Ki yolculuklar var önümde benim.. Şu hikayeleri de alıp öyle çıkmalıyım yola!

Ben bunu çok beğendim, siz de belki beğenirsiniz diye..

Yurt Dışı

Üniversite bittikten sonra kısa süre işsiz kalınca hemen "yurt dışına gideceğim" demiştim. İnsanlarla ne yapacağımı konuşurken tek şey çıkıyordu ağzımdan ; "yakında ben zaten yurtdışına gideceğim". Yurt dışı, yurt dışı diyip duruyordum ama yurt dışının tam olarak neresi olduğu ve oraya nasıl gideceğim hakkında en ufak bir bilgim yoktu. Amerika mı, İngiltere mi, Norveç mi, Fransa mı neresiydi gitmek istediğim yer? En ufak bir fikrim yoktu. Yurtdışı olsun yeterdi, her yer olabilirdi. Üniversiteyi bitirmiştim, işsizdim, doğduğumdan beri kız arkadaşım olmamıştı, ne beklentim ne de bir amacım vardı, beni buraya bağlayan hiç kimse, hiçbir şey yoktu. Sanki yeni bir söz bulmuşlar da bunu kendilerinden başka kimse bilmiyormuş gibi "nereye gidersen git, oraya da kendini götürürsün" diyenlere inat kendimi yurtdışına götürmeye kesin kararlıydım. Yurt içinde olmamıştım ben. Tut kolumdan götür beni Yozgat'a, Maraş'a, Gümüşhane'ye tırt olduğum iki haftaya kalmaz fark edilirdi, kendimi gizleyebileceğim bir yerlere gitmeliydim. Beceriksizliğimin sorumluluğunu kültür farkına yorabileceğim bir yerler olmalıydı. Hem sıla hasreti de beni birkaç yıl oyalardı. "what's the prablım honey" diye yanıma sokulan yabancı sevgilimi elimle itip "geldiğim yerdeki insanları özledim tatlım. Şehirlerinizde alt yapı sorunu yok... Eyvallah! Biri hastalansa onu hemen helikopterle hastaneye yolluyorsunuz... Bravo! Sarışınlık sizde, rak müzik sizde, milkşeyk sizde... Korkmayın bunların hiçbirinde gözümüz yok! Ama bişeyi unutmuşsunuz be cincır! İnsan değilsiniz insan! Geldiğim yerdekiler hepinizden daha insandı. İnsan insana bakardı" diyerek ilişki yürütemememin, geçimsizliğimin faturasını yurt dışı insanına çıkarmam gözlerimin önüne geliyordu. Kendine acımanın, kendine üzülmenin en legal olduğu yer yurt dışı. Yani tam bana göre bir yerdi. Yurt Dışı'na kesin gitmeliydim.

 Bizim sülalenin erkeklerinin temel özelliği; ailesinin rızkını, parasını pulunu elâleme yedirmeyi çok sevmesidir. Kadınların ise temel görevi bunu engellemeye çalışmaktır. "Biz yemeyelim de el mi yesin?" diye bankada bulunan bütün paralarını bir ay içinde harcayıp şahane bir ay geçiren ve sonra da farkirliğin pençesinde inim inim kıvranan uzaktan akraba olduğumuz bir aile bile vardı. Adam kadının şüphelerini haklı çıkarmış o fakirliğin içinde bile eline geçen üç kuruşu birilerine yedirmeye çalışırken yakalanmıştı. Az paraya kendine bir dost tuttuğu, haftanın belirli günleri dostunda kaldığı söyleniyordu toprak alasıcanın, boyu devrilesicenin. Aile parçalanma noktasına gelmişti. Kadın her gün yanına 6 yaşındaki çocuğunu da alıp bize geliyor kendini yerden yere atıyor, ağlıyor, ağlatıyordu. Yerde debelenmekten kafasından çıkmış başörtüsünü düzelterek, getirdiğimiz suyu geğirmeler ve hıçkırıklarıla içip yeniden salonun ortasında yere uzanıyordu. Gerçekten acı bir durum yaşanıyordu, hepimizin gözleri ağlaya ağlaya davul gibi olmuştu. Çocuğun da psikolojisi bozulmuştu, "anneeeeeeeaaaa" diye bana tokatlar atıp kucağımdan kurtuluyor, baygın annenin yanına koşuyor ellerini bileklerini ovuyordu kadının. Kadın kısa süre sonra kendine gelip çocuğa sarılıyor, bu sefer de ayılan kadına kızıp vurmaya başlıyordu zavallı yavrucak. Bende işsiz olduğum için bu görüntülere her gün tanık olmak zorunda kalıyordum. Günler haftalar geçmişti ve yurt dışı konusunda hiçbir atılım yapmamıştım. Ama zaman geçtikçe yurt dışının aile içindeki temsilcisi gibi bişey olmuştum. Her olayı her konuyu bir şekilde yurt dışına bağlıyordum. "Yurt dışında böyle bir şey olmaz. Orda devlet "dur" der buna. İki dakkada polis kapına gelir. 'Sen bu çocuğun pisikolojisiyle oynuyorsun'der. Çocuğu hemen gözetimine alır. Gider babayı bulur, babayla konuşur. Babayı helikopterle alıp evine getirir. Çocukla ailenin görüşmesine izin vermez, aileye de bir aile terapisti ayarlar. Ev temizse evi pisletir devlet, sonra çıkıp sokakları deterjanla yıkar. Çünkü yurt dışında sokaklar temiz, evler pistir. Belediye başkanları eşcinseldir" diye aile içinde ileri geri konuşuyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder