25 Aralık 2012 Salı

Terakki, Rukiye, Nergis


RQY رقى fiilinin iki anlamı var. Bir: raqiya “(dağı veya basamağı) çıktı, tırmandı, yükseldi”; masdarı raqy veya ruqiyy. İki: raqâ“büyü ve efsun yaptı, muska yazdı”; masdarı ruqye. İki anlam arasındaki semantik bağı bulmak zor. Eldeki kaynaklarda da bir açıklama bulamadım.

Birinci anlam grubundan merqâمرقىً “merdiven”, raqqâ رقّاء “tırmanıcı,” modern dilde “dağcı”, teraqqî ترقّى “basamak çıkma, yükselme,” İttihat ve Terakki’den tanıdığımız bir sözcük, "çağ atlamak" anlamında kullanmışlar. Ruqiyyeرقيّة için de Tacül Arus sözlüğü “yükseliş” demiş.

İkinci gruptan ruqyeرقة ve ruqyâ رقيا “büyü, muska”. Özellikle bir hastalığı iyileştirmek için yapılırmış, ama kötü niyetle yapıldığı da olurmuş.  Arapça olmayan bir dilde muska yazdırmak caiz değilmiş, ancak kem göze karşı bir Kuran ayetini veya maruf bir duayı muska edinmekte sakınca yokmuş. Büyü yapan kişiye ism-i failden râq راقٍ adı veriliyor.

Kuran’da Kıyamet suresi 27’de geçen men râqin راقٍ من ifadesi iki türlü de yorumlanmış. Türkçe çevirilerde genellikle “kim tedavi edecek? Kim ilaç yazacak? Kim çare bulacak?” üzerinden çeşitleme yapmışlar. Ama tefsir ilminin piri sayılan İbn Abbas “kim [onun ruhuyla beraber] yükselecek” diye okumuş.

Peygamberin ikinci kızı olan Ruqayya’nın adının hangi anlamda olduğunu gösteren bir kaynak bulamadım. “Yükseliş” mi, “büyü” mü? Bu isim Türkçede neden kesre ile Ruqiyya> Rukiye yazılır, onu da bilemedim maalesef.

*
Akraba dilleri de gözden geçirmek lazım haliyle.

Önce eski Asurca, Chicago Assyrian Dict. Cilt 14, sf 420. Ruqqû neymiş, “to prepare spices or perfume”. Kokulu yağ veya baharat karmak, aromatik yağlardan ilaç ve parfüm yapmak. Sıfat olarak ruqqû “aromatik, parfümlü”. Bît raqqî “parfümcü veya baharatçı dükkânı”, Türkçesi otacı olur, aynı zamanda eczacı işlevi de görür bunlar. Türevleri: muraqqû “perfume maker”, narqîtu “ilaç, şifalı ot”.

İbranicesi de aynen var. Raqah רקח “aromatik yağ veya şifalı ot karmak”, riqûh “parfüm, şifalı ot karışımı”, reqqah “otacı, baharat veya parfüm satan”.

Arapçada karşımıza çıkan “büyü” anlamı belli ki “aromatik yağ veya ot karışımı, baharat, buhur” fikrinden türemiş olmalı. Baharatçı ve parfümeri ile eczanenin ayrışması şunun şurasında kaç yüzyıllık yenilik ki? Hem bak, modern İbranicede eczacılık mesleğinin adını ne koymuşlar: raqâhot, aynı kökten, “aromatikler ilmi” anlamında! Ot = ilaç = tedavi = büyü: anlaşılır bir dizi.

“Yükseliş” anlamına akraba dillerde rastlamadım. Belki vardır da gözümden kaçtı. Belki de Sami anadilindeki ilk anlamı buydu, ama bu soyut/ilkel anlam sadece Arapçada korundu. Arasam bulurum bir şeyler herhalde ama şimdi üşendim.

Acaba “yükselme” fikri ile buhurun ya da kokunun buram buram tütmesi arasında mı anlam bağı kurmuşlar? Olabilir bak. Emin değilim ama mantıklı görünüyor.

*
Şu yukarıda geçen narqîtu’ya da mim koyalım. Acaba Yunanca nárkissos“uyuşturucu etkisi olan bir bitki, nergis” ve nárkê “[bir ilaç veya zehirle] uyuşturmak” ile bağı var mıdır? Bakıyoruz Frisk (Gr. Etym. Wört. II.290) ve Chantraine’e (Dict. étym. gr. s.v.), ikisi de Yunanca sözcüklerin kökenini çözememişler, “yabancı dilden alıntı olmalı” deyip geçmişler. Vay canına, ister misin…

Nergisle narkozun akraba olduğunu biliyoruz da, Rukiye ile terakki de aynı familyadan çıkarsa şaşarım çok. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder