Memlekette şimdi âkil adam modası çıktı. Halbuki bunun aslı uzun â ve kısa ı ile âkıl’dır, isterseniz aakıl diye de yazabiliriz, yani عاقِل. Eski yazıda kaf’tan sonra esrenin /i/ okunmasına imkân ve ihtimal yoktur. Kef ile yazılan âkilآكِل “yiyen” demektir. Akilül lühum = etobur, akilül küll = hem et hem ot yiyen, yani omnivore.
Eski Anadolu Türkçesinde âkıl çok sık geçen bir kelimeymiş, Yunus Emre’de, Aşık Paşa’da filan her sayfada karşına çıkar. 20. yüzyıla doğru tedavülden düşmüş. 1930’lardan 1980’lere dek basında sadece âkıl ve bâliğ kalıp deyiminde geçiyor, “aklı eren ve büluğa ermiş” anlamında hukuk tabiri. ı’nın i’ye dönüşmesi acaba o deyimi kafiyelendirme alışkanlığından doğmuş olabilir mi? Âkil ve baliğ yazımına en erken 1944’te rastladım. TDK sözlüğünün 1945 ve 55 baskılarında yok, ilk kez 1966 baskısına akil ve baliğ şeklinde alınmış. Akil adamlar lafı 1995’te icat edilmiş.
Akıl kârı diye bildiğimiz deyimin doğrusunun âkıl kârı olduğunu Şemseddin Sami hatırlatmış. Kâr burada “iş” demek, elbette “akıl işi” değil, “akıllı işi” kastedilen. Bir de akıldane diye bir söz var, aslı uzun a ile âkıl ve dânâ, yani “akıllı ve bilgili”.
Âkıl’ın çoğulu ukalâ’dır عقلا “akıllılar” demek. Cümle içinde kullanılışı şöyle olmalı: “Sevan Efendi ukalâdan adamdır.” Yani “akıllılardan”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder