Arasıra yazıştığım Fransız bir dilci arkadaşım mail atmış, “çaresiz kaldım, zapato hakkında sen ne düşünüyorsun” diye. İspanyolca zapato“ayakkabı”. Bir önceki İspanya başbakanının adı Zapatero idi, yani “ayakkabıcı”. İspanyol Kraliyet Dil Akademisinin haşmetli sözlüğüne bakıyoruz, ne görelim? Sözcük Türkçe zabata’dan geliyormuş. Meğer.
Dur, diyoruz, bunun İtalyancası da vardı, ciabatta “terlik, önü kapalı arkası açık pabuç” manasında. Devoto’nun İtalyanca etimoloji sözlüğünü açıyoruz, al sana bir şok daha. O da “Türkçe ‘Acem pabucu’ anlamına gelen çabata’dan” demiş.
Sizi bilmem ama ben böyle bir kelime hiç duymamışım. “Acaba” deyip bakıyorum. TDK sözlüğünde yok. Eski basımlarında da yok. Meydan Larus’ta yok. Anadolu ağızlarında duyulmuş, gerçek ve hayali bütün kelimeleri derleyen 12 ciltlik Derleme Sözlüğü’nde yok. Eski metinlerde geçen bilumum unutulmuş Türkçe sözcükleri gösteren 7 ciltlik Tarama Sözlüğü’nde yok. Meninski’nin 1680 basımı sözlüğü manyak bir eserdir, gün yüzü görmemiş kaç çeşit kelime varsa mutlaka bulunur: yok. Çağatay Türkçesi için Senglah’a ve Pavet de Courteille sözlüğüne bakıyoruz: yok. Divan-ı Lugat-it Türk’te yok. Azericede yok. Kırgızcada yok. Yokoğlu yok. İçinizde kuşku kalmasın, çabata, çebata, çapata, cabata, zabata, sabata, چاباته, چباتا, چڀاطه, جباته, akla gelecek her türlü yazışı kontrol ettim. Yok.
Acem pabucu (calzatura persiana) dediğine göre Farsî olabilir mi? Orada da yok. Ne Steingass, ne Burhan-ı Katı böyle bir kelime vermemiş. Çâpâtîvar gerçi, bizim lavaş dediğimiz yassı ekmek. Hint mutfağında Farsçadan alıntı olarak vardır. Türkçede de tek tük geçer. Ama lavaş nerede, pabuç nerede? [Peki, İtalyanca ciabatta aynı zamanda bir ekmek çeşidinin adıdır, “pabuç ekmeği” anlamında. Ama öbür yönde anlam gelişmesi zor, ekmeğin adı pabuca verilmez.]
“Mümkün değil, saçmalamış İspanyollar” diye cevap yazdım, tam send’e basacakken, hoppala: Dr. Saadet Çağatay, Karaçay’ca Birkaç Metin, sf 294: “Kazan lehçesinde köylünün giydiği ve bir nevi ıhlamur ağacı kabuğundan yapılmış olan ayakkabına çabatadenir.” Kazan lehçesi dediği şey Kazan Tatarcası.
Buyur bu da Tatarca bir mezar yazıtı imiş: “Gusman hafiz kızı idim, / Haneke sultan atlı idim, / Sehtiyan kiymes naz idim,/ Çabata tapmay baramın” Tercümesi: “Hafız Osman kızı idim, adım Haneke? Sultan idi, sahtiyan giymez nazlı idim, çabata bulamadan gittim (öldüm).” Sahtiyan “pahalı ayakkabı” demek oluyor, çabata da bunun tersi belli ki.
Kontrol edelim, Tatarcanın atası olan Ortaçağ Kıpçak Türkçesinde böyle bir şey var mı? Yok. Codex Cumanicus’ta yok. Kitabül İdrak’ta yok. Kazan dilinde acaba Rusça alıntı olabilir mi? Hayır Rusçada da yok görünüyor.
Şimdi. İspanyolca ve İtalyancaya, hele bu iki dilin ana vokabüler kütüğüne, Kazan Tatarcasından direkt bir alıntı mümkün değildir, hiç hayal kurmayalım. Elbette birtakım İtalyan tüccarlar oralara gitmiştir, elbette Kefe’de Cenevizliler vardı, elbette Dominiken rahipleri 13. yy’da oralarda cirit attılar vs. vs. Ama bu derece damardan bir etkileşim olması için ya Tatar kültürünün İtalyanlar ve İspanyollar nezdinde ciddi bir çekim gücü olması lazım, ya Tataristandan birtakım ticari ürünlerin yoğun olarak Batı Akdeniz’e sevkediliyor olması lazım. Sanki “ıhlamur ağacı kabuğundan yapılmış köylü çarığı” ciddi bir ticaret kalemi olamazmış gibi geliyor bana.
Pes ettim. Vallahi çözemedim. Siz şimdiye dek benim bir kelime hakkında böyle çaresiz kaldığımı gördünüz mü hiç? İşte oluyor.
*
Dünden beri kafam bununla meşgul. Köylü çarığı deyince aklıma saboda geldi. Fransızca sabot “tek parça ağaçtan oyma köylü ayakkabısı”. Bütün kaynaklar Güney Fransa’nın Poitou bölgesi köylü ağzından alındığı konusunda hemfikir, ama etimolojisi hakkında yorumdan kaçınmışlar. Bence zapato ile alakalı olduğu kesin. Ama gidip gideceğin mesafe o kadar, bu da ekstra bir bilgi sağlamıyor bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder