Sünni İslam hukukunun dört mezhebinin ittifakla kabulüne göre, gayrımüslimin mahkemede müslime karşı şehadeti geçersizdir.
Nüfusun büyük bir bölümünün hukukî kişiliğini yok sayma anlamına gelen bu uygulamanın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 6. ve 7. maddelerine aykırılığı şüphe götürmez.
Madde 6: Herkes, nerede olursa olsun, hukuk [yargı] önünde bir kişi olarak tanınma hakkına sahiptir.
Madde 7: Herkes hukuk [yargı] önünde eşittir ve herhangi bir ayrım olmaksızın hukukun [yargının] eşit koruması altındadır.
Madde 7: Herkes hukuk [yargı] önünde eşittir ve herhangi bir ayrım olmaksızın hukukun [yargının] eşit koruması altındadır.
Belirtelim ki, ABD’de ırk ayrımcılığının en kötü döneminde bile zencilerin mahkemede tanıklık etme hakkına yönelik yasal bir kısıtlama görülmemiştir. Güney eyaletlerinde zencilerin oy hakkına ilişkin kısıtlamalar dolaylı ve fiili uygulamalardan ibaret kalmış, açık bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Ancak Nazi Almanyasında Yahudilerin kamu yönetimine katılma, belli meslekleri icra etme ve yasanın eşit korumasından yararlanma hakları, 15 Eylül 1935 tarihli Reichsbürgergesetz ve ona bağlı yönetmeliklerle kaldırılmıştır.
Tanıklık yasağı
Tanıklık yasağı sadece sembolik bir aşağılama değildir, ciddi hukuki sonuçları vardır. Misal:
Mes’ele: Bir kâfir köyünde asla Müslüman olmasa, Zeyd-i müslim Amr-i zimmîyi vurup katl eylese, merkum karye halkının şehadeti Zeyd üzerine geçer mi?
Elcevap: Geçmez, müslim idüğü muhakkak ise. (sf. 120)
Meali: Hıristiyan köyüne musallat olan bir Müslüman haydudun işlediği cinayet, Müslüman tanık bulunmadıkça mahkemede kanıtlanamaz. Ancak Zeyd’in müslimliğinin “muhakkak” olması, yani tahkik edilerek doğrulanmış olması gerekir. Yoksa cinayet işleyen her Hıristiyan “ben aslında müslümanım” deyip paçayı kurtarabilir.
Anadolu taşrasının neden ve nasıl Müslümanlaştığını, bu tek örnekten kolayca çıkarsayabiliriz.
Mes’ele: Bir zimmî fevt olup, varisi kalmayıp, beytülmalci metrukatını talep ettikte Amr-i zimmî “ben satın aldım” deyu dava edip bazı zimmî şahitler ikame eylese, beytülmalci müslim olsa anların şehadetleri mesmu’a olur mu?
Elcevap: Müslüman şahid lazım olur. (sf. 120)
Meali: Gayrımüslim kişi varissiz ölse, mallarını sağlığında falancaya sattığına dair Hıristiyan şahitler çıksa bunların şahitliği dinlenmez; mallara devlet el koyar. Yazılı kanıta itibar etmeyen ve fiş-fatura tanımayan bir hukuk sisteminde bu uygulamanın anlamı şudur: varisi olmayan bir gayrımüslimin yaşamının son döneminde yaptığı tüm satış işlemleri sorgulanabilir.
Yabancı gayrımüslimlerin statüsü
Zimmînin müslümana karşı şahitliği geçersiz olduğu gibi, harbînin şahitliği büsbütün geçersizdir.
Mes’ele: Emanla gelen harbîler Amr-i zimmî üzerine bir hususta şehadet eyleseler, padişah-ı âlem penah “harbîlerin zimmî üzerine şehadetleri tutula” deyu ellerinde temessükleri olucak, mezburların üzerine şehadetleri kabul olunur mu?
Elcevap: Asla olunmaz, ahidnamelerinde ol kaydı cehele-i küttâb yazmışlardır, nâmeşrû olan nesneye emr-i sultanî olmaz. (sf. 119)
Meali: Elin yabancısının yerli Ermeniye karşı tanıklığı geçersizdir. Elinde padişah fermanı da olsa geçersizdir, çünkü hukuka aykırı padişah emri olmaz, cahil bürokratların (cehele-i küttâb) halt yemesidir.
Mes’ele: Zeyd-i zimmî darül İslamdan kat’ı alaka edip darül harbde mütemekkin oldukta, Amr-i zimmî varıp hile ile bir miktar altının alıp gelse, badehu Zeyd ardınca gelse altının almağa kadir olur mu?
Elcevap: Zeyd harbî olucak darül harbde malı masum değildir. Amr’dan alamaz. Amma hîle ile almağın Amr’a helal olmaz. Fukaraya üleştirip yahud beytülmal-ı müslimîne teslim etmek lazımdır. (sf. 122)
Yerli gayrımüslim yurt dışında birini dolandırdı, yabancı kişi hak talep edebilir mi? Cevap: edemez. Ancak yerli hilebaz kazancını fukaraya dağıtsa akıllılık eder, yoksa devlet paraya el koyabilir.
Kapitülasyonların neden gerektiği, Osmanlı’da dış ticaretin 400 sene boyunca neden kapitülasyonlar sayesinde ayakta kalabildiği anlaşılıyor mu? Kapitülasyon dediğin şey, Türkiye’de iş yapan yabancı özel şahıslara tanınan birtakım ekstra-legal hukuki güvencelerdir. Şer’i hukuka aykırıdır, o yüzden Müftü Efendi bunları cehele-i küttâbın eseri saymaktadır. Kapitülasyonları kaldırdığın gün şer’i hukuku da lağvedip Medeni Kanunu kabul etmen gerekir. Yoksa batarsın, ya da Motorola davasındaki gibi öyle bir dayak yersin ki feleğin şaşar.
Miras ve vesayet
Gayrımüslimin müslime varis olması yasaktır. Gayrımüslimin müslime vasi olması da, Kuran’ın açık hükmü gereği, yasaktır. Uygulamada bu ilke içinden çıkılmaz durumlar yaratır.
Mes’ele: Hind-i zimmiyenin zevci müslim fevt oldukta, Hind mehrini alır mı, yoksa irs tarîkiyle dahi nesne alır mı?
Elcevap: Heman mehrin alır. (sf. 113)
Meali: Nikâh sözleşmesi gereği kocanın ölümü halinde ödenmesi gereken bir mihr varsa o ödenir, ama Müslüman kocanın mirasından gayrımüslim zevceye pay düşmez.
Mes’ele: Zeyd-i müslim Hind-i kâfireyi nikâhlayıp, veled geldikten sonra Zeyd fevt olsa, badehu Hind Amr-i kâfire tezevvüc etmek caiz olur mu?
Elcevap: Olur, ba’d-el iddet. (sf. 113)
Garimüslim kadın, Müslim olan ilk kocası öldükten sonra gayrimüslim kocaya varabilir mi? Varır. Peki, ilk kocadan doğan küçük çocuğun vesayeti, gayrımüslim olan ikinci kocada olabilir mi?
Mes’ele: Zeyd-i zimmî, zevcesi Hind-i zimmiyenin müteveffâ zevci Amr-i müslimden olan evlâd-ı sigârına vasî caiz olur mu?
Elcevap: Olmaz.
Sonuç
Bak “hoşgörü” yapmışlar, ibadetlerini serbestçe yapmalarına izin vermişler, daha halâ ne istersin be adam?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder