1 Nisan 2014 Salı

Savaş herkese değdi, şarkılar herkese!


Esen Şahin'in Karşı Gazetesi ve Yön Radyo'ya yaptığı Gülten Kaya röportajının tamamını burada yayımlıyorum..

........................

 27 farklı disiplinden gelen sanatçıların nefes verdiği Ahmet Kaya’ya saygı albümü “Bir eksiğiz“ 3 Mart’ta raflarda yerini aldı. Hayko Cepkin’den Aynur Doğan’a , Sezen Aksu’dan Büyük Ev Abluka’ya kadar geniş yelpazede müzisyenlerin yer aldığı albümü ve Ahmet Kaya Müziği’nin birbirlerine zıt yaşam biçimlerinin ortak paydası olmasını Gülten Kaya ile konuştuk.
Öncelikle albümün adından başlayalım.. Neden "Bir eksiğiz" ?

Birkaç isim üzerinde durduk aslında fakat "bir eksiğiz" içinde bulunduğumuz durumu çok iyi tanımlıyordu. Ne yapsak, ne kadar çok insanı bir araya getirsek, ne kadar çok şarkı paylaşsak da bir eksiğiz.

- Proje fikri nasıl ortaya çıktı?

Eşimin yokluğunun onuncu yılında "onsuz on yıl" adıyla bir gece yaptık. Gecede farklı seslerden, farklı disiplinlerden insanlar sahne aldılar. Fikir o zaman çıktı. Çok heyecan vericiydi. Ahmet Kaya türüne uzak olan insanların da bu şarkılara ne şekilde anlam koyup nasıl yorumlayacaklarını da merak ettik açıkçası. Bu çalışmanın aynı zamanda bestelerdeki zenginliği de ortaya çıkaracağını düşündük.

 – Bu proje neyi amaçlıyordu?

Projenin birden fazla amacı olduğunu söyleyebilirim. Bugün aramızda olmayan ama bize yüzlerce eser bırakmış sanatçıların bu değerli yapıtlarını yeni kuşaklarla buluşturmak gerekir. Bu eserlerin yine yeniden hayatın gündemine taşınması sektörel deyimle işlenmesi anlamına geliyor. Projenin en çok anlaşılmasını istediğim birincil amacı budur. Sadece bizde değil dünyada da genel işleyiş bu şekildedir. Öte yandan bestelerde müthiş bir zenginlik var. Bunun da ortaya çıkması gerekiyor. Diyelim ki herhangi bir eserde Jazz, Rock ya da başka bir tarzın ruhu varsa bunu keşfetmek gerekir. Parçaların yeniden işlenişi esnasında Ahmet Kaya’nın yorumlama biçiminin ötesinde bestelerin kendi içerisinde barındırdığı farklılıklar ve güzellikler de keşfedilmesi gerekiyor. Hali hazırda var olan besteler onun kalbinin ve aklının ürünüdür fakat diğer sanatçıların bu eserlerde ne hissettiklerini görmek de bizim açımızdan fazlasıyla heyecan verici oldu. Başka açıdan eserler olduğu yerde durduğu müddetçe yeni kuşaklarla tanışması güçleşir. Ahmet Kaya’dan bugüne neredeyse üçüncü kuşağın oluştuğunu düşünürsek bu proje aynı zamanda taşıyıcı sesler üzerinden eserlerin yeni kuşaklara iletilme amacını da güdüyor.

Ağırlıklı olarak Rock müzik sanatçılarıyla çalışmanızın sebebi de yeni kuşaklara daha çok yaklaşmak mıydı?

 – Müziğin şu disiplininden insanlarla çalışalım diye yola çıkmadık. Tersine Ahmet Kaya türünün en uzağındaki isimlerden yeni yorumlar duyalım bakalım diye düşündük. Ayrıca Ahmet Kaya türüyle dostluğu olan Cahit Berkay, Yavuz Bingöl, Leman Sam ,Niyazi Koyuncu gibi isimler de var albümde. Bir de biz daha önce de " Dinle Sevgili Ülkem" isminde bir saygı albümü daha yapmıştık. Orada daha ziyade Ahmet Kaya müziğinin ittifakları gibi daha yakın isimlerden yola çıkmıştık. Burada biraz daha ters köşe bir şey yapalım istedik. Dolayısıyla böyle bir skala çıktı ortaya.

- Eser-Sanatçı eşleştirmesinde sizin bir rolünüz var mıydı yoksa sanatçılar kendileri mi seçti?
Biz aslında hep Ahmet Kaya'nın özgürlük anlayışından yola çıkıyoruz Herkes kendi şarkısını kendisi seçsin ve istediği şekilde düzenlemelerini yapsın istedik. Diğer türlüsü sanatı disipline etmek olur. Ahmet Kaya'nın da anlayışına uymaz. Seçim yapmakta zorlanıp bizden öneri bekleyenlere elbette önerilerimizi sunduk. Fakat bu arkadaşların çoğu zaten biz teklif ettiğimiz anda bir çırpıda ben şunu okumak isterim deyiverdi. Hepsinin bizim repertuvara hakim olduğunu gördüm. Bir ilginç nokta da herkesin hep bir ağızdan okuduğu, sektörel deyimle A-1 olarak adlandırılan eserlerden ziyade biraz daha kıyıda köşede kalmış, kendi haline bırakılmış eserler seçildi. Bu da özel olarak çok hoş oldu bizim açımız


"Ahmet Kaya hayatın, sokağın, Türkiye’nin  müziği yaptı"

 – “Ahmet Kaya'nın söylediği bütün şarkılar sanki sadece Ahmet Kaya söylesin diye yazılmış gibi" tarzında yorumlarla sık karşılaşıyoruz. Böyle düşünenler için neler söyleyeceksiniz?

Ahmet Kaya, sıra dışılığı çok severdi ve kendisi de öyleydi. Biz bu albüme " Ahmet Kaya gibi okusunlar" diye yola çıkmadık. Mümkün değil bu. Aksine herkes kendisi gibi okusun, kendi yorumunu ve duygusunu katsın. Bu şarkıdan ne anlıyorsa bizimle onu paylaşsın anlayışından yola çıktık. Bu tür saygı albümlerinde asla eserin sahibinin kendisi gibi bir sonuç çıkmaz ortaya çünkü o bir besteci. Kendi hissettiği sözü bestelemiş. Yüreğini koymuş. Kendi sesini koymuş. Bu sadece Ahmet Kaya için değil başka sanatçılar için de geçerli. Örneğin Sezen Aksu şarkısını bir başkasından dinlediğimizde kulağımız Sezen Aksu'yu arar. Bu son derece normal. Ama bu tür albümlerde amaç onun gibi okunmasının sağlanması değildir zira bunu başarmak imkânsız. O eser onun çocuğudur. Başkaları o çocukları sevebilirler ama asla babaları kadar güçlü olmaz o duygu. Bütün eserler için taşıyıcılara ihtiyaç vardır. Pir Sultan Abdal türkülerini bugün biliyor, ezbere okuyorsak bunu yüzyıllar boyunca bizlere taşıyan taşıyıcı seslere borçluyuz. Aynı şekilde Bach'ın keman için piyano için bestelenmiş eserlerini başka bazı yorumcular kendi hissettikleri gibi çaldıkları için bu eserler bize ulaştı. Ahmet Kaya'nın tadı kıymetlenerek, demlenerek olduğu yerde duruyor zaten. Diyelim ki bir şarkıyı Gripin grubundan dinleyen ve hiç Ahmet Kaya ile tanışmamış birisi dönecek ve aslından onu bir daha dinleyecek. İşte o zaman o repertuvarı keşfedecek. Buradaki asıl amaç budur. Ahmet Kaya hayatın, sokağın ve Türkiye'nin müziğini yapmıştır.

Ahmet Kaya eserlerini bin bir çeşit farklı fikre, ideolojiye sahip insan dinliyor. Bu eserlerin toplumda bu kadar büyük yankı uyandırmasını neye bağlıyorsunuz?

Bunun birçok sebebi var fakat bu albümle de anlaşıldı ki müthiş geniş zamanlar besteleri yapmış Ahmet kaya. Onun repertuarına baktığınızda Rock, Alaturka, Halk müziği motifleri olduğunu, başka disiplinlerden denemeler yaptığını görürsünüz. Aslında bu albümle biz biraz da bunu da keşfe çıktık. Hayatın müziğini yaptı Ahmet Kaya. Yaşamın, sokağın dışında durarak acaba şimdi nasıl bir şey bestelesem diye düşünmedi. Sokağın hayatın gündemi ona nasıl etki ettiyse işte onun müziğini yaptı. Çok sahici ve samimi bir müzik. Bu sahicilik de çok geçirgen bir duygudur. Ayrıca Türkiye gündemine de tanıklık etmiştir Ahmet Kaya müziği. 1985 'den bugüne ülke gündeminde ne varsa Ahmet Kaya müziğinde o vardır. Yani buradan yakın tarihi okumak da mümkün. Kurgulanmış ya da kendisine sipariş edilmiş duygudan ziyade hissettiği ve kendi gözünü yaşatan temalar kullandı. O bizden biri. Sokaktan biri. Sokağın dramını da, trajedisini de, mizahını da çok iyi bilen biri. Sokaktaki portreleri de çok iyi tanıyor. Bunun için bize çok yakındır Ahmet Kaya. Bunun ideolojisi de olmaz. Örneğin 12 Eylül hapishanelerinde yatan ülkücüler de anneleriyle bir duygu yaşadılar. O analar da gençliklerinin bir kısmını orada geçirdi. O şarkılarda kendilerini bulmaları hiç şaşırtıcı değil. Ya da bir tezgâhtar Nebahat portresi... Hangimizin hayatına değmemiştir ki böyle bir yaşam içeriği? Çünkü bu hayatın içinden bir portre. Bu ülkede otuz yılı aşkın süre boyunca savaş yaşandı. Tarafları kim olursa olsun bu savaşın sonuçları hepimize değdi. Komşumuzun oğlu askerdi ya da gerillaydı. Hatta ailelerin içinden bir kardeş asker, diğer kardeş gerilla oldu. Bu yüzden "Şarkılarım Dağlara" dediğiniz zaman o dağlardaki herkesi kastetmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla Ahmet Kaya hayatın, sokağın ve Türkiye'nin müziğini yapmıştır.

Ağladıkça, Adı Yılmaz, Şarkılarım Dağlara ,Gururla Bakıyorum Dünyaya gibi şarkıları söyleyen - Ahmet Kaya’nın barışa, savaşa yönelik düşünceleri nelerdi? Ve bugün " barış süreci" denilen bir süreç yaşıyoruz. Ahmet Kaya bu sürecin neresinde olurdu?

 Tam da bugünlerde yükselen gerilim üzerinden çok da öyle hissetmesem de umuyor ki bir barış sürecindeyizdir. Ben bu Newroz’da da Diyarbakır'daydım. Bir kaç yıldır hep oraya gidiyorum. Orada halkın yükselen barış talebini birebir gözlemleme şansım oluyor. Ve ne pahasına olursa olsun Kürt halkının barış istediğini biliyorum fakat öte yandan bunun tarafı olan devlet açısından da aynı istek ve kararlılık var mı açıkçası onu bilemiyoruz. Çünkü biraz perde arkasında yürütülüyor bu işler ve ilişkiler. Biz faniler çok haberdar edilmiyoruz. Oysa demokratik ülkelerde halkla paylaşılır. Ahmet Kaya duygu insanı. Bırakın insanın insanı öldürmesini sokakta insanların birbirlerine uyguladıkları şiddetten bile çok etkilenen, karıncayı bile incitmekten çekinen bir duygu insanıydı o. Bugün olsaydı zannediyorum ki bu süreci hızlandırmaya dönük ona düşen ne varsa onu yapardı bir sanatçı olarak. Çünkü hep hayata paralel üretti o. Eğer şimdiki gündem sizin deyiminizle barış süreci ise ki umuyorum öyle olacaktır, o zaman da son cümlelerinde olduğu gibi "binyıllar boyunca aynı çeşmelerden su içmiş halkların yine aynı çeşmelerden su içmesi" ne yönelik bir duruşu olurdu diye düşünüyorum.

"Ben o ödülü zaten Kürt halkı adına aldım"

-Sizin de sözü susturulmuş ve kalbi incitilmiş bir sanat insanı olarak tanımladığınız Ahmet Kaya'ya bu sene müzik alanında 2013 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi. Bu ödülün Türkiye'de sanat adına bir şeylerin değiştirdiğini düşünüyor musunuz?

Öyle mucizeler yüklememek lazım ödüllere. Keşke hakların kaderi birer ödülle değiştirilebilseydi. Tabi ki öyle düşünmüyorum. Bir ödül daha çok semboliktir. Tek başına hiçbir şey değildir. Ödülü veren kurum barış sürecinde bulunduğu pozisyonun gereğini yaptığı oranda bunun gereklerini yerine getirilmiş sayarım ben. Ben o ödülü zaten Kürt halkı adına aldım. Çünkü Kürt halkına uzatılmış bir el olarak düşündüm. Umuyoruz ki uzatılan barış eli havada bırakılmaz.

 – Başbakan da son zamanlarda Ahmet Kaya ismini dilinden düşürmez oldu. Bu beraberinde Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi'yi destekler miydi Başbakan'a karşı durur muydu tartışmalarını doğurdu. Siz neler söyleyeceksiniz?

– Bu tartışmayı çok faydasız buluyorum. Şimdi Ahmet Kaya'nın şarkılarına ve duruşuna hakim olan ve onu bilen herkes bu sorunun cevabını da biliyor zaten. Dolayısıyla orada olurdu burada olurdu tartışmasına girmek sahiden faydasız. Yaşasaydı nerede duracağı belli. Benim de nerede durduğum belli. Onun ötesinde asıl Ahmet Kaya'yı algılamak demek, onun özlediği, düşlediği dünyayı kurmak ona yaklaşmak, onun demokrasi algısına yaklaşmaktır benim açımdan. Başbakan’ın Ahmet Kaya'dan söz etmesi daha öznel bir durum. Ahmet Kaya mağdur edilen herkesin tarafındaydı. Başbakanın Ahmet Kaya'ya bir vefa duygusu taşıdığını düşünüyorum. Çünkü o şiir okuduğu için tutuklandığı zaman buna da karşı çıkmıştı Ahmet Kaya. Ben bunun dışında başka siyaseten bir amaç aramıyorum. Ama eğer gerçekten Ahmet Kaya'ya yaklaşmak onun düşlediği dünyayı kurmak gibi amaçlar varsa bu zaten muhteşem bir şey olur. O "gerçekten tam bağımsız bir ülkenin dürüst bir yurttaşı olarak yaşamak istiyorum" demişti. Bu kelimelerin içini tek tek açtığınız zaman bugünkü gündemle zaten yan yana gelmediğini görürsünüz. Bu çok nettir. Ülke gündemiyle Ahmet Kaya'nın bu sözü arasında çağ farkı var neredeyse. Siyaset sanata ihtiyaç duyar. Fakat sanatı ya da onun taşıyıcısını algılayabildiği ona kıymet kattığı oranda bundan fayda sağlayabilir. Ahmet Kaya nettir. Eserleri ve ne dediği de nettir. Bunu artık hiç kimse manipüle edemez. Aramızda olsaydı üretiminde, duruşunda bir farklılık olur muydu? Tabi ki hayır! Çünkü bu duruş üzerinden sürgünü, yalnızlaştırılmayı, tek başına aramızdan ayrılmayı göze almış bir insandan söz ediyoruz biz. Dolayısıyla bugün aramızda aynı Ahmet Kaya olarak yaşıyor olacaktı. Onun nerede duracağını öngörmek çok zor değil.

Peki albüme geri dönecek olursak bu projelerin devamı gelecek mi? Mesela kardeşiniz Ahmet Kaya şarkılarının çoğuna söz yazan Yusuf Hayaloğlu ile ilgili benzer bir çalışma olabilir mi?

Benim yaptığım bütün projelerin içinde Yusuf Hayaloğlu da var zaten. Ben onları bir bütünün iki yarısı olarak görüyorum. Yazdığı sözlerle, kattığı emekle bizim üretimimizin yarısıdır Yusuf Hayaloğlu. Onun eserleri de Ahmet'e paralel yeni kuşaklara taşınıyor. Ayrıca bizim projeleri kurgulama sürecimiz birkaç yıl önceden başlamıyor. Fikir buldukça proje üretiyoruz. Bu yüzden bundan sonrası ne olur onunla ilgili şimdiden bir şey söylemek zor. Hayatın içinde olgunlaşacak ve şekillenecek. Ama bu çok değerli şarkıları işlemeye devam edeceğiz. Tabi ki Ahmet Kaya'ya yapılan o devasa haksızlıkla hesaplaşmaya ve onu yeni kuşaklarla buluşturmaya da devam edeceğiz.

Herkesin bir Ahmet Kaya şarkısı vardır? Sizinki?

Şarkıların toplamı benim Ahmet Kayam

 – Son olarak siz albümü dinlerken Ahmet Kaya eserlerini farklı ağızlardan ve tarzlardan duyduğunuzda neler hissettiniz?

Benim kişisel duygumun ötesinde sanırım çok gelişmiş olan empati duygumdan dolayı dinlediğim her şarkıda Ahmet 'in yüz ifadesi, kuracağı cümleler geliyor aklıma. Çok kendim gibi dinleyemiyorum açıkçası. Çünkü ben bu işlerde sadece fikri, projeyi bulan hayata geçiren bir aracıyım. Ama şunu çok iyi biliyorum. Kendi şarkılarını başkalarından dinlerken çok etkilenirdi Ahmet. Sokaktan geçen biri, bir hayranı ona kendi şarkısını okuduğu zaman çok etkilenirdi. "Bambaşka bir şey okudun şimdi sen bana" derdi. Çok duygulanırdı. Onun için bu arkadaşların çalışmaları benim için çok kıymetli. Ahmet'i tebessüm ettirdiklerini, onu hüzünlü hissettirdiklerini düşünüyorum. Onun için bana iyi geliyor bu çalışma. Bu arkadaşların hepsi benim için tek tek çok değerli. Özel olarak da şunu söyleyebilirim. İşte o şarkılardaki zenginliğin keşfedilmiş olması beni heyecanlandırıyor tabi. Bu albümü dinleyenlerin de yeniden bir keşfe çıktıklarını düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder