**********************
Doğanın iyileştirici gücünü kullanın
‘Homeopati’ sözcüğünü daha önce duydunuz mu? Doğal ve yan etkisi olmayan bir tedavi yöntemi adı… Hayır, yeni bir yöntem değil. 220 yıl kadar önce Alman hekim Samuel Hahnemann tarafından geliştirilmiş. Vücudumuzun ilaç deposu haline geldiği son yüzyılda, doğal yaşamayı seçen insanların başucu yöntemi de diyebiliriz. Türkiye’de bu yöntemle tedavi olan bir avuç insan var. Onlardan biri de Başak Yaykın Pirtini...
Zeynep BAKIR
zeynep.bakir@aksam.com.tr
Homeopati tedavi biçiminin sadece akut kısmını yani sıklıkla görülebilecek hastalıkları evinde kendine ve çocuklarına kullanan Başak Yaykın Pirtini ile yaptığımız söyleşiye geçmeden önce Homeopati hakkında edindiğimiz bilgileri paylaşmak gerek.
Alman Doktor Samuel Hahnemann, 1790 yılında kınakına ağacının kabuğundan elde edilen bir madde olan kininin buruk tadından dolayı sıtmaya iyi geldiği bilgisine rastlar ve bu bilgiyi araştırmaya karar verir. Yoğun çalışmalarla geçen 6 yılın ardından bu yeni sistem üzerine yazdığı kitabını yayınlar. Kitapta yeni bulduğu teorisini şöyle tanımlıyor: “İyileştirilmek istenilen hastalığın mümkün olduğunca benzerini yapay olarak tetikleyen bir ilaç verilmelidir, böylece önceki iyileşecektir.” Daha açık bir ifadeyle günümüz tıbbında ağrıya ağrı kesici, ateşe ateş düşürücü ilaçlar verilir, Doktor Hahnemann ise ateşi, sağlıklı bir kişi aldığında ateşlenmesine sebep olacak ilaçla tedavi ediyor. Yani homeopatinin ilk kuralı ‘benzeri benzerle tedavi ediyor’ olması. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin özellikle II. Elizabeth’in bu yöntemle tedavi edildiği göz önüne alınırsa konu daha da önemli hale geliyor.
Homeopati tedavi yönteminde gerçekten uzman olmak isteyenler 30 yıl dirsek çürütüyor. Diğer yandan bu yöntemi evde daha basit akut hastalıkların tedavisinde kullanmak da mümkün… Gribal enfeksiyonlar, ateşlenme, ödemler, yanıklar, kesikler gibi… Doğal yaşam şeklini seçen iki çocuk annesi Başak Yaykın Pirtini ile kendi oluşturduğu doğal yaşamı ve homeopati yöntemini nasıl kullandığını konuştuk.
KOLAY BİR İŞ DEĞİL
- Homeopati yöntemiyle nasıl tanıştınız?
Dolaylı yoldan oldu. Yurtdışında sadece insanlar üzerinde değil, hayvanlar üzerinde de uygulanıyor. Hayvanlarım hakkında internette araştırmalar yaparken karşılaştım. Çocuklarım olduktan sonra onlar için de bu yöntemi kullanabileceğimi gördüğümde konuyla yakından ilgilenmeye başladım. İnternet üzerinden 6 ay süren bir eğitim aldım. Sertifikalı bir program değil, başkalarına tedavi desteği vermiyorum. Ama yurtdışından edindiğim başucu kitaplarım var. Bu kitaplar rehber niteliğinde. Evde akut hastalıklar için iki kitim var. Bunları nasıl uygulayacağımı anlatıyor. Kolay bir iş değil. Sürekli okumanız ve kendinizi geliştirmeniz gerek. Eğer vakit bulabilirsem bu kaynak kitapları Türkçe’ye tercüme etmek niyetindeyim. İnsanların bu konuda bilgi alabilmesi gerektiğine inanıyorum.
- Homeopati’nin diğer yöntemlerden nasıl bir farkı var?
Homeopatik tedavi, rahatsız olan organı tek başına ele almaz. Bu ilaçlar hastalıklara göre adlandırılmamış. Örneğin, aynı hastalığa sahip iki hastayı ele alırsak, büyük ihtimal bu hastaların her birine farklı ilaç tedavisi uygulanır. Homeopati kişinin özelliklerine göre değerlendirerek tedavi eder. Bir homeopatın hastayı muayene etmesi üç saati bulur. Hastanın anne karnında başlayıp bugüne kadar olan tüm geçmişinin olabildiğince bilinmesi gerekiyor. Hastaya uygun görülüp verilen ilaç hem yan etki yapmıyor hem de vücudu dengeye sokarak birden fazla sorunu ortadan kaldırıyor. Kızımın boğazı ağrıdığında tam olarak hangi bölgesinin ağrıdığını bilmem gerekiyor. Boğaz ağrısı için birçok farklı ilaç var. Hangisinin olduğunu saptayabilmek gerekli.
- Mesela çocuğunuzun ateşi var, ne yapıyorsunuz?
Homeopatik tedavi, 3 binin üzerinde doğal maddenin farklı solüsyonlarının, farklı saat veya gün aralıklarında hastaya verilmesi şeklindedir. Bende temel maddelerden 60 tane var. Homeopatinin en önemli öğesi olan semptom tanımlamadan sonra madde solüsyonların hazırlanışı önemli. Uygun olan ilaçtan tek bir granülü suya karıştırıyorum ve o karışımdan bir kaşık içiriyorum.
- Etki göstermediği takdirde ne yapıyorsunuz?
Kısa bir süre sonra faydasını görüyorum ama görmediğim takdirde birden farklı 3-4 maddem hazır oluyor, onları deniyorum.
- Zararlı bir şey değil mi?
Hayır, güzel olan tarafı doz aşılmadığı takdirde hiçbir yan etkisinin olmaması. İlk kaşık dozu işe yaramadığı takdirde bir pet şişenin içinde kuvvetli şekilde çalkalama yöntemini uyguluyorum. Bu işlem ilacın gücünü arttırıyor. Çocuklarım uzun süreli ateşli hastalık geçirmediler. Bu tedavi biçimiyle de ateşi kısa bir zaman diliminde ortadan kaldırdım.
- Kullanılan maddeler bitki mi?
Homeopati’de kullanılan bitkiler, mineraller ve diğer organik maddelerden birtakım işlemlerden geçerek inceltilip toksin özelliklerinden arıtılarak kullanılıyor. İlaçlar son aşamada genelde sütten elde edilmiş şeker tozuna damlatılır, içinde sadece maddenin doğadan kodlanmış enerjik gücü kalır, bu enerjik güç insan vücudunun kendi kendisini tedavi etmesini sağlar.
HASTAYI TEDAVİ EDER
- Homeopati ile her hastalığı iyileştirmek mümkün müdür?
Homeopati hastalığı değil, hastayı tedavi eder; çünkü hastanın genel sağlık dengesi yerine konduğunda vücut kendi kendini çok daha rahat tamir ve tedavi edebilir. Homeopati hızlı ilerleyen vakalarda çabuk etki eder. Ateş, grip gibi enfeksiyonlarda başarılı şekilde kullanılabilir.
- Psikolojik problemler için de kullanılabilir mi?
Bunu hem okuduğum kitaplardan biliyorum hem de çok sevdiğim köpeğim öldüğünde yaşadığım depresyondan kurtulmamı, daha rahat en azından rahatlıkla uyuyabilmemi sağladığını gördüm. Anti-depresan ilaçlardansa bu yöntemin çok daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.
- Homeopatik yöntem biraz daha meşakkatli görünüyor…
Yurtdışında homeopati hastaneleri bile var. Burada Türkçe kaynak bulmak, ilaca ulaşabilmek zor. Birçokları için antibiyotik almak işin en kolay yolu. Çocuklarım hiç ilaç kullanmadılar ve şükür ki çok sağlıklılar…
DOĞAL ANNEDEN DOĞAL BLOG
- Homeopatik tedavinin dışında beslenmeniz konusunda da dikkatli misiniz?
‘Doğal Anneyim’ isimli Facebook’ta bir grubum ve blogum var. Çocukluğumdan beri sağlığıma çok dikkat eden biri oldum. Bunu kendi çocuklarıma da uyguluyorum. Mutfağımıza ambalajlı hiçbir ürün sokmuyorum. Alışveriş ettiğim organik pazarların da gerçekten organik olduğuna şüphe duyuyorum. Sütüm, yumurtam, sebze ve meyvelerim mevsimine göre çiftlikten geliyor.
- Çocukların organik gıdalarla beslenmesi bazen zor olabiliyor bunu nasıl başarıyorsunuz?
Kızlarım şimdiye kadar hiç şeker, cips ya da kola yiyip içmedi. Tadını bilmiyorlar. Bilmedikleri şeyleri de istemiyorlar haliyle… Kuru üzüm, badem, ıhlahur, karanfil, limonlu naneli su, kuşburnu sürekli elimizin altında olan abur cuburlarımız.
- Okula başlamadıkları için olabilir mi?
Her şeyi benden öğrenecekleri yaştayken doğruyu öğretiyorum ki kendi kararlarını verecekleri zaman geldiğinde iyi olanı seçebilsinler… Henüz küçükler ve hücrelerinin geliştiği bu hızlı dönemde en doğruya çok ihtiyaçları var. İleride kendi seçimlerini yapabilecek yaşa geldiklerinde zaten benim görevim bitmiş olacak. En azından temeli sağlam olsun.
- Eve asla girmeyecek olan şey nedir?
Şeker… Şekerli hiçbir şey yapmıyorum.
- Kek, pasta börek…
Bal ya da pekmez kullanıyorum şekerlendirmek istediğim keklerde. Ayrıca havuçlu ıslak kekim de çok meşhurdur. Ama içinde şeker yoktur. Kızlarım çok sever ve sıklıkla yaparım.
Not: haberin yayını sonrasında blogda düzeltmeler yapılmıştır.
Kaynak: http://www.aksam.com.tr/doganin-iyilestirici-gucunu-kullanin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder