Mourinho gitmek istiyor ve 20 milyon euroluk tazminatı için zorluyor iddiası bana pek inandırıcı gelmiyor.
Daha çok bir güç savaşı. Başlarda belki farklı nedenleri vardı ama eninde sonunda iş "ben daha güçlüyüm" kısmına gelecektir.
Mourinho dediğin adam Premier Lig'de oyuncularıyla yaptığı ilk görüşmede "Benim iki Avrupa Kupam var, sizin neyiniz var" diyerek çizgiyi gösteren karakter. Keza "Special One" geyiği de sonuna kadar hak ettiği saygıyı gerekirse kendisi başarılarının altını çizerek elde etmek istediğinin göstergesidir.
Burada "başarılı" bir antrenör ile dünyanın en gözde kulübünün en sevilen karakterinin güç savaşı söz konusu.
İspanyollar ve Portekizliler olarak ayrım zaten yapılmıştı. Mourinho'nun getirdiği kaleci antrenöründen başlayan savaş çeşitli alanlarda devam etti.
İspanyol grubun ele başları bunlar. Diğer tarafta Ronaldo, Pepe, Coentrao, Carvalho diye giden bir başka ekip var. Hiç şüphe yok ki Mourinho ile en iyi anlaşan insan Cristiano Ronaldo. Son maçta goller sonrası Mourinho'ya koşma yanlışını yapacak kadar çok seviyor ki Mourinho dahi bunu engelleyemedi. Pek çok maç sonrası takımı soyunma odasında haşlayan Mourinho "Ronaldo hariç" cümlelerini sık sık kurdu. Savaş kızıştı..
Almanlar Mesut'un "artık" İspanyollara yakın olduğunu belirtiyorlar. Ramos'un formasının altına Mesut'un formasını giymesi ve açık bir şekilde hem Mesut'a destek çıkıp hem teknik direktöre savaş açmak istemesi de bunun zaten en önemli kanıtı.
Almanlar Mesut'un "artık" İspanyollara yakın olduğunu belirtiyorlar. Ramos'un formasının altına Mesut'un formasını giymesi ve açık bir şekilde hem Mesut'a destek çıkıp hem teknik direktöre savaş açmak istemesi de bunun zaten en önemli kanıtı.
Ramos da yedek bırakılarak cezalandırılmıştı zaten..
Ben olayın iç yüzü hakkında bilgi sahibi olmadığım halde oyumu direkt Casillas'tan yana kullandım. 5 kez üst üste dünyanın en iyi kalecisi ünvanını alması, uzun süre istikrarını koruması ya da Avrupa ve Dünya Şampiyonu olurken ispanya, buna etki etmesi ya da kısaca üst düzeyperformansı değil. Penaltıları kurtardığı anda dahi sakinliğini koruyabilmesi, rakiplerine her zaman saygı duyup aşırı olan tavırlardan kaçınması, agresyonun yükseldiği zor koşullarda dahi "insan" kalabilmesi gibi pek çok detay var. Rakip futbolcuların röportajları da zaten ona hakkını her daim verir.. Buradan Uli Höness dahi "çok iyi kaleci" ayrıntısını bırakıp " çok iyi insan" olduğu için onu isterdim diyebiliyor.
Başka açıdan sorun da bu karakteri oldu.
Mourinho'nun en önemli sorunu Barça'yı yenmekti. Bunun için sahayı savaş alanına çevirdi zira buradan ürettiği enerji ile Barça'nın presini kırmak ya da Barça'yı presle kırmak istedi. Bunu başardığı zamanlar da oldu ama özellikle İspanya milli takımı ile başarılar kazanan kadronun birbirlerine düşman kesilmesi İspanyolları endişelendirmeye dahi başlamıştı. İşte tam bu zamanda Casillas çok da iyi arkadaş olduğu Xavi ve Pique'yi arar. Sorunları giderecek şekilde uzun uzun konuşurlar. 11Freunde'de okuduğuma göre Xavi'nin babası da bu telefon görüşmesini onaylar. "Tam da zamanında edilmiş bir telefondu bu" der.. Savaşı sona erdirir, buzları eritir. Mourinho'nun felsefesine ya da ulaşmak istediği hedefe istemeden de olsa darbe vurur. Barış havası Jose'nin istediği değil yok etmek için uğraş verdiğidir. Futbol sahasına yansıması olumlu olmayacaktır ona göre. Mourinho bunu öğrendiğinde Casillas'ın kaptanlığını dahi almak ister, çıldırır.
Ekim 2012'deki derbide Casillas meydan okurcasına Camp Nou'da maç sonrası katalanları alkışlar, onların kalbini kazanır ama Mourinho'nun da nefretini. Portekizli teknik adamın tepkisi oldukça serttir
"..bir dahaki sefere eve onlarla gidersin"
Bu kavganın pek çok boyutu var. yutupta Casillas'ın Ronaldo'nun ilk zamanlarında gollerine en ufak bir tepki vermediği gol sonrası anlarını da görebilirsiniz zira Sara'nın başlarda "Ronaldo çok bencil" açıklaması sonrası ikili arasındaki sorun büyümüş, mesafeler artmıştı. Akabinde kaleci antrenöründen ve Portekiz birliğine kadar pek çok ayrıntı gruplaşmayı doğurdu. Sahada olduğu gibi saha dışında da sert çıkışları olan Ramos olayı biraz daha abarttı. Onun da cezası yedek bırakılmak oldu.
..öyle oldu ki Casillas teknik direktörüne "Mister bizde insanlar yüzlerine konuşur, arkadan değil" diyecek kadar ileri gidebildi. Ne de olsa o Madrid'in dokunulmazları arasında bulunuyordu ve "Aziz" İker Mourino'nun daha önce karşılaştığı rakiplere de pek benzemiyordu.
Mutlaka ki her kavga bir yerde bir fikir ayrılığı üzerinden başlar. Lakin teknik direktör ve oyuncular arasında olan yetki farklılığı bu kavgayı ister istemez güç savaşına dönüştürür. artık mevzu Casillas'ın neyi doğru neyi yanlış yaptığı değil Mourinho'nun istediğinin oyuncular tarafından gerçekleştirilmemesi. Bunu da güç savaşına dönüştürmesi.
Futbolda sadece 1 takımın formasını giydi. 13 antrenör de ondan vazgeçmedi. Üst üste 5 kez yılın kalecisi ödülünü aldı. İspanya 2008-2010 ve 2012'de kupayı kaldırırken mutlaka ki ondan yardım aldı. Real Madrid'in geçen sezon Bayern'e elendiği penaltılarda dahi o görevini yaptı. 17 yaşında bugüne göre çok daha büyük olan baskıyı kaldıran "Aziz" Casillas artık ermiş durumda. Bu kalecilerde sıklıkla görülen bir durumdur zira "baskı koşulları" tecrübesi bir futbolcuya göre en az on katı daha fazladır. Rüştü'de de buna benzer bir ruh hali mevcut. Kaleci için en iyi yaşında "yeterince iyi değil" diye yedek bırakılmasına kimse inanmıyor. Mourinho'nun derdi de bu bahaneye inandırmak değil, daha güçlü olduğunu ya da olması gerektiğini göstermek..
Bu zor durumu Casillas olabilecek en iyi şekilde yönetti. Antrenörün kararına saygı duyuyorum dedi. Daha fazla çalışmalı ve onu daha iyi olduğuma ikna etmeliyim derken aynı zamanda yerine oynayan kaleciye saygı duyulması gerektiğinin de altını her zaman çizdi. Maç içerisinde kendisine uzatılan kaptanlık bandını da Ronaldo'ya teslim ederek en azından görüntüde yedek bırakılması karşısında Mourinho'yu alt edecek her türlü eylemi gerçekleştirmiş oldu. Ne bir isyan, ne bir saygısızlık ne de profesyonelliğe yakışmayacak bir davranışı oldu.
Çok ama gerçekten çok akıllı hareket etti.
Çok ama gerçekten çok akıllı hareket etti.
Bugün Mourinho'nun elinde kişiye göre değişebilir performans ölçüsünden başka Casillas'ı medya önünde suçlayacak tek bir argümanı dahi yok.
Bu yüzden As'ın Marca'nın yaptığı anketlerde %80 gibi ezici bir çoğunluk Mourinho hemen gitmelidir diyor. Sociedad maçı öncesi Mourinho ıslıkllandı, Casillas alkışlandı. Yukarıdaki de boş durmadı, kırmızıyı çıkartarak işi daha da kızıştırdı. Ya da hak edene hak ettiğini farklı şekilde de olsa verdi diyelim.
Mourinho'yu yine Magath'a bağlamak gerekirse.. Benzer şekilde Schalke'liler de Magath'ı gönderdi. üstelik Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline erişildiği noktada.. Üstelik parasızlığın ayyuka çıktığı, borçların konuşulduğu ve rezil geçen sezonların ardından ilk defa zirveye oynayıp başarılar elde edildiği zaman diliminde.. Geleneği olan kulüplerin taraftarları için başarıdan önemli kriterler ya da değerleri vardır.. Real Madridliler de Aziz'lerini koruyor, Casillas'a sahip çıkıyor ve bu işin sonu ayrılıkla sonuçlanacak gibi duruyor.
Mourinho gidecek ya da Casillas ile anlaşacak.. Başka yolu yok bu işin zira bu rakip Mourinho'nun başarılarının da üzerinde bir güce sahip..
Diğer taraftan Jose Mourinho'nun kaybedeceği hiçbir şey yok. Kovulursa 20 milyon Real'den alır bir o kadar da yıllık şeyhlerden alarak mesleğine devam eder. Teknik direktörlüğünün zirvesinde olan bir adam, dünyanın bir numarası olarak algılanıyor. Casillas da sanırım daha ne elde edebilir ki bu dünyada? Mesele de zaten bu.. Bu yüzden iki başarılı insan geri adım atma gereği duymuyor... Herkes bildiğini yapıyor ve soru hep aynı: Kim daha güçlü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder