Sevgili Arkadaşım Murat Fevzi Tanırlı'nın SKY TURK'deki "Orta Saha" programı için hazırladığı muhteşem istatistikler üzerine bir ilk yarı değerlendirmesi yapmak istedim.
Burada dikkatimi çeken iki ayrıntı söz konusu. Umut, Necati, Burak ve Asist sıralamasında en sonda bulunan Ömer Can ile Aydın'ı çıkardığınızda gol ve asistlerin büyük çoğunluğunun yabancı futbolcular tarafından atılmış olması. ikincisi ise Merkez forvet ya da Santrfor gollerinin fazlalığı. Bundesliga analizinde bu gollerin azaldığını belirtirken burada da fazlalaştığını söylemiştim.
Oldukça ilginç bir ayrıntı. 89.dakikada atılan 24 gol.. 76-90 arası en fazla gollerin atıldığı zaman dilimi. Bu da aslında "kazanma" ya da "kaybetmeme" baskısının takımları nasıl iteklediğinin en net göstergesi. Türkiye'de bu motivasyon belki de en önemli belirleyici faktör olsa gerek..
Ligin en fazla gol yiyen takımı olan Kayserispor'un aynı zamanda en fazla pozisyon üreten takımların başında olması aslında anlaşılır bir durum. Lakin en çok pozisyon veren takımlar arasında Kayserispor'un olmayışı, az pozisyona çok gol düşürecek şekilde oyun oynaması savunma konusunda yapılan hataları öne çıkarır. Keza bu sezon en büyük sıkıntısının "gol" olduğu Trabzonspor'da en fazla ofsayta düşen takımlar arasında olması Karadeniz ekibinin hücum hattının oyun zekasının yeterince iyi olmadığının göstergesi. Galatasaray'ın en fazla faul yapanlar arasında olup ligin en centilmen takımı olması, en sarı kart gören ekibi olarak kayıtlara geçmesi de enterasan..
En çok top kaybedenlerin arasında Trabzonspor'un olması ilginç. Bu ayrıntıya rağmen az gol yemeleri de savunması ve kalecilerin kalitesi olsa gerek.
Benim en çok üzerinde durduğum konu daha çok bu ayrıntıydı. Almanya'da Umschaltspiel olarak adlandırılan "rakibi hücumda hazırlıksız yakala" prensibini işleten takımların genel başarısı hücumda topla az oynayıp çok gol atmak ya da efektif olma becerisinin günden güne geliştirilmesi. Bundesliga analizinde kaleye çekilen şutların son 20 yılın en azı olduğunu belirtirken aynı zamanda atılan gol sayısının da arttığını belirtmiştik. Bu önemli ve beceri isteyen, plan ve programın ön alanda işlerliğini en net gösteren tablodur.
Beşiktaş hücum karakteri öne çıkan bir oyun anlayışına sahipti ama gol başına topla oynama oranı ileride en az olan takım. Bu da orta sahada planlı bir şekilde basıp rakibi sıklıkla hücum pozisyonunda yakalaması, geniş alanda etkili hücum geliştirmesinin en net göstergesi ki Holosko'yu da parlatan bu oyun stilidir.
Öte yandan geçen seneye göre Galatasaray'ın değişen futbol karakterinin bir başka ayrıntısı da buradadır. Rakibi boğan, sürekli topla önde oynayan takım olmaktan çıkan Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde onu başarılı kılan kontratak futboluna benzer oyun anlayışının getirisidir tabloda üçüncü sırada olması.
Fenerbahçe ise neredeyse Beşiktaş'ın iki katı pas yapması gerekiyor ön alanda gole ulaşması için. Bu da hem Belhandavari transferi zorunlu kılıyor ve aynı zamanda hücum kurgunun yetersizliğinin net bir göstergesi. Sola Kuyt'u attınız, ortaya Sow'u diğer kenara da Caner veya Stoch'u koydunuz. Lakin bu oyuncuların hücum setleri bu tabloya göre zararsız olarak adlediliyor. Antrenör bunu başaramıyorsa Magath'ın takımlarında olduğu gibi bir on numara burada işi çözecektir.. Teknik direktörün oyun zekası ve yönetmenliği nedeniyle en büyük yardımcılarıdır.. Alex eleştirilerinin temel noktası işte burasıdır.
İddia edilenin aksine ben Sow ve Kuyt'un olduğu bir takımda hücum oyuncusu eksikliği çekildiğini düşünmüyorum. Bir yönetmene ihtiyacı var bu takımın. Lakin bugünkü kadro içerisinde de gerçekleştirilebilirdi. Organize hücumların "organize edilememesi" sorunu daha çok öne çıkıyor.
Devam edersek kaliteli ayakların hücumda topu gezdirme konusunda sıkıntısı yok Fenerbahçe'nin. "Efektif olma" ya da etkili hücum girişimleri konusunda sorun var. Bu yüzden Belhandavari bir on numara burada kaçınılmaz olandır. Yardımcı teknik direktör olarak bakabilirsiniz bu oyuncuya. İşi kolaylaştıracaktır.. Galatasaray diğer rakiplerine göre özellikle bu sene ceza sahası çevresinde daha az bulunduğunu söyleyebiliriz. Bursaspor pek çok takımdan çok daha iyi kurguya sahip ve topu birinci bölgeden en uca taşıma konusunda çok net bir fikir sahibi takım. Muazzam da uyguluyorlar ve fakat takımın içerisinde var olan hücumcuya göre bir plan yapılmamış. Ezbere bir sistem geliştirildi. Çok maçı "çok iyi oynuyor" görüntüsü veriyor ve fakat ilieri uç oyuncuları takımın hücumlarına eklemlenemiyor ve kısır maçlar oynamak durumunda kaldılar oyunları Beşiktaş ve Eskişehir ile beraber en iyi olanlar arasında yer alsa da..
Böyle bir istatistikte oyunu geride kabul etmeyen takımlarda yazılması gereken ilk oyuncu bir bek olmalıdır aslında. Biraz da taktik ve sistemlerle ilgili. İki stopere takımlar hangi dizilimle sahaya çıkarsa çıksın sıklıkla iki forvet oyuncu baskısı olur ve savunma dizilimi genelde 4-4-2 olur. Bu da beklerin açılımıyla topun ileriye taşınmasını sağlar. Gençlerbirliği'nde Tosic, Beşiktaş'ta Hilbert, Fenerbahçe'de Gökhan, Es-es'te Dede gibi olağan sonuçlar vardır. Karabük ve Kasımpaşa gibi geride oyunu kabul edenlerde durum farklı olsa da genel tablo bu şekilde olur. Galatasaray'da ise iki bekin de bu pozisyonda olmaması iki açığın topu taşımada öne çıkması yine geçen seneye göre değişen futbol karakterinin göstergesi.
Erman ve Eneramo ile beraber iki Sivaslı oyuncunun en çok şut çeken dört isimden ikisi olması üzerinde düşünülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder