Sonuç; Bu sohbeti takip eden haftasonu biz ve bizim gibi iki çocuklu arkadaş çiftimiz ile yollardayız. İstikamet Eskişehir:)
Yenilecek, gezilecek yerler listemiz kabarık. Sabah 7yi bulan çıkış saatimizle 11 de kaymak kıvamında yollardan geçerek Eskişehir'de otelimize varıyoruz. Butik otelimiz Odunpazarı tarihi mekanının tam ortasında, bakımlı bir konakta, modern ve yeni döşeli... Otelden yana keyfimiz çok ala, hadi oyalanmadan hemen dışarıya... Vakit az, sadece haftasonu için buradayız. Her dakika değerli...
Önce biraz yürüyerek dolaşalım diyoruz. Odunpazarı evleri bizi mest ediyor. Her yer temiz bakımlı...
Şelale Parka gitmek istiyoruz ancak buraya araba ile çıkmak şart, geri dönüp arabayla yükseklere yol alıyoruz. Şelale Park Odunpazarı'nı ve Eskişehir'i tepeden görüyor... Şelalesi yapay olduğundan çok mühim değil ama bu park çocuk olmak, çocuklarınızla eğlenmek ve şehir manzarasını seyreylemek için gidilmesi şart olan bir mekan...
Çocuklardan da beter çocuk oluyoruz biz yetişkinler burada...
Yel değirmenlerine karşı savaşıyoruz...
Şelale Park'dan sonra sırayı Kentpark alıyor. Buraya tekneye binmek için gidiyoruz ancak Kentpark ne kadar da güzelmiş. Koca bir günü bu bölgeye ayırmak şart. Çocuklara Kentpark'da oynamaları için hiç vakit tanıyamadık. Buradaki atlara binemedik....
Kapısından başlıyor bu hissiyat ve hiç bozulmadan devam ediyor...
Kentpark'a gidince kendimi Avrupa'nın güzel şehirlerinden birinde hissettim.
Hatta Avrupa'da hiç görmediğim bizi şoke eden bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Bu parkın içerisinde plaj var. Görüntü o kadar güzel ki. Buraya yazın gelmek ve bu deneyimi yaşamak gerek...
Yapay da olsa denizin olmadığı bir şehre bu havayı getirmişler. Devasa bir yapay plaj var bu parkın içerisinde. Yanındaki olimpik havuzda yüzebilir ya da plajdan doğru yapay denizde yüzebilir, güneşlenebilirsiniz şezlonglarda.
Porsuk çayı boyunca yol alan tekneler Kent parkın uç noktasından kalkıp Şehir merkezine kadar götürüyor. 40 dakika sürüyor yolculuk. Bu tekne yolculuğunun benzerini Strasbourg'da görmüştük. Çay boyunca ilerlerken tekne kapılara giriyor. Kapılar kapanıyor ve tekne suyun yüzeyinde yükselmeye başlıyor. Öndeki kapı açılınca tekne ilerliyor. Bir nevi asansör ya da merdiven sistemi...
Biz sadece Tekne deneyimini yaşadık ama siz kendinizi Venedik'de hissettirecek gondol deneyimini de yaşayabilirsiniz. Bu deneyimi bir sonraki gezimize sakladık biz.
Tekneden şehir merkezinde iniyoruz. Artık acıktık sanırım. Eskişehir deyince ilk akla gelen şey Çiğ Börek. Methini duyduğumuz Papağan Çig Börek evine gidiyoruz ama yer bulmak imkansız burada. Ayakta masa sırasında beklemek gerekiyor. Bizim 4 çocukla bunu yapmamıza imkan yok. Biz de paket yaptırıp hemen yan taraftaki yine Eskişehir'e özel Balaban köfte yemeye gidiyoruz. İsterseniz siz burada otururken çiğ böreği ayağınıza da getirtiyorlar. Biz bu işi kendimiz yapıp ön aperatif Çiğ Börek üstüne nefis Balaban köfteleri yiyoruz.
Ziyafetten çok memnun olarak kalkıyoruz. Karnımız doydu ama gözümüz aç:) Farklı börek ve göbetelerden de tatmak istiyoruz ama kısmet olmuyor. Bu da bir başka geziye kalsın.
İskender kebapı seviyorsanız, Balaban köfteye de bayılacaksınız. Et dilimleri yerine köfte ve şiş kebap düşünün. Lezzet harika...
Ben hep çiğ böreğin içinin boş olduğunu düşünürdüm. Oysa içi kıymalı soğanlı nefis bir iç ile doluymuş. Fiyat da o kadar makul ki. Eskişehir tam bir öğrenci şehri bu bakımdan.
Yemeğin üstüne Odunpazarı Limonatasından içiyoruz.
Merkezde biraz daha dolaşıyoruz. Lüle taşı ürünleri satan çarşıya giriyoruz. Buradan küpe ve kolyelerimle ayrılıyorum. Lüle taşına şekil veren ustayı seyrediyoruz.
Kentpark'a tekne yerine tramvay ile dönelim, daha çabuk olsun istiyoruz ancak çok kalabalık tramvaylar. Biz de yine Tekneyle dönüyoruz. Dönüş daha kısa sürüyor (30 dak. )
Hava kararmaya başlıyor hafiften ve soğuyor. Şimdiye kadar hiç kalın bir şey giymeye ihtiyaç duymazken artık ciddi biçimde duymaya başlıyoruz. Bunu bildiğimizden temkinliyiz. Kartepeye gidecekmiş gibi bütün teçhizatı aldık. Gündüz 24 derece olan hava gece 9 dereye kadar düşüyor Eskişehir'de.
Oysaki biz Kentpark'da durup daha vakit geçirmek, atlara binmek buradaki parkta çocuklara oynamaları için vakit ayırmak istemiştik. Zaman yetmiyor. Otelimize dönüp dinlenmeyi tercih ediyoruz. Esasında çocukları uyutup kağıt oynamak istemiştik arkadaşlarla ama kağıtlar çocuklara oyuncak oluyor. Biz çocuklardan evvel uyuya kalıyoruz neredeyse:)
Erken yatıp erken kalkıyoruz. Ertesi gün otelin kahvaltısından da memnun bir şekilde çıkış yapıyoruz. Odunpazarını detaylı gezmek istiyoruz. Atlıhan var programda.
Ve mutlaka gidilmesi gereken yer ise Külliye. Burada ki atölyelerden alışveriş etmeden olmaz. Minyatür ve ebrulu kitap ayıraçları benim payıma düşenler...
Cam atölyesinde ustaları seyretmek, minyatür yapan, sema dönen, ebru yapan insanları seyretmek huzur veriyor. İstanbul'da bile böylesine şahit olmadım.
Lüle taşı müzesi de bu külliyenin içinde. Burada lületaşının hikayesine ve kavuştuğu eşsiz formlara şahitlik ediyoruz.
Odunpazarı sokaklarındaki elişi tezgahlarında kendimizi kaybediyoruz. İğne oyası takılar, işlemeli yazmalar benim favorim... Fiyatlar çok çok uygun.
Bu elişi tezgahlarına kendimizi kaptırıp Cam müzesine vakit ayırmayı unutuyoruz. Bu da bir sonraki geziye kısmet olsun.
Kaneviçe işlemeli yazmamı çok severek aldım.
Bizim artık hızla Sazova Bilim Parkına gitmemiz gerek. Benim en çok merakımı celbeden mekan burasıydı..
Masol şatosu, masal gemisi de çocukların çok ilgisini çekiyordu.
Eskişehir sadece öğrenci şehri değil aynı zamanda çocuklu aile şehri. Çocuğunuzla bu mekanlarda doyasıya güzel vakit geçirmek mümkün çünkü...
Bu turların yanı sıra bir de Macera Turu var. Üç turda birbirinden kısımlar içeren turlar... Birine gidince diğer turun yarısını da yapmış oluyorsunuz. Bizim gibi peşpeşe iki tura da gitmektense tek tura katılmanızı tavsiye ederim. Biz bu iki tura vakit ayırmaktan sebep hemen yandaki Uzay evine vakit ayıramadık.
Bu da bir sonraki geziye kısmet olsun.
Masal şatosu diye çıldıran çocukları istediklerine kavuşturuyoruz... Ama önce kaydımızı şatonunda olduğu parkta yer alan Bilim Merkezi'nde ki Kinetik ve Mekanik turlarına yaptırıyoruz.
Deneme Bilim merkezinde birçok ilginç deneyim yaşadık. Bisikletle ip üzerinden yürüdük. Kalp ritmimizi sesli duyduk. Deprem simülasyonu yaşadık. Dinazorları yakından gördük. Fısıltıyla konuşup telefonsuz haberleştik. Daha birçok şey...
Bilim merkezinden yola çıkıp hızla Masal şatosuna yol aldık. İç dekorasyonu henüz bitmediğinden ziyarete açık değil. Dışarıdan görünümü çok çok güzel.
Şato deyip geçmeyin, her bir kulenin bir anlamı var, resimdeki tablo açıklıyor.
Masal gemisi ziyarete açık. Her ikisinin ortasında ise harika bir yapay göl mevcut. İlk kez burada siyah kuğu görüyoruz.
Masal gemisi Can'ın çok ama çok hoşuna gidiyor. Ne de olsa bu bir Korsan gemisi...
Masal gemisi ve Masal şatosunun dışında burada tamamen masalsı bir hava esiyor.
Acıktık yine. Dönüş yoluna geçmeden bir balaban köfte daha yiyelim diyoruz ama biz yanılıyoruz. Heryerde balaban köfte yenmezmiş, her restoran bu işi aynı kalitede yapmıyormuş. Masal şatosu yanındaki restoranda yediğimiz balaban köfte önceki gün yediğimizin yanında sönük kalıyor. Gezimizin tek kusuru da bu olsun ki nazar değmesin diyoruz:)
Bu güzelim şehri tekrar gezip görmek isteğiyle geri dönüyoruz. Hepimiz fena halde memnun ve de mutluyuz... Daha gezecek birçok yer vardı. Listemizin tamamını gezip göremesek de büyük çoğunluğunu tamamlamış olmaktan mutluyuz. Buraya bir kez daha gelmeye de vesile olacağından memnunuz hatta hepsini gezememiş olmaktan. Darısı tüm gezmek isteyenlerin başına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder