26 Kasım 2012 Pazartesi

Ak Kuzum ♥ ♥ ♥







Minik prensesimden bahsetmek istiyorum size birazcık... Benim güzeller güzelim gün geçtikçe büyüyor, ondaki bu değişimi birebir gözlemlemek harika bir ayrıcalık! Tabii bu bir tercih meselesi, herkesin kararına saygım sonsuz ama ben çalışan bir anne olmadığım için çok mutluyum. Hiçbir kariyer bir bebeğin bir gülüşüne değişilmez diye düşünüyorum. Bebekleri doğduktan 3-4 ay sonra işlerine geri dönmek zorunda kalan annelere de sabır diliyorum, ben bebeğimi uyurken bile özlüyorken kimbilir onlar ne zorluk çekiyordur, kolay değil gerçekten...








Babam kara koyunun ak kuzusu olurmuş diyor, çok doğru söylüyor öyle di mi :)


Ak kuzumun artık beni tamamen tanıyor biliyor olmasının zevkini sürüyorum şu sıralar ;) Öyle ki benim dışımda bir başkasının elinden biberonunu dahi içmek istemiyor. Maalesef birçok şey denememe rağmen sütüm artmadı, ben de bu gerçeği artık kabullendim. %70 mama %30 anne sütü şeklinde devam ediyoruz. Nil için beni emmek; yemek sonrası içilen keyif kahvesi gibi birşey oldu artık, napalım buna da şükür diyoruz. Bunların yanında artık ek gıdaya da geçtik; sabahları armut ve kuru kayısı püremiz, akşam üstleri de yoğurdumuz var. Ek gıda için biraz erken olduğu düşünülebilir ama bizde çok işe yaradı, mama kabızlık yapıyordu bu sorunu artık çözmüş olduk.








Nil yeni yeni ellerini keşfetti, oyuncaklarını kısa süreli de olsa elinde tutabiliyor ve beni tırmalamak son günlerdeki en büyük zevki gibi görünüyor :P Özellikle kucağımdayken saçımı yolmaya bayılıyor zilli! Bir tek geçenlerde kucağımdayken bana bakıp yüzümü okşadı ben de zevkten dört köşe oldum tabii ama sonrasında yine yapıştı saçlarıma :) Hem severim hem döverim diyenlerden bizimkisi ;) Müzikle pek arası yok, hamileyken klasik müzik dinleyin bıdı bıdıları bizde yalan oldu, ileride ne olur bilemiyorum ama müzik şimdilik küçük hanımın ajandasında yer almıyor. Kendi çapında birşeyler anlatmayı çok seviyor, karşılıklı sürekli aguluyoruz. Kitapta bebekleri konuşmaya teşvik etmek için onlar agularken dinlememiz gerektiğini ve ara sıra da "aaa öyle mi oldu" gibisinden tepkiler vermemiz gerektiğini okumuştum, ben de buna özen gösteriyorum. Ama 3 yaşına kadar TV'den uzak tutma olayını nasıl halledicez inanın hiç bilmiyorum! Evde yalnız kaldığım günlerde kafayı sıyırmamak için TV'yi açıyorum, Nil sırtı dönük olsa bile kafasını çevirip ekrana bakmaya çalışıyor, ben de bakmaması için hemen yönünü değiştiriyorum. Evde böyle iki hatun köşe kapmaca oynuyoruz resmen :) Neyseki iki çiçek bir böcek olmamıza az kaldı! Prensimiz öbür ay yanımızda olacak ve bizi kapıp Moskova'ya kaçıracak ;) 8 ay sonra yine Moskova'da bu sefer kızımla birlikte olmak bakalım nasıl olacak? Bunu çok merak ediyorum doğrusu!




Prensimin ameliyatı ve kızımızın doğumu ile birlikte Moskova defterini kapatma kararı aldık, baharda temelli dönüyoruz, bu yüzden İstanbul'daki evimizi şimdiden hazırlamaya başladık. Nil'in mobilyalarını Modoko'daki Festival Mobilya'ya yaptırdık. Hangar gibi mağazada gözümüze küçücük gelen mobilyalar eve girince adeta boyut değiştirdi! Küçücük Nil'im bu mobilyaların arasında oyuncak bebek gibi kalacak vallahi hii hii :) Duvarlar için önceden duvar kağıdı düşünüyorduk ama bunun pek sağlıklı olmayacağına karar verip vazgeçtik, şimdi bir ressama teslim edeceğiz, bakalım nasıl bir iş çıkartacak? Bizden haberler şimdilik bu kadar, aslında daha fazlası da var ama başka bir güne yazacak konu kalsın öyle di mi ;)


Hepinize harika bir hafta dilerim!



p.s İlk ve üçüncü fotoğraf canım arkadaşım Selin'in objektifinden... Işığına sağlık güzel hamişim benimmm!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder